Güncelleme Tarihi:
Aşı, hijyen, spor ve dengeli beslenme
Sonbaharla birlikte yavaş yavaş açık havadaki etkinliklerimizden, kapalı ortamlara doğru çekiliyoruz. Kalabalık, havasız mekanlar enfeksiyon bulaşmasını kolaylaştırıyor. Yeni koşullarla baş etmenin en etkili yolu bağışıklık sistemini güçlü tutmak. Bunun için atacağınız en önemli adım yeterli ve dengeli beslenmek yani tüm besin gruplarından, abartmadan tüketmek. Riskli grupta yer alıyorsanız, grip ve zatürree aşılarını yaptırmanın da tam zamanı. Yeri gelmişken hatırlatayım, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) kronik hastalığı bulunan 65 yaş üstündekilerin aşılarını karşılıyor. Artık sıcakları da bahane edemezsiniz, harekete geçin. Bulduğunuz her fırsatta yürüyüş veya tercih ettiğiniz başka egzersizler yapın. Uykunuzu iyi alın, bol su için.
Fark etmeden ellerinize mikrop bulaşmış olabilir. Enfeksiyona karşı alacağınız en iyi önlemlerden biri de ellerinizi sık aralıklarla, sabunlamak. Parmaklarınızı burun ve gözlerinize sürmeyin. Kapalı ve havasız ortamlarda uzun uzun zaman geçirmekten kaçının. Bunu da başkaları için yapın: Öksürür ve hapşırırken ağız ve burnunuzu mendille kapatın ki varsa hastalığınız başkalarına bulaşmasın.
Birçok kişi sağlığını korumak için vitamin-mineral tabletleri alıyor. Bazı vitamin ve mineraller vücutta depo edilir. Karaciğerde depolanır ve zehir etkisi yapabilir. Uzman önermeden kullanmayın. Hem doğal besinlerden alınan vitamin ve minerallerin vücuda yararı çok daha fazla. Ayrıca doğal besinlerden sadece vitamin değil aynı anda posa, karbonhidrat, vitamin gibi çeşitli besin gruplarını da bir arada alabilirsiniz. Antioksidan vitaminler A, C, E bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücre ve doku hasarına yol açan serbest radikallerin vücuttan uzaklaştırmasında rol oynar. Yumurta, süt, balık, ıspanak, havuç, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunan A vitamini güçlü bir antioksidan. Vücutta savunma sisteminde görev alıyor, lenfosit yapımı ve antikor oluşumunu artırıyor. Böylece enfeksiyonlara karşı vücudu koruyor. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, kurubaklagiller, tahin gibi besinlerde bulunan diğer bir antioksidan da E vitamini. Yemeklere sıvı yağ koymak, haftada iki kez kurubaklagil tüketmek, haftada iki-üç kez altı-yedi fındık, iki-üç ceviz tüketimiyle E vitamininin yeteri kadar alınması sağlanabilir. Gün içinde bol bol sıvı alın. Kolalı içecek ve kahveyi azaltıp, limon dilimleri ilave ettiğiniz bitkisel çaylara (kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi) ağırlık verin. Kafein, alkol, tuz ve şekerden uzak durun.
Gün içerisinde karbonhidrat, yağ, protein, mineral ve vitaminler dengeli ve yeterli tüketin. Kızartma, kaymak, pasta, börek gibi hamur işleri, cips, krema, sakatat, salam, sucuk gibi yağ içeriği yüksek gıdaların tüketimini sınırlandırın. Izgara, buğulama, haşlama gibi pişirme yöntemlerini kullanın. Vücuttan toksik maddeleri uzaklaştırmak için 2-2.5 litre su için.
Depresyon önlemleri
Bazı bünyeler yağmurlu, karanlık günleri sükunet ve hatta mutlulukla karşılarken, benim de için de yer aldığım bir grup tüm sonbahar ve kışı uykuda geçirmeye hazır. Yorgunluk, gerginlik, isteksizlik insanın yakasına yapışıp kalıyor.
Aslına bakarsanız sonbahar bile tek başına depresyon riskini artırıyor. Güneş ışınlarının insanların biyolojik ritmi üzerindeki etkisi malum. Havaların serinlemeye başlamasıyla güneş ışınlarının giderek etkisini azalması, anksiyete, depresyon gibi ruhsal problemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Çünkü karanlık fiziki hareketleri yavaşlatan, uykuyu kolaylaştıran, ruh halini dinginleştiren melatonin hormonunu salgılatıyor. Mutluluk hormonu seratoninse daha az üretiliyor. Uyku ve konsantrasyon bozuklukları, iştah değişiklikleri, fiziksel aktivite değişiklikleri (aşırı durgunluk veya gerginlik) de depresyonu işaret eden diğer belirtiler. Sonbahar ve kış aylarında başlayıp ilkbaharda düzelen bu duygusal duygusal rahatsızlıklara ‘mevsimsel depresyon’ deniyor.
Bu arada tatil dönüşü depresyonundan söz etmeden olmaz. Tatili ister sürekli hareket halinde, ister şezlonga uzanarak, ister sabahlara kadar eğlenerek geçirin, dönüşte iş hayatına, normal hayata uyum sağlamak zor gelebiliyor. Kimimiz birkaç günde gerçeğimize alışıyor toparlıyoruz, kimimizse konsantrasyon güçlüğü, atalet hali, karamsarlık yaşıyor. Sabah yorgun kalkıyor. Hatta sosyal ilişkilerde bile zorlanmaya başlıyor. İşte buna psikiyatristler, ‘tatil dönüşü depresyonu’ diyor.
Depresyonla baş etmek için, güneşli günleri fırsat bilin, açık havaya çıkın ve şarkıda dendiği gibi ‘güneş toplayın’. Açık havada yürüyün, bisiklete binin. Yaşamınızı renklendirecek farklı uğraşlar bulun. Fiziksel veya duygusal stres meydana getirecek ortam, iş ve mümkünse insanlardan kaçının. Tatil en iyi ilaç! İmkânları zorlayarak birkaç gün şehir dışına çıkın. Alkolden kaçının. İlk başta enerji verse de sonrasında olduğunuzdan daha da yorgun hissetmenize neden olacaktır. Uyku düzenine dikkat edin. Günlük tasaları, stresleri zihninizden uzaklaştırın. Çalıştığınız yeri doğal ışıkla aydınlatıp, havalandırmaya çalışın. Kas gevşetici egzersizler yapın.