Ölümün kıyısında bir gece

Güncelleme Tarihi:

Ölümün kıyısında bir gece
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2014 08:39

6 Kasım gecesi ne yaptığınızdan haberimiz yok ama Bursa’daki Acıbadem Hastanesi’nde olan biteni biliyoruz. Çünkü aynı gün iki karaciğer nakli gerçekleştirilirken oradaydık ve görev alan ekibi adım adım izledik. 17 saatte yapılan iki operasyon bizi cerrahlardan daha çok yordu. Neyse ki iki hikâye de mutlu sonla bitti.

Haberin Devamı

“Şimdi buradan çıkıp havuza gidip yüzeceğim. Çünkü ameliyat sırasında sürekli ayakta olduğum için sırt ve boyun ağrılarım olabiliyor. Ardından eve gidip yemek yer, en geç 10’da yatarım. Sabah 6’da kalkacağım. 7’de de hastalar gelecek ameliyata başlayacağız.”
Fakat bunu derken “Asıl o olursa sen gör yorgunluğu” dediği şey başına geldi: Bursa’nın Çekirge ilçesindeki hastanede 79 yaşındaki bir kadının beyin ölümü gerçekleşti. Bu şu anlama geliyordu: Acıbadem Hastanesi’nde çalışan Profesör Remzi Emiroğlu’nun hastalarından biri olan 59 yaşındaki Nazif Duman’ın beklediği karaciğer naklinin yapılmasının önünde engel kalmadı. Nazif Duman, uzun süredir nakil bekliyor. Sebebi, kan grubunun AB olması. Bu kan grubu için yılda 1 ya da 2 kez karaciğer nakli fırsatı oluyor. O nedenle öteleme şansları yok.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLARLA AMELİYATIN HİKAYESİ / Foto Galeri

BİTMEYEN GECE

“Gece başlarız, sabaha anca biter operasyon” demesiyle bizim için de işler değişti. Çünkü bir hafta öncesinden planlanan karaciğer naklinin takviminde değişiklik yok. O ameliyat yine sabah yapılacak. Prof. Emiroğlu’nun, “Gece olacak ameliyatı da görmek istiyor musun, hastaneye giderken arayayım mı” sorusuyla benim için de “Bitmeyen gece” başlamış oluyor.

Perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 02.00’de hastanedeyiz. Beyin ölümü gerçekleşen hastadan alınan karaciğer, Acıbadem Hastanesi’ne getirildi. Nakil yapılması için halihazırda doktorlar Nazif Duman’ın vücudunu hazırlıyor. Bu sırada Prof. Emiroğlu ile ameliyathanelerin bulunduğu kattaki yarı steril alanda, doktorların dinlenme odasında oturuyoruz. Yarı steril alana, günlük kıyafetleri çıkarıp, hastane kıyafetlerini giydiğiniz, ayakkabınız yerine de steril terlikleri ayağınıza geçirdiğiniz odadan geçerek geliyorsunuz. Ameliyathaneye yani steril alana girerken ise üzerinize bir kıyafet daha giyip eldiven takıyorsunuz.

Ölümün kıyısında bir gece

"ÇOK EKSTREM BİR ŞEY YAPMIYORUZ"

Haberin Devamı

Bizim girmemizde sakınca olmayan ve izin aldığımız yer yarı steril alandı. Sabah yapılacak ameliyat için ise hastaneden ve hastalardan ameliyathaneye kamera koyup fotoğraf çekme iznimiz var. Onun için sabahı bekliyoruz. Prof. Emiroğlu, 48 yaşında olduğunu iddia etse de 35 yaşında görünen, 190 cm boylarında, güleryüzlü, sinirleri alınmış birisi. Televizyonda açık haberlere bakarken, gece çalışacak ekip için hazırlanan gece kahvaltısından atıştırıyorlar. Bu sırada bana her anlattıklarını aklımda tutmaya, mümkün olduğu kadar az soru sormaya çalışıyorum. Yine de “Ameliyat yaparken ne kadar büyük iş yaptığınızın farkında oluyor musunuz” sorusunu içimde tutamıyorum. Çünkü karaciğer nakli, en zor ikinci nakil. En zor olanı akciğer nakli. Prof. Emiroğlu, oldukça başarılı. Ama ‘abartılacak bir durum değil’ havasında. Diyor ki: “Çok ekstrem gibi gelmiyor bana. Bir sürü insan bu işi yapıyor sonuçta.”

Haberin Devamı

"ALDIRMA DELİ GÖNLÜM" EŞLİĞİNDE KARACİĞER NAKLİ

“Güncelden bihaber yaşıyoruz sadece televizyonda görüyoruz olanı biteni” dedikten sonra ameliyathanenin yolunu tutuyor. Peşine takılıyorum, ameliyathane kapısının önünde, pencereden bakacağım. Dikkatimi ilk olarak, ameliyathanedeki müzik çekiyor. Sertab Erener’in, Aldırma Deli Gönlüm şarkısı çalıyor. Yardımcı personel Gültekin Öncü, müzik seçimiyle ilgili bilgi veriyor. Taktıkları bandanalarla herkesten ayrışan, görevleri ‘uyutmak’ olsa da ameliyathanenin en neşeli isimleri olan anestezi uzmanları ilgilenirmiş müzikle. Onların tercihleri çalınırmış. Gece ameliyatında anestezi doktoru Reşat Gökağaçlı, Türkçe-Yabancı repertuvarına, ilerleyen saatlerde Iron Maiden ve Metallica ekledi. Dinlenmek için yardımcısı Murat Bağcı’ya işi devredince ise Bağcı, arabesk açarak kendi tercihini belli etti. Müzik konusunda doktor çok az müdahale edermiş, sıkıntılı bir durum olunca, “Kapatın müziği” diyebilirmiş, ancak çok yaşanmamış bu.

Haberin Devamı

Ölümün kıyısında bir gece

"OĞLUM DOKTOR OLMAYI İSTEMESİN DİYE UĞRAŞACAĞIM"

Yorucu tempoda Prof. Emiroğlu lafı ailesine getiriyor. 43 yaşında evlenmiş, 45’inde baba olmuş. “Sen o kadar bekleme” diyor. Peki çocuğu doktor olsun mu? “Doktor olmayı istememesi için elimden geleni yapacağım. Tek hayalim var: London School of Economics’te ekonomi eğitimi alsın. Benim, evden işe, işten eve bir hayatım var. Tatil yapma imkânım yok. Benim gibi mutsuz olmasın, mutlu olsun istiyorum.”

"PROFESÖR DEDİĞİN BİLİME KATKI SUNMALI"

Saat neredeyse 4’e geliyor. Doktor, “Bir el atayım, yavaş gidiyorlar” diyerek, içeri giriyor. Yarım saat müdahale ediyor, ardından dışarı çıkıyor. Biz de konuşmaya devam ediyoruz. Haberler açık. Gördükleriyle ilgili de konuşuyor: “Mutlu ve yüksek beklentiler içerisinde değilim şu anda. ‘Devlet hastanesindeki doktor da profesör olabilsin’ deniyor. Profesör dediğiniz bilime katkı sunmalı. Benim bile burada –özel hastane- profesör unvanımı kullanamıyor olmam gerekir. Burada sadece doktor olarak anılmalıyım. Profesör ünvanının içi boşaltılıyor.”

Haberin Devamı

"BAZEN YORGUNLUKTAN UYUYAMIYORUZ"

“Hocam ne yorucuymuş” dediğimde, “Gece 4-6 arası uykunun en çok bastırdığı zamandır” cevabını veriyor. Belki uyuması gerekiyordur diye “Dinlenin isterseniz” diyorum, önce “Uyuyayım biraz”, ardından “Yok yok, ben ameliyata gireyim. Bakayım ne yapıyorlar” sözüyle uzaklaşıyor. 4.35’te girdiği ameliyathaneden 7.30’da çıkacak ve evine bir saat uyumaya gidecek. Bazı ameliyatlarda o kadar yoruluyorlarmış ki, “Yorgunluktan uyuyamıyoruz bile, o durumlarda ağrı kesici alıp uyuyabiliyoruz” şeklinde konuşuyor.
Prof. Emiroğlu’nun bu kadar ameliyathaneye girip çıkması normal bir şey. Ekibin başındaki kişiler, ameliyatın en kritik noktalarında topa giriyorlar. İşler ters gitmezse kalan ekip her şeyi hallediyor zaten. Karaciğer naklinde bu, alıcının ciğerinin, yenisiyle yer değiştirmesine kadar geçen sürede yapılacakları kapsıyor. Bu da pür dikkat, 3.5-4 saatlik bir mesai demek. İnsanüstü.

Ölümün kıyısında bir gece

"BİZ YORULMAYALIM DİYE AMELİYATI ÖTELEMEK GADDARLIK OLURDU"

Emiroğlu evine gittiğinde Doktor Hikmet Aktaş, bir şeyler atıştırmak için dinlenme odasına geliyor, arada anlatıyor: “Hastamız kiloluydu, karaciğeri de büyüktü. Yani hastanın anatomisinden kaynaklandı. Son dönemdeki en zor vakaydı. Biz debeleniyorduk, zorlandık. Remzi hoca 40 dakikada çözdü meseleyi. Yoksa 2 saat uzayabilirdi ameliyat.”

Ya yorgunluk? “AB grubu yılda 1 ya da 2 tane donör çıkar. Biz yorulmayalım diye bu ameliyatı ötelemek gaddarlık olurdu.”

"RUTİN AMELİYAT EKİBİ VAR"

Yeni güne başlıyoruz. Artık günlük rutin ameliyatları uygulayacak ekip yavaş yavaş geliyor. Herkes güleryüzlü. Bu işi yaparken asabiyete yer yok galiba. Kahvaltı ederken neşeli konuşmaları, az sonra girecekleri hayati ameliyatlarla ilgili sağduyulu şekilde elleri ayakları dolanmadan rahat olmalarını, şaşırarak izliyorum. Ustalık böyle bir şey herhalde. Daha önceden planlanan ameliyat, saat 7’den 8’e öteleniyor.

VE AMELİYAT BİTTİ...

Gece başlayan ameliyat ise saat 9.30’da sona eriyor. Nazif Duman sağlıklı şekilde odasına alınıyor. Bunda, 79 yaşındaki kadının, bedeninin 52 kilo olması ve ciğerinin pırıl pırıl olmasının katkısı büyük elbette. Haberi yazarken de Duman, sağlığını koruyordu. İyiydi.
Sabah 8’de, İstanbul’da sanat yönetmeni olan 38 yaşındaki Duygu Uyar, 68 yaşındaki babası avukat Şükrü Uyar’a karaciğerinin yarısını vermek üzere ameliyathaneye indiriliyor. Burada önce yarım saati bulan bir hazırlığı olacak. Ancak o ilk 5 dakikasını hatırlayacak muhtemelen. Kısa bir hazırlık sonrası uyutuluyor. Duygu 6 saate yakın süre ameliyatta kalıyor. Önce saat 12.50’de karaciğerinin yarısı vücudundan ayrılıyor. Sonrası kapama işlemi. 14.30’da ‘yarı uyanık’ şekilde ameliyatı bitmiş şekilde odadan çıkarılıyor. Bu haber yazılırken o da gayet iyiydi.

Şükrü Uyar’ın da geçirdiği benzer süreç oluyor. Kızından alınan karaciğer, önce damarları temizlenip takılmaya hazır hale getiriliyor. Ardından operasyon başlıyor. Saat 18.30’da Prof. Emiroğlu, “Ameliyat bitti, başarılı nakil oldu” diyerek, evine uyumaya gidiyor. Bir gecede üç kişiyi kurtaran ekibiyle beraber dinlenmeye çekiliyor. Hayranlıkla el sallamaktan başka bir şey yapamıyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!