Güncelleme Tarihi:
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Hande Sinirlioğlu Ertaş, okula uyum sürecinin yaklaşık bir ay sürebildiğini belirterek bu dönemde ailelerin ve okulun çocuğun kaygılarını kabul edici ve çocuğa güven vererek destekleyici olmaları gerektiğini söyledi. Ertaş, bu süreci atlatmada ailelere şu tavsiyelerde bulundu:
“Her insan için yeni bir ortam, uyum süreci, “aidiyet” hissedebilmek ve güven önemlidir. Özellikle küçük yaşlarda, kocaman bir dünya ve getirdiği yenilikler kaygı yaratıcıdır. Belirsizlik ile karşı karşıya kalındığında olumlular kadar olumsuz senaryolar da istemsizce yaşanır.
İLKOKUL, İLK BAŞLANGIÇ
Çocuklar için okul yeni bir dünyadır. İlk başlangıçlar her yaşta vardır ancak ilkokula gidiş, başlangıçların da ilki, ailenin güvenli alanından ilk ayrılıştır. Okula uyum her çocuk için ciddi bir sorun olmamakla birlikte yaşam içinde karşılaşılan sorunlardan biridir.
Her çocuk uyum sürecini bir sorun olarak yaşayabilir
“Sorun” kelimesi her zaman ciddi bir psikolojik problem olarak algılanmamalıdır. Her çocuk uyum sürecini bir sorun olarak yaşayabilir. Kimi çocuk bu sorunu aşmakta başarılıdır, kimi başarısız. Kimi çocuk kolay uyum sağlar, kimi zorlanır.
Uyum sürecini çocukların farklı yaşamasının pek çok öncülü olabilir. Doğuştan gelen mizaç yapıları ilk etken olarak tanımlanabilir. Mizaç yapıları 3 başlıkta tanımlanır; zor, kolay ve yavaş uyum sağlayanlar.
Uyum sağlama sürecini etkileyen diğer faktör ise çocuğun aile ortamında ilk yıllarda kurduğu ilişki ve güven alanıdır. Ailede huzursuz bir ortam ve özgüveni düşük yetişmiş olan çocuklar okula uyumda sorun yaşayabilmektedir.
1 AY SÜRE VERİN
Okula uyum sürecinde her çocuğun ilk süreçte yeni ortamın belirsizliklerine alışabilmesi ve kaygılarının gerçekliğini test edebilmesi için süreye ihtiyaç vardır. Yaklaşık 1 ay kadar aile ve okulun çocuğun kaygılarını kabul edici ve çocuğa güven vererek destekleyici olmaları önerilmektedir. Ancak okula gitme reddi yaşayan, gün boyu sosyalleşmesi gerileyen, kaygı-öfke-mutsuzluk gibi duyguları yoğun olarak ve sürekli yaşayan, uyku ve iştahında bozulma olan çocuklarda ileri düzeyde psikolojik bir yaklaşım uygun olur. Uyum sorunu devam eden çocuklarda huzursuz sürecin müdahale edilmeden devamı ileri dönük daha büyük sorunlara neden olabilir. Çocuğun kaygılarının temelini anlamak ve bu temel nedenlere müdahale etmek gerekebilir.
KAYGI YOK SAYILMAMALI!
Ailelerin okula başlamadan önce çocuğun kaygılarını yok saymak yerine kaygılarını fark ederek bu kaygıların gerçekliğini çocuğa kanıtlamak yönünde davranmaları gerekir. Örneğin çocuklar çoğu zaman anne-babasının geri dönüp onu almayacağından endişelenir. Bu endişenin gerçekliğini kanıtlamak için ailelerin çocuklarına net sözler verip yerine getirerek güven ilişkisini tazelemeleri gerekebilir.
“Neden korkuyorsun” demek ya da çocuğa verilen herhangi bir sözün yerine gelmemesi çocuğun kaygılarını arttırır. Diğer yandan aileler, okula başlamayı çocuğa abartılı ve yüksek beklentili bir şekilde anlatabilmektedir. Burada aslında ailenin amacı çocuğu heyecanlandırıp motive etmektir. Ancak çocuklar için “çok önemli” başlangıç kaygıyı arttırıcı da olabilmektedir.
GERÇEKÇİ OLUN
Okul ile ilgili “harika” hikâyeler yerine gerçekçi yaklaşımlar daha uygundur. Okula heyecan ile giden çocuk kendi hayal dünyasında yarattığı ortama uygun bulmadığı bir durum olduğunda isteksizliği artabilir.
Okula başlamak kadar uyum sorunu da oldukça gerçek ve doğaldır. Önemli olan; yaşamın her alanında olduğu gibi sorun çözme becerileri, sorun çözme sürecinin nasıl yürütüldüğü ve çevre desteğinin uygunluğudur.”