Güncelleme Tarihi:
Bu ifadeler aslında tecavüzü meşrulaştırırken şiddetin bireysel değil toplumsal bir sorun olduğuna da işaret ediyor. Türkiye
"ORADA NE İŞİ VARMIŞ" NEDEN TEHLİKELİ BİR BAKIŞ AÇISI
“CİNSEL SALDIRIYI BESLEYEN BİR ORTAM VAR”
Prof. Dr. Şahika Yüksel:
Cinsel saldırıları besleyen ve teşvik eden bir ortam var. Mağdur kadınları suçlayarak cinsel saldırlar engellenemez. Bu ortam bu anlayış değişmedikçe cinsel sadırılar azalmaz. Cinsel saldırıyı yapan ve maruz kalan kişinin rolleri kesin olarak farklıdır.
Mağdur kişiye "Niye oradaydı", "Niye kısa etek giydi", "Niye yalnız sokağa çıktı?" şeklinde sorular sormak saldırganı, tecavüz eden kişinin sorumluluğunu azımsamak, hafifletmek anlamına gelir.
Sıradan kişiler, konu-komşu, akraba, mağdura "Ama sen de şunu yapmasaydın" derken aynı anlayışı yetkililer, sorumlular da yapabiliyor. İlk tespiti yapıp dosya hazırlayan polis, rapor veren doktor ve karar verecek hakim de aynı cinsiyetçi anlayışla hareket edebiliyor. Gelenekler biz kadınları cinsel saldırıdan koruyamaz. Cinsiyetçiliğe karşı eğitim, cinsellikle cinsel saldırıyı ayıran bir cinsel eğitim gerekli. Bu eğitimde asıl hedef kitle kadınlara korunmayı öğretmek değil erkeklere tecavüzün uygunsuzluğunu aktarabilmektir.
Avrupa'ya yeni göç dalgasında Norveç ve bazı ülkelerde erkeklere kadınlara/kimseye şiddet uygulanmayacağı konusunda bilgilendirme çalışmaları yapılıyor.
“ORADA NE İŞİ VARMIŞ DEMEK YENİDEN TECAVÜZ ETMEK”
Doç. Dr. Burhanettin Kaya:
Bir tecavüzün diğer insanlar tarafından algılanma ve yorumlama biçimi, tecavüzün yarattığı travmanın etkisini daha da artıracaktır. Cinsel travma yaşamış kişinin, bu travmasının nedenini kendisini o saatte orada bulunması olarak yorumlanması aynı travmanın yeniden gerçekleşmesi, eş deyişle bir re-travma, bir yeniden travmadır. Sadece bireyin çevresindeki insanların değil medyanın, sosyal medyanın, hatta yargının bu şekildeki ifadeleri ve yorumlamaları bir biçimiyle aynı tecavüzü tekrarlamaları anlamına gelir.
"O SAATTE ORADAN GEÇMESEYDİ BUNLAR OLMAZDI" DEMEK YENİDEN TECAVÜZ ETMEKTİR
"O saatte oradan geçmeseydi bunlar olmazdı" biçimindeki her söylem bu tecavüzü onaylamak ve yeniden tecavüz etmek anlamına gelecektir. Örneğin "pişmanım" dediği yada tutkuyla sevdiği için tecavüz ettiği ya da öldürdüğü" gibi açıklamalarla indirimlerin ya da tahrik indirimlerinin yapılması da re-travmaya yol açacaktır.
"DAYANAMADIM GİBİ İFADELERLE TECAVÜZE ANLAYIŞ GÖSTERMEK SUÇ ORTAKLIĞIDIR"
"Seviyorum abi" ya da "dayanamadım" gibi ifadelerle tecavüzcüye anlayış gösteren, ceza indirimi yapan ya da bu söylemi destekleyen her kurum ya da birey, kadını uğradığı tecavüzün sorumlusu sayan her söylem bu tecavüze suç ortaklığı yapmış anlamına gelecektir. Unutulmamalıdır ki, bir travmanın ruhsal etkilerini ortadan kaldırmanın ve süregenleşmesini önlemenin temel yolu adaletin tecelli etmesinden geçer. Bu tüm travmalar için, fiziksel-cinsel şiddet, işkence, doğal felaket, kazalar vs. hepsi için geçerlidir.
Güvenli bir ülkede kadın, erkek ya da çocuk her birey istediği her saatte güvenli şekilde olması gereken her yerde olabilmelidir. Bu bir temel insan hakkıdır. Bir devletin her koşulda yurttaşını her ortamda koruması onun asli görevidir.
ŞİDDET NEDEN BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL BİR SORUNDUR?
Çoğunlukla insanların aklına hep bireysel bir sorunmuş gibi gelir, öyle yorumlama eğilimi vardır. Sanki şiddet uygulayanın psikolojisinin yansıması gibi gösterilir oysa öyle değildir. Bunun temel nedeni erkek egemen düşünce yapısıdır. Yani kendinden daha güçsüz olarak algıladığı insanın bedeni üzerinde tahakküm uygulamadır.
Kadına şiddet uygulayanlar akıl sağlığı bozuk olanlar değildir ama bunu yapma gücünü kendinde görenler, normal cezai ehliyeti olan, içimizdeki insanlardır. Çünkü erkek çocuk toplumsal hayata girdiği andan itibaren hep bir kadın üzerinde egemenlik kuracağına dair algıyla büyür.
Şehir yaşantısının düzenlenmesinde bile neredeyse hep erkeğin istekleri, beklentileri, ihtiyaçları gözetilerek bir düzen kuruluyor. Eğlence mekânları genellikle hep erkeklerin ihtiyaçlarına yönelik, kadınları gereksinimine uygun mekanlar, sosyal yaşam alanları yok ya da az. Genellikle erkeklerin gereksinimlerine uygun. Bu sadece eğlence dünyasında değil sanattan spora geniş bir ölçekte böyle.
ŞİDDET NASIL ÖNLENİR?
Doç. Dr. Kaya, bu şiddetin önlenmesi için sadece cezanın yeterli olmadığını aynı zamanda kadının da güçlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor;
Türkiye'de hukuksal düzenlemeler de önemli çünkü Türkiye'de şiddet arttıkça daha çok cezalandırma yönünde önleme yapılıyor, cezaya odaklanıyoruz ama şiddete uğrayanı koruyan, ona şiddetin yinelenmesini önleyen, şiddete karşı durmasında güçlü kılan mekanizmaları sağlamıyor. Kadını güçlendirmede önlem alınamıyor. Aksine zihinsel olarak şiddetin üretilmesine zemin hazırlayan bir zihniyet var.
Mesela kadın erkek eşit değildir deniliyor. "Kısa etekle gezersen böyle olur", "En iyi kadın sokağa çıkmayan kadındır", "Hamilelerin sokağa çıkması ayıptır" “çalışan kadın ne olacağı bellidir” diyen zihniyet bu tür bir şiddetin üretilmesini meşru kılan bir algı yaratıyor.
Haksız tahrik indirimleri en önemli sorun. "Çok güzeldi", "Bana baktı", ya da "Gece geç saatte tek başına dolaşmasaydı" denilerek ceza indirimleri yapılıyor.
KADINA ŞİDDETİN EN ÖNEMLİ NEDENİ NEDİR?
Prof. Dr. Şahika Yüksel:
Kadına yönelik cinsel, psikolojik, ekonomik her türlü şiddetin altındaki en önemli neden cinsiyetçiliktir. Bunlar her zaman kaba güç kullanılarak yapılmaz. Çok kere "Kadın başımızın tacıdır", "Korunması gereken bir çiçektir", "Evde ortursun biz ona bakalım" ifdadeleri ile denetimini onların genelde aile üyesi olan erkeklere bırakılmasıdır.
KADINI ŞİDDETTEN KORUMANIN YOLU NEDİR?
Şimdi bizim buradaki sorunumuz nedir? Kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılması. Kadınlara yönelik söz edilen şiddet onlara en ağır şiddet biçimi olan cinsel saldırı ve yaşam haklarını ellerinden almak oluyor. O zaman buradaki hedef, kaynak olan nedenleri kaldırmaktır yani cinsiyetçilik ile savaşmaktır yani kadınların bağımsız olmalarıdır.
Cinsel saldırıyı yaşayan kadınların önemli bir kısmı bunu açıkladığı zaman saldırgan değil cinsel saldırıyı yaşayan kişiler "kirlenmiş" gibi söylemlere maruz kalacağı, aşağılanacağı için gizli kalıyor.
Dolayısıyla saldırı yaşayan yüz kadından sadece 15'i adli makamlara başvuruyor ve bunların çok küçük bir bölümü sonuna kadar takip edip sonuç alıyor. Biz sadece ufak bir bölümünü yakalayabiliyoruz ki bu
bilinmeyenlerin çoğu aile içinde yaşanan cinsel saldırı ve şiddet.
İDAM CEZASI, HADIM ETMEK TECAVÜZÜ AZALTIR YA DA ÖNLER Mİ?
İnsanları öldürmenin, insanların uygulamaması gereken bir ceza olduğunu söylüyorum. İkincisi bu caydırıcı bir şey değil. Bir de cinsel saldırıyı yaşayan kadın "Kuyruk sallamıştır", "Uygunsuz davranışta bulunmuştur" ve "Edepli değildir" diye yaygın inanışlar, söylemler vardır.
Bunlar kesinlikle doğru değildir. Hiçbir zaman da bilimsel çalışmalarla doğrulanmamıştır. "Uçaktaki hostes kırmızı ruj sürdü" gibi nedenlerin bir cinsel saldırı daveti olmadığını hatırlamamız lazım. Cinsel konular ne kadar gizlenirse o suçlar da uygunsuz davranışlar o kadar gizli kalır ama azalmaz.
"NİYE ERKEK OLMAK BAŞKALARININ BEDENİ ÜZERİNDE BİR ŞEY YAPMA HAKKI VERİYOR?"
Burada yapılacak şey erkeklerin kendine dönüp "Niye erkek olmak bize bu hakkı veriyor? Erkekler neden başkalarının bedeni üzerinde uygunsuz davranışlarda bulunyor? diye sorması lazım. Kadını saklamak kimin haddine düşmüş bir şey. Kadın da erkek de sokağa çıkma hakkına sahiptir. Birbirlerine uygunsuz bakmamaya, el atmamaya, küfretmemeye mecburdur.