Güncelleme Tarihi:
Gün geçmiyor ki sağlık köşelerinde yeni bir zayıflama tüyosuna rastlamayalım. İdeal beden ölçüleri, gün boyu her yerden bilinçaltımıza bombardıman yaparken, her mevsim geçişinde yeni bir diyet modası mutlaka karşımıza çıkıyor. Alkali, Dukan, Mağara Adamı diyeti vs hayal ettiği vücuda kavuşmak için yeni bir mucize bekleyenlerimizin ümit kapısına dönüşüyor. Sonuçta disiplin sağlanırsa ve belirli prensiplere uyulursa hayallerin gerçekleşmesi imkansız değil. Önemli olan tek şey, neyi hayal ettiğimizin bilincinde olmak.
Yine aynı dergilerde, gazete ve TV kanallarında gördüğümüz mükemmel vücutlu, çekici kıvrımlara ya da etkileyici kaslara sahip bedenler, zihnimize hep bizde bir şeylerin eksik ya da yanlış olduğu mesajını gönderiyor. Başkalarını etkileyebilmek, hayal ettiğimiz insanlara kavuşabilmek ya da sadece “iyi hissetmek” için sanki o vücuda sahip olmaktan başka şansımız yok. Üstelik mağazalarda en beğendiğimiz kıyafetler de sanki hep belirli bir vücut tipine göre yapılmış gibi! Kataloglarda gördüğümüz kıyafetleri mağazada büyük bir hevesle üzerimize geçirdiğimizde aynada aynı görüntüyü alamamak içten içe bir rahatsızlık veriyor. Veya rafta bir gömlek beğenince bir bakıyorsunuz ki modeli Slim Fit. Baştan olmadı! Öyle ya, vücudumuz ne kadar güzel olursa olsun belki de hiçbir zaman ‘slim fit’ olmayacak.
MÜKEMMEL VÜCUT ALGISININ TARİHSEL DEĞİŞİMİ
Bu konu aslında hiç de yeni değil. Kadın bedeni resmedilmeye başladığı ilk zamanlardan bu yana, bir ‘mükemmel vücut’ algısı mevcut. Yüzyılın başlarından itibaren fotoğrafın yaygınlaşmasıyla birlikte kadın bedeni iyice görünür olmaya başladı ve herkesin önüne bir mükemmel vücut örneği kondu. Bu yüzden kadınlar korselere mi girmedi, ameliyat masalarına mı yatmadı. Çekilen çile hiç bitmedi!
Camille Clifford
1910’larda Amerika’da Gibson Girl adı verilen korseli, anormal kıvrımlı vücut tipinin baş modeli Camille Clifford’du. Onun gibi olmak isteyen yüzbinlerce kadın korse sahibi olmuş ve içorganlarına acımadan güzellik yarışına girmişti.
1920 senesine kadar kadınlar öyle çile çekmiş olmalı ki, mükemmel vücut anlayışı 180 derece tersine döndü. Abartılı kıvrımlar ve kopacak gibi bel gitti, orantılı, hatta bir öncekine göre düz sayılabilecek hatlar geldi. Kalçalar daraldı, göğüsler ve bel normale döndü. Diz üstü kıyafetler ise seksapeli tamamlıyordu. Mary Pickford ve Margaret Gorman gibi isimler dönemin yıldızlarıydı.
1930 normale dönüşün dönemi oldu. Daha doğal hatlar ortaya çıkmaya başladı. Bugün bildiğimiz ‘fit’ kavramı ilk o yıllarda doğdu. Kendini belli eden kalçalar, doğal kıvrımında bir bel ve nispeten küçük, hatta düz sayılabilecek göğüsler idealize edildi.
1950’lerde savaş bitmiş, insanlığa bir nebze rahatlık, refah gelmişti. Bunun etkisi kadın vücuduna da yansıdı. Bedenler serildi, serpildi ve çok iyi bildiğimiz kum saati formu ortaya çıktı. Bizdeki karşılığı ‘fıstık’ olan kelimenin o yıllarda dilimize karışmış olması muhtemel.
1960’larda Swing çok modaydı, havada rahatça uçabilen, hareketli ve minimal hatlı kadınlar diğerlerinin önüne geçiyordu. Masumiyet, tazelik ve gençlik ön plandaydı. Twiggy adlı çıtı pıtı model, tüm kadınların idolü olmuştu. Modadaki bu dönüşüm, korseli abartılı hatlardan tam tersine dönülen yıllardaki gibi tekerrür etti.
Beverley Johnson
1970’lerde disco dönemi başladı ve aynı yıllarda siyahi kadınlar ekranda ve mecmualarda ilgi çekmeye başladı. Siyahi kadınların görkemli hatları, bir önceki çıtı pıtılığa denge getirdi ve daha uzun boylu, düz karınlı modeller ortaya çıktı. Farah Fawcett, beyaz kadının uzun, düz karınlı ve slim kalçalı idolüydü. Beverley Johnson ise Vogue dergisinin kapağındaki ilk siyah model oldu.
Naomi Campbell
1980’ler süper model yılı oldu. Bugün bildiğimiz vücut tipinin temelleri, Naomi Campbell, Elle Macpershon, Linda Evangelista, Jane Fonda gibi isimler tarafından atıldı. ‘Fitness’ çağı olarak da bilinen 80’lerde upuzun bacaklar her şeyden önemliydi.
1990’da Kate Moss, ‘kuru kız’ modeliyle bir neslin sindirim sistemini bozdu. Zayıf, çelimsiz görüntü bütün güzel kıvrımlı kadınları derde soktu. Aşırı zayıflayabilmek marifet haline geldi. Sağlık örgütleri gidişattan hoşlanmamaya başladı.
Giselle Bundchen
2000’lerde ‘sexy’ kavramı geri döndü. Giselle Bundchen, kuru kız modasının neyse ki sonunu getirmişti. Kıvrımlar yavaşça yeniden ortaya çıktı, boy tekrar uzadı. Britney Spears ise ortalama boyuna rağmen nasıl seksi olunabileceğini abartısız ama çekici hatlarıyla kanıtlıyordu.
2010’lar: Bugün bildiğimiz, bütün dergilerde, TV’de gördüğümüz ideal vücut tiplerinin yanısıra bir de ‘kalça devrimi’ yaşanıyor. Nicki Minaj, Kim Kardashian gibi isimlerin şaşırtıcı kalçaları, Twerk akımı ve en popüler fitness hareketi Squat, görkemli kalçaların hüküm sürdüğü bir çağda yaşadığımızı kanıtlıyor.
Anlaşılan o ki, önümüzdeki yıllar boyunca bu değişim devam edecek. Bugün mükemmel diye baktığımız vücutların yarın hiçbir havası kalmayacak.
Yani ‘mükemmel’ vücutlara bakıp da iç geçirmeye hiç gerek yok. Hedefiniz asla o her yerde gördüğünüz mükemmel vücutlar olmasın. Yalnızca kendiniz için bir hedef seçin. Unutmayın ki, bu yaşam boyunca sahip olacağınız en mükemmel vücut, aynaya baktığınızda kendinizi en beğendiğiniz haliniz olacak.
Hedefiniz her zaman, sadece kendi mükemmeliniz olsun!