Güncelleme Tarihi:
Deprem bölgesindekiler, en ağır acıyı ve travmayı yaşadı.
Bizler de ekran başına kilitlenerek sabahlara kadar onların acılarını paylaştık.
Sağ kurtulan her canda bizim kalbimiz de heyecanla titredi...
İçimiz acıdı, gözlerimiz doldu, nefesimiz kesildi...
Şimdi toplumumuzda uzun vadede yaratacağı sorunlar etkisini göstermeye başlayacak.
Örneğin depremi takip eden 1 yıl boyunca kalp krizi geçirme riskimiz artar...
Japonya gibi yıkımın az olduğu depremlerde bile sonuçlar aynı.
Peki neden...
İlaç teminindeki sıkıntılar, kayıpların ani şoku, düzenli beslenememe, alışılmadık yaşam koşulları, tekrar tekrar yaşanan deprem stresi, olanların farkına vardıkça artan endişeler....
Bu dönem “Kalp şikayetlerim var” diyerek hekime başvuran hasta sayısı arttı ve istatistiksel olarak 1 yıl boyunca da artacak.
Bu, gerek gerçekten kalp şikâyetleriyle, gerek panik atak nedeniyle olacak.
Gerçek göğüs ağrısını kaygı, endişe, panik ataktan ayırt etmek hiç kolay değil.
Muayene önemli, hekimlerimiz de her koşulda görevde.
Eforla gelen, kola, çeneye, sırta yayılan, baskı hissi tarzında olan göğüs ağrısı, mide ağrısı, nefes darlığı, tansiyon dengesizlikleri, kaygı hali, ritmin bozukluğu, kalbin sürekli hızlı çalışması kalp hastalıklarını akla getirir.
Gerekli tetkiklerin yapılması gereksiz kaygılarınızı sonlandıracak, sorun varsa da her alanda olduğu gibi erken tanı ve tedavi hayatınızı kurtaracak.
Hayatınızı ihmal etmeyin...
Enfeksiyon riski
Bu dönemde her türlü enfeksiyon hastalıklarında artış olabilir.
Göçük altında kalmak zaten başlı başına risk faktörü.
Yaralanma hafif bile olsa cilt bariyerini bozduğu için vücut, enfeksiyonlara açık durumda.
Yumuşak doku enfeksiyonu ve tabii ki tetanos riski...
Sağlık personelinin kontrolünde enkaz altından çıkarılan, orta ve ağır sağlık problemiyle hastaneye kaldırılan kişilerde zaten bu tedaviler uygulanıyor.
Karmaşa ortamında ne olduğunu anlamayan, “şok” döneminde yaşadığının farkına ve sevincine varamayan kişiler daha büyük risk grubunda.
En korktuğumuz enfeksiyon ise tetanos.
Eğer siz de bu durumdaysanız, aradan zaman geçmiş olsa da riskiniz sıfırlanmaz...
Yara ve kesikleriniz varsa tetanos için hâlâ riskiniz devam ediyor, çünkü bu enfeksiyon 60 gün sonra bile ortaya çıkabiliyor.
O nedenle mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidin.
Enfeksiyonlardan nasıl korunabiliriz?
∆ Maske kullanın
Enkaz kaldırma devam ediyor. Toz ve asbestle uzun süreli temaslar, akciğer zarı kanserine neden olabilir. Maske sizi işte bundan korur.
Küçük alanlarda daha kalabalık yaşanmas, COVID, influenza, pnömoni, streptokok enfeksiyonu gibi solunum yolu enfeksiyonlarını artıyor. Maske, bu enfeksiyonların bulaşma riskini azaltır.
Maske sizi kalp krizine karşı bile korur! Çünkü üst solunum yolu enfeksiyonları kimi zaman kalbi etkileyerek krize yol açabiliyor. O nedenle maske kullanmaya devam!
∆ El hijyeni önemli
El yıkama, enfeksiyondan korunma yöntemleri arasında en önemlisi. İmkân varsa el antiseptikleri, ıslak mendiller de çare olabilir. Bir de diş fırçalarken ve ağzımızı çalkalarken kapalı su kullanmaya gayret edelim.
∆ Gıdalara dikkat!
Yiyeceklerle bulaşan hastalıklar da var, Hepatit A ve ishal gibi.
Bu enfeksiyonlar çocuk ve yaşlı hasta gruplarında hayati tehlikeye neden olabilir.
O nedenle yiyecekler mümkün olduğunca pişirilerek yenmeli. İçinde mikroorganizma ürememesi için tüm gıdaların uygun ısıda muhafaza edilmeli.Meyvelerin soyularak yenmesi de çok önemli.
∆ Mevsim ve çevre koşulları
Yağmur, çevrede durgun su birikmesi, havanın ısınması, altyapılardaki sıkıntılar gibi mevsim ve çevre koşulları da farklı enfeksiyonlara neden olabilir.
Çocukların deprem tepkisi
∆ Okul öncesi:
İlk 1 aylık akut stres dönemi, zor bir dönem.Anne-baba, hatta tanıdık yüzlerden bile ayrılmakta zorluk yaşanabilir.
Sürekli oyunlarında depremi yaşıyor, kendi iç dünyalarına sığınıp deprem diye bir şey yokmuş gibi davranıyorlar.
Uyku bozukluğu, alt ıslatma, kendiliğinden ağlamalar, çabuk irkilmeler görülebilir.
∆ Okul dönemi:
Bu yaş grubunda kaygılar ve endişe biraz daha yoğun.
“Göçük altında kalır mıyım”, “Tekrar deprem olacak mı”, “Yakınlarımı kaybeder miyim?” gibi düşünceler yoğun yaşanabilir.
Yoğun konuşma ya da içe kapanma, uyku bozukluğu, sürekli kendini tehlikede hissetme hali görülebilir.
∆ Ergenlik dönemi:
Hormonlar zaten yoğun. O nedenle kayıpları, çaresizlik ve yalnızlık hissini daha yoğun hissediyorlar.
İnsan zihni bu travmaları ilk 1 ayda çok yoğun yaşıyor ve bu doğal.
Çocuklar da hepimiz gibi tekrar denge kuracak, normalleşecekler.
Bize düşen onlara çocuk değil, bir birey gibi davranmak.
Bazen çocuklar bizden çok daha güçlü ve serinkanlı olabiliyor.