Güncelleme Tarihi:
Yaşamının herhangi bir döneminde yaklaşık her 8 kadından biri meme kanseri ile karşılaşırken ileri yaş hastalığı olarak bilinen bu kanser türü 40 yaşın altında görülme sıklığı artış gösteriyor. Bu nedenle 20'li yaşlardan başlayarak her genç kadının kendi kendine elle muayeneye başlaması gerektiğine işaret eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal "Özellikle aile öyküsü varsa ve tümör şüphesi olan kadınlarda, 40 yaşından genç olsa bile mamografi çektirmeli” dedi.
GENÇ YAŞTA GÖRÜLEN MEME KANSERİ ÜREME SAĞLIĞINI DA ETKİLİYOR
Meme kanserinin yüzde 25'i menopoz öncesi dönemde, bir diğer ifadeyle doğurganlığın olduğu yıllarda geliştiğinin altını çizen Prof. Dr. Neşet Köksal, “Genç yaşlarda görülen meme kanseri tedavisi kadının üreme sağlığını etkiliyor. Meme kanserinin kendisinin değil, uygulanan yöntemlerin ve ilaçların yumurtalık fonksiyonlarına olumsuz etkileri olabiliyor” dedi.
“Meme kanserinin giderek daha genç yaşlarda görülmesi ile evlilik ve çocuk sahibi olma yaşının yükselmesi, meme kanseri hastalarının üreme sağlığı ve doğurganlıklarının devam edip etmeyeceği konusunda akıllarında soru işaretleri doğmasına neden oluyor” diyen Prof. Dr. Neşet Köksal, şu bilgileri verdi:
“Özellikle “alkilleyici ajanlar” adı verilen bazı kemoterapi ilaçları kadınlarda akut yumurtalık yetmezliği veya erken menopoza yol açabiliyor. Bu ilaçların erkeklerde ise geçici veya kalıcı azospermi, yani canlı sperm olmamasına olabiliyor. Kemoterapi sırasında veya sonrasında sıklıkla kadınlar adet göremez ve yumurtalık fonksiyonları azaldığı için erken menopoz belirtileri görülür. Tedavi bittikten sonraki iki yıl içinde, kadınların çoğu yeniden adet görmeye başlar. Ancak hastaların adet görmeye başlaması, doğurganlık potansiyeli açısından yanlış değerlendirmelere yol açmamalıdır. Adet görme ve doğurganlık arasında mutlak bağlantı yoktur. Hastanın düzenli adet görmemesi doğurganlığın olmayacağı anlamına gelmeyeceği gibi tersine adet görmesi de doğurganlığı garanti etmez. Bazı meme kanserleri östrojen ve progesteron gibi kadınlık hormonlarına duyarlı tümörlerdir. Bu tür meme kanseri olan hastalarda en azından belirli bir süre, bu hormonların etkisini azaltmak amacıyla bir takım ilaçlar kullanılır. Hormonal tedavi adıyla kullanılan bu ilaçların da üreme sağlığı üzerine olumsuz etkileri olabilir.”
“OLABİLDİĞİNCE MEMEYİ KORUMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Özellikle memenin tamamının alındığı durumlarda kadının psikolojik olarak etkilenebildiğini dolayısıyla cinsel yaşamanın da olumsuz etkilenebildiğini söyleyen Prof. Dr. Neşet Köksal, bu nedenle olabildiğince memenin korunduğu cerrahi yöntemleri uygulamaya çalıştıklarına işaret ederek “Memenin tamamının alınması zorunlu olduğundaysa değişik yöntemlerle yeni bir meme oluşturulmaya ve böylece organ kaybı nedeniyle oluşacak olumsuz psikolojik etkiler ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” diye konuştu.
“MULTİDİSİPLİNER BİR YAKLAŞIMLA ÇALIŞILMALI”
“Meme kanseri tedavisinde sağ kalımı artırmak temel amaçtır ancak bunun yanı sıra hastaların yaşam kalitelerini yükseltmek de bir o kadar önemlidir” diyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal, sözlerini şöyle noktaladı: “Bu nedenle meme kanserli genç hastaların üreme sağlığı ile ilgili gereksinimleri dikkate alınmalı ve multidisipliner yaklaşımla ilgili branşların bir arada çalışması gerekiyor. Meme kanserinin biyolojik yapısının daha iyi anlaşılmasıyla birlikte ilaç tedavisinde her geçen gün birçok gelişme yaşanıyor. Hedefe yönelik ilaçlar meme kanserinde başarıyla kullanılmaya başlanıp, kemoterapinin etkinliği artarken, üreme sağlığı da dâhil, oluşturduğu yan etkiler azalmıştır. Üreme dönemindeki hastalarda kemoterapi esnasında yumurtalıkları baskılayan bazı ilaçlar verilerek kemoterapiden daha az etkilenmesi sağlanıyor. Tüm bunların yanı sıra yumurtaların veya spermlerin elde edilmesi, canlılığının ve işlevlerinin korunması, geliştirilmesi konusunda çalışmalar, arayışlar da devam ediyor.”