Güncelleme Tarihi:
Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş, TYB’nin
TYB’deki yemek yemenin duygusal tarafı kendini tercih edilen gıdalarda da belli ediyor. Genellikle yüksek yağlı ve yüksek karbonhidratlı yiyecekleri tercih ediyorlar. Özellikle de şeker yoğunluğu fazla olan ve haz veren yiyecekleri... Prof. Dr. Baş, beyindeki ödül merkezinde haz uyandıran bu yiyeceklerin kişilerin rahatlamasını sağladığını söylüyor. Ruhsal durumlarımız hangi yemeği seçeceğimizi, yeme miktarımızı ve hatta yeme sıklığımızı, fizyolojimizden bağımsız olarak etkiliyor. Kaygı, neşe, üzüntü ve öfke gibi farklı duygulara göre yeme davranışımız değişebiliyor.
'GİZLİCE YEMEK SİPARİŞLERİ VERİYORUM'
Üniversite öğrencisi Y.O. iki yıl önce bipolar bozukluk tanısı aldı. Bipolar bozukluğun mani sürecinde TYB ve çılgın alışveriş atakları yaşıyor. Y.O., yaşadığı atakları şöyle anlatıyor: “Yemek ataklarımda aşırı yiyorum. Şekerli, tuzlu hepsini karıştırarak. Zaten ev yemeklerini çocukluğumdan beri çok sevmem. Yeme krizi geldiğinde kola, cips, pasta, supangle, arkasından yine başka başka tuzlulara geçiyorum. Kriz geçikten sonra ‘neler yemişim’ diye şaşırıyorum. Arkasından büyük bir pişmanlık duyuyorum. Annem diyet yaptırmaya çalışıyordu ama gizlice sipariş veriyordum. Bu yüzden kilo aldım. Yemek ataklarıyla baş edebilmek için hipnoz dahi yaptırdım. Şimdi psikiyatrik tedavi altındayım”.
DÜŞÜK ENERJİLİ DİYETLER TYB YAPABİLİYOR
Özellikle çok düşük enerjili diyet yapanlarda ileri dönemlerde tıkınma nöbetleri görülebiliyor. Bunun nedeni “kısıtlayıcı yeme davranışı” sonrasında bireyin psikolojik boşalması. Prof. Dr. Baş, durumu şöyle açıklıyor: “Bunu bir yay gibi düşünebiliriz. Kişi sürekli yemek yemekten ve özellikle de sevdiği yiyeceklerden uzak durmaktan yay gibi geriliyor. Yay bir noktada kontrolden çıktığında amaçsızca sağa sola savrulur. İşte kendini sürekli kısıtlayan kişiler belli bir süre sonra kontrolden çıkıyor ve tıkınmaya başlıyor.”
‘ÖNCE GELENEKSEL YÖNTEMLER’
Peki obezite ameliyatları bu hastaları nasıl etkiliyor? Prof. Dr. Baş da, görüştüğümüz psikiyatrist ve psikologlar gibi, sorunun temelinin psikiyatrik olması nedeniyle obezite ameliyatlarının tedavi için yeterli olmadığını düşünüyor. Beden-kütle indeksi 40 kg/m2’den fazla olan ve obeziteyle ilgili hastalıkları bulunanlar için ameliyat bir seçenek olabilir. Ancak TYB’de altta yatan nedenler tedavi edilmeden, bu sorunları bir sonucu olarak alınan olan kilolardan kurtulmak için ameliyata başvurulması önerilmiyor. Prof. Dr. Baş, “Ameliya adayı hastalar öncelikle endokrinoloji uzmanı, psikiyatrist- psikolog ve diyetisyen ekibi tarafından takibe alınmalı. Geleneksel yöntemlerle tedavi denenmeden, cerrahi gündeme gelmemeli. TYB’si varsa neden olan ana etmenler çözüme ulaştırılmalı” diye konuşuyor.
HASTALARIN PSİKOLOJİSİ İYİ DEĞERLENDİRİLMİYOR'
Aslında obezite ameliyatlarını yapan cerrahların tümü, ekiplerinde hastaları psikolojik açıdan değerlendiren profesyoneller bulunduğunu öne sürüyor. Ancak pratikte, tüm merkezlerin bu değerlendirmelerin detaylı ve özenli yaptığını söylemek zor. Bu tür ameliyatların medyaya yansıyanları dahi hasta seçiminde yeterli dikkatin gösterilmediğini işaret ediyor.
‘NE KADAR YİYECEĞİMİZi MİDE BELİRLEMİYOR’
Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Kurucu Başkanı Doç. Dr. Alper Çelik de obezite ameliyatı adaylarının psikolojik değerlerdirmelerinin iyi yapılmadığına katılıyor. Doç. Dr. Çelik, obeziteye bağlı organ hasarı başlamış TYB hastalarının ameliyat edilebileceğini öne sürüyor. Ancak obezitede ameliyatları birkaç yöntemle yapılıyor. Doç. Dr. Çelik, bu hastalar için mide hacmini küçülten ameliyatlar değil, sindirim sistemi yolu ve ince bağırsağın beyinle “konuşma” şeklini değiştirenler operasyonların işe yarayabileceğini öne sürüyor.Ne kadar yemek yiyeceğimizi ve ne zaman doyacağımızı belirleyen organın aslında midemiz olmadığını belirten Doç. Dr. Çelik şunları söylüyor: “İnce bağırsağın son bölümünün, başa taşındığı ameliyatların TYB’denin de tedavisinde etkili olduğunu savunuyorum. Çünkü ince bağırsaklarımızın son bölümünde üretilen hormonlar (GLP-1, P-YY, Oksintomodulin gibi), tokluk hissimizi belirleyen asıl iletişim kaynakları. Yemek yemeye başladıktan belli bir süre sonra yiyecekler ince bağırsaklarımızın son bölümüne ulaştıklarında bu hormonlar canlanıyor. Beyin tabanındaki tokluk merkezine ulaşıyor. Buradan çıkan sinirsel uyarılar midenin çıkış kısmındaki kası (pilor) kapatarak midemize daha fazla yemek girişini engelliyor. Dolayısıyla tokluk hissi midemiz yiyecek ile dolduğu zaman değil, yiyecekler ince bağırsakların son kısmına ulaştığı zaman ortaya çıkan ilkel bir içgüdü. Metabolik cerrahi ameliyatlarıyla biz ince bağırsakların son bölümü öne taşıyarak tokluk hissi sağlayıcı hormonlar canlandırıyoruz. Böylece doyum eşiğini aşağıya çekiyoruz.”