Güncelleme Tarihi:
Pek alışageldiğimiz bir şey değil, meme kanseri ve erkek.
İki memesi birden alınmış!
Oluyor yani.
Erkeklerin de başına geliyor.
“Bize olmaz demeyin!” meme kontrollerinizi ihmal etmeyin.
Sizi Metin Arslan’ın hikâyesiyle baş başa bırakıyorum...
Hayatımda ilk kez meme kanseri olmuş ve iki memesi alınmış bir erkekle karşılaşıyorum...
-(Gülüyor) Her şeyin bir ilki vardır!
Hadi, başından anlatın bize olan biteni...
-Ben bu işin özünde stres olduğuna inanıyorum.
Çok mu stresli bir hayatınız vardı?
-Evet, hem iş hayatım hem özel hayatım stresliydi. İlaç mümessiliydim, bölge müdürü olarak çalışıyordum. Eşim ve çocuklarımla Ankara’da yaşıyorduk, sonra Kayseri’ye tayinim çıktı. Maaile taşındık. Bir sürü ekstra stres! Taşınma bir yandan, eşimin işi bırakıp mecburen emekliliğini istemesi diğer yandan. Üstelik çocuklardan biri Anadolu lisesi sınavlarına, öteki üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Her şey üst üste geldi. Kavgalar, gerilimler...
Ve siz kanser oldunuz?
-Hayır, âşık oldum!
Nasıl yani?
-Öyle yani. İşte zor bir dönemdi, evde zor bir dönemdi. Başarılı olmak zorundaydım. Bu da üzerimde ağır baskı yaratıyordu. Bu keşmekeşin ortasında bir hastanede ona rastladım ve görür görmez âşık oldum. 40’lı yaşlardaydım, erkeklere o yaşlarda gerçekten bir şey oluyor.
Doktor muydu?
-Yok, bir doktorun eşiydi.
O da mı evliydi?
-Evet ama eşi çok rahatsızdı. Birçok hastalığı vardı, sonra zaten vefat etti.
Sonra ne oldu peki?
-Şunu belirteyim ki, el ele bile tutuşmamıştık daha. Gördük birbirimizi, sohbet ettik, arada bir telefonlaşıp mesajlaşıyorduk. Liseli platonik âşıklar gibiydim, hayal dünyasında uçuyordum.
Eeeee?
-Kızım cep telefonumda ondan gelen mesajı gördü, annesine söyledi. O da beni boşadı! Oysa biz ne beraber olmuşuz ne bir şey. Bu kadar yıllık satış elemanıyım, insanları ikna etme konusunda da becerikliyim ama karımı ikna edemedim. Ne yaptıysam kararından vazgeçmedi.
Ne yazıyordu mesajda?
-Ben “Seni seviyorum” yazmıştım, o da cevap olarak, “Bu bir aşksa, ben de...” yazmıştı. Bu mesaj bitirdi evliliğimizi. Affetmedi karım, 19 yıllık evliliği çöpe attı.
Siz de ayrılmak istiyordunuz ama...
-Hayır, benim kafam karışıktı. Bence depresyondaydım. Ve gerçekten masumane duygulardı...
E şimdi beraber misiniz?
-Hayır değiliz!
Neden?
-İnsan âşık olduğunda farklı beklentilere giriyor, hayal gücü çok çalışıyor. Sevgiliyi yere göğe sığdıramıyor. Ve tabii her şeyin mükemmel olacağını varsayıyor! Karımla ayrıldıktan sonra bir yıl birlikte yaşamayı denedik. Ama yapamadık! Benim beynimde süslediğim aşkın, gerçek hayatta bir karşılığı yokmuş. Olmadı!
Karınızın bu kadar aşırı tepki göstermesinin özel bir sebebi var mıydı?
-Şimdi böyle bir durumla karşı karşıya kalınca, insanın eli ayağı boşalıyor. Karım telefonu eline aldı, mesajı gösterip, “Bu nedir?” diye sordu. Abuk sabuk şeyler anlatmaya başladım. Bir de yalan söylemeyi beceremem. Toparlamaya çalıştım ama battıkça battım. Eski eşim beni o kadar iyi tanır ki, yüz ifademden, davranışlarımdan, gülüşümden, neyin ne olduğunu bilir. Ben onun güvenini sarsmış oldum. Yıkıldı! Onu üzmek de beni perişan etti. Var olan stresim bine katlandı. Bir de boşanma faslı var. O da iki yıl sürdü. Karım çocukları da işin içine soktu, onlar da mahkemede tanıklık etti. Feci bir süreçti. Vücudumun bütün savunma mekanizmaları iflas etti.
“ARTIK SİZİN TARAFA GEÇTİM”
Sonra peki?
-Antalya’ya yerleştim. Alkollü olduğum bir gece oğluma telefon ettim, onu çok özlediğimi söyledim. “Annenizden boşandım, sizden değil” dedim. Karşılıklı ağlaştık. “Beni ziyarete Antalya’ya gelsene” dedim. Oğlum geldiğinde, sol mememin altında, benim daha önce önem vermediğim o şişliği fark etti. Tişörtün üzerinden bile belli olmaya başlamıştı. “Baba burada bir şey mi var?” dedi. “Geçer” dedim. Açtı baktı, cevizden biraz küçüktü, “Doktora gidelim” diye tutturdu. Gittik. Ben hemen kesip alacaklar diye beklerken, doktor, “Bir parça alalım, kontrol edelim” dedi. Parça, patolojiye gitti: Meme kanseriydim!
Erkekte çok rastlanan bir şey değil. Ne hissettiniz?
-Şoka girdim! Allah’tan Mustafa Hoca vardı. (Profesör Mustafa Erdoğan) Antalya Memorial Medstar kanser Merkezi’nden. O beni sakinleştirdi. Çünkü çocuklar gibi panik içindeydim. İnsanın kanser olduğunu öğrenmesi kolay bir süreç değil. Kendinizden çok, yakınlarınızı düşünüyorsunuz. Ve sizden sonrasını düzenleme telaşına kapılıyorsunuz.
Peki teşhis neydi?
-meme kanseri üçüncü evre filan. Ama ben kolay pes eden biri değilim. Dünyada bu hastalıkla mücadele etmiş insanlar var mı? Var. Hayatta kalmışlar mı? Kalmışlar. O zaman ben de yapabilirim diye düşündüm. Bu hastalığı aşacağım, yeneceğim, normal hayatıma döneceğim. “Hayatımda bir sürü gurur duyacağım şeyim oldu. Bu da bir tanesi olacak benim için” dedim. Ve kendimi Mustafa Hoca’nın ellerine teslim ettim.
Bu anlattıklarınız ne zamandı?
-Bir yıl önce bu zaman.
Peki diğer memede de kanser olduğu nasıl anlaşıldı?
-Çünkü birine bakınca, diğerine de bakıyorlar. Onda da çıktı. Meme ameliyatına girdim. İki taraf da, meme başları dahil olmak üzere, koltuk altına kadar alındı. Sonra kemoterapi ve radyoterapi.
İnsanlara, “Meme kanseri oldum!” dediğinizde tuhaf tuhaf bakmadılar mı?
-Bakmazlar mı? “Nasıl yani?” diyorlardı. Özellikle de kadınlar çok şaşırıyordu. Ben de onlara, “Sizin tarafa geçtim” diyordum. Hiç öyle bir kadın hastalığı kompleksim olmadı. Kontrollerim devam ediyor. Ama bir rahatsızlığım yok. Hastalığı atlattım yani. Bir tek denize girerken tedirgin oluyordum başlarda ama o da geçti.
Ben de bakabilir miyim?
-Tabii. (Gömleğini açıyor, bakıyorum. Küçük bir ameliyat çizgisinden başka görünen bir şey yok, meme uçları yok ama hiç rahatsız edici bir durum değil!)
Kadınları daha iyi anladınız mı?
-Kesinlikle. Ameliyat olurken kız kardeşime de haber verdim. Geldi. O da mamografisini yaptıralı 11 ay olmuş, içime mi doğdu nedir, “Yine yaptır!” dedim. Onda da tek taraflı meme kanseri çıkmasın mı? Ağabey-kardeş aynı hastanede ameliyat olduk, çıktık. Onun tedavisi devam ediyor.
100 KADINA KARŞI BİR ERKEKTE GÖRÜLÜYOR
Bu hastalığın en zor tarafı ne?
-Kemoterapi. Allah kimsenin başına vermesin. Beş ameliyat daha olayım ama bir kere bile ‘kemo’ya götürmesinler. İlaç almaya başlayınca üzerinize kocaman kara bir çarşaf örtülmüş oluyor. Bütün alıcılarınızın kapandığını hissediyorsunuz, enerjiniz düşüyor. Gözkapaklarınız bile iniyor. Zor yani. Allah’tan bende iştah kaybı çok olmadı ama koku hassasiyeti başladı. Deniz kokusu bile insanı rahatsız ediyor.
Başka meme kanseri olan erkek duydunuz mu?
-Duymadım. 100 kadına karşı bir erkekte görülüyormuş.
Erkekler nasıl mamografi yaptırıyor?
-Yaptıramıyor. Sadece ultrason yapılıyor ve tomografi.
Sizin bütün bu yaşadıklarınızdan çıkardığınız ders var mı?
-Çoook. Hayat, bizim zannettiğimiz kadar uzun değil! Bize öyle geliyor. Bu kadar ciddiye almamak lazım. Ben çok ciddiye aldım hayatı. Çok prensipliyim, titizim, detaycıyım ve başarı odaklıyım. Sonuç ortada!
Şimdi ne durumdasınız?
-Artık hayata farklı bakıyorum. Uçurum kenarından döndüm çünkü. Çocuklarımla iletişimim tekrar eskisi gibi oldu, mesela şu an kızım yanımda. Yani kanserin sadece kötü etkileri olmadı, bizi birbirimize de bağladı.
Erkekleri uyarmak istediğiniz bir konu var mı?
-Var. Bir kere fizik muayene dediğimiz şeyi, dokunarak, kadınların da erkeklerin de yapması gerekiyor. Farklı bir yapılaşma hissediyorsanız ilk yapacağınız iş doktora gitmek olmalı. Vakit kaybetmeyin. Bir de stresten uzak durmaya çalışın. Çok telaşlı bir hayat yaşıyorsanız biraz yavaşlayın. Ben kahvaltı yapmazdım, kalkar kalkmaz sigara içerdim. Beslenme kötü, doğru düzgün uyku yok. İnsanın bu hayatın bize verilmiş bir hediye olduğunun farkına varması gerekiyor. O hediyenin de hakkını vermesi gerekiyor!