Güncelleme Tarihi:
30 Mayıs Dünya MS Günü dolayısıyla İstanbul Tıp Fakültesi'nde düzenlenen “10. Multipl Skleroz Okulu” etkinliğinde MS hastaları ve yakınları, konunun uzmanlarından hastalıkları hakkında bilgi aldı.
Etkinlik öncesinde Eraksoy, bu “hasta okulu” ile bir yandan MS'le mücadele edenleri hastalık ve yeni tedavi yöntemleri konusunda bilgilendirdiklerini, diğer yandan da yürüttükleri çalışmalar için geri besleme aldıklarını söyledi.
MS hastalığının, genetik yatkınlığı olanlarda, çevresel bir faktörün tetiklemesiyle ortaya çıktığını ancak bu faktörlerin henüz tam olarak tespit edilemediğini belirten Eraksoy, hastaların merkezi sinir sistemindeki sinir tellerinin kılıflarında alerjik iltihabi bir olayın meydana geldiğini, bunun görme, hareket ve dengeyle ilgili güçlükler ortaya çıkardığını anlattı. Eraksoy, tetikleyen unsur ve yatkınlığın ayrıntıları çok iyi bilinemediği için hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi bulunmadığını ancak hastalığın etkin bir şekilde kontrol edilebildiğini kaydetti.
Eraksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzun süreli bütün hastalıklarda psikolojik zorluk söz konusu. Bu hastalığın özellikle 20-40 yaş gibi genç insanlarda görülmesi önem taşıyor. İnsanlar tam okullarını bitirdiği, meslek sahibi olduğu, aile ve iş kurduğu bir dönemde birden yaşam boyu sürecek bir rahatsızlıkla karşılaşıyor. Bu, özellikle onları etkileyen bir travma oluyor. Onun ötesinde hastalığın bazı tiplerinin engellilik yaratması söz konusu. 20-25 yaşında bir insanın, 'İleride yürüme sorunu mu yaşayacağım, tekerlekli sandalyeye mi bağlanacağım' gibi bir sıkıntıyı Demokles'in kılıcı gibi kafasının tepesinde hissetmesi gerçekten zor. Psikolojik nedenler hastalığı olumsuz etkiliyor, hastalığın kendisi de psikolojik sorunlar yaratabiliyor. Tedavinin daha başarılı olması açısından bunları çok iyi kontrol etmek ve yönlendirmek gerekiyor.”
MS hastalığının bütün nörolojik hastalıkların ayırıcı tanısına girebilecek belirtilere neden olabildiğini ancak bundan 25-30 yıl önce 15-20 yıla çıkan tanı süresinin yeni görüntüleme tekniklerinin gelişmesiyle 6-8 aya gerilediğini belirten Eraksoy, bu hastalığı taşıyanlar açısından MS merkezleriyle bağlantı içinde bulunmanın taşıdığı önemi vurguladı.
Hastalıktan korkmamak, bunun için de bilgilenmek gerektiğini söyleyen Eraksoy, şöyle devam etti:
“Ancak MS hastalarının genel olarak bu işi hakikaten bilimsel açıdan yapan yerlerden bilgilenmelerinde yarar var. Çünkü genel internet içerisinde daha perişan oluyorlar. İnternet sadece bilgilendirme değil aynı zamanda bir pazarlama alanı. Uluslararası düzeyde yürütülen bazı çalışmalar var. Bazı insanlar bazı şeylere inanarak, bilimsel temeli olmayan tedavi yöntemlerini bir çözümmüş gibi sunuyorlar. O konuda 'denize düşen yılana sarılır' çaresizliği içinde bunları uygulamaya kalkıyorlar. Hastalar doğru yoldaki tedavilerini bırakabiliyorlar. Bunun da hem kendileri hem aileleri için birtakım kötü sonuçlarını görüyoruz.
Hastaların kendilerine önerilen tavsiyelere uymaları önem taşıyor. Öyle olduğu takdirde bununla başa çıkabilirler. Yüzde 50'si ilaçsa yüzde 50'si de yaşam biçimini ayarlamak ve psikolojik kapasiteyi yükseltmekle ilgili bir hastalık. Eğer yaşam biçimi bu doğrultuda ayarlanır ve giderek etkinlikleri artan tedavileri de uygun tavsiyelerle kullanırlarsa bu işle başa çıkılabilir.”
Eraksoy, hastaların tedavi konusunda gelişme sağlanması için bu konudaki derneklere ve bilimsel örgütlere de sahip çıkmaları gerektiğinin altını çizerek, “Birisi bize ilaç bulsun, biz de kullanıp iyileşelim gibi olabilecek bir iş değil bu” dedi.
Bu uzun süreli hastalıkta uzun soluklu yaklaşımın önem taşıdığını dile getiren Eraksoy, bu konudaki fonların artırılması ve Türkiye'nin hastalıkla ilgili kendi demografik haritasını çıkarması gerektiğini kaydetti.