Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2007 11:12
Köpeklerden insanlara bulaşan ve Kist Hidatik hastalığına neden olan parazitlerin koyun, sığır gibi otçul hayvanlar ve insanların karaciğer, akciğer, dalak, gibi iç organlarında bulunduğunu belirten Prof.Dr. Altıntaş, “Bu hastalık nedeniyle 1990-2007 arasında ameliyat edilen hasta sayısı 52 bin 124. Bayramda kesilecek kurbanlıkların kistli organlarının köpeklere yedirilmesi ya da köpeklerin erişecekleri yerlere atılması köpek-koyun-insan döngüsünün sürmesi demektir. İnsanlarımız bu gizli tehlikenin farkında olmalı” dedi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, aynı zamanda Uluslararası Hidatidoloji Federasyonu Başkan Yardımcısı ve Türkiye Hidatidoloji Derneği Başkanı olan Prof.Dr. Altıntaş, ‘İçi su dolu kese’ anlamına gelen Kist Hidatik hastalığıyla ilgili uyarılarda bulundu. Kistik Ekinokokkozis de denilen hastalığın dünyada olduğu kadar ülkemizde de son derece yaygın ve en önemli paraziter hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Son yıllarda evde köpek besleyen insanların artmasıyla birlikte köpeklerin sağlık kontrollerinin ve insanlara bulaşabilecek hastalıklarla ilgili olarak önlemlerin, hayvan sahipleri tarafından alındığını belirten Prof.Dr. Altıntaş, şunları söyledi:
“Ancak gelişmiş ülkelerin hiçbirinde bulunmayan sokak köpekleri ülkemiz için hala sağlık açısından büyük bir sorun oluşturuyor. Köpek denildiğinde halkın aklına gelen, en korkulan hastalık kuduzdur. Ne yazık ki ülkemizde son günlerde kuduz vakalarının da artış gösterdiği görülüyor. Ancak bunun yanında insanlara bulaşabilecek olan parazit hastalıkları konusunda halkımız ne yazık ki yeterince bilgilendirilmiş değil. Parazitlerin bulaşması için köpekler tarafından ısırılmak gerekmiyor. Kist Hidatik'te olduğu gibi onları sadece okşamak bile parazitlerin bulaşmasına neden olabilir. Köpeklerden insanlara bulaşan ve Kist Hidatik hastalığına neden olan parazit en önemlilerinden biri. Bir köpek şeridi olan bu parazitin yaşam döngüsünde erişkin ve yavru parazit (larva) olmak üzere iki şekli vardır. Erişkin parazitler son konakların (köpekler ve diğer etçil hayvanlar) incebağırsaklarında, yavru parazitler ara konakların (koyun, keçi, sığır gibi otçul hayvanlar ve insanların) iç organlarında (karaciğer, akciğer, dalak, böbrek, beyin v.b.) bulunuyor. Erişkin parazit baş, boyun ve 3 adet halkadan oluşuyor. Parazitin 400-800 adet yumurtasını taşıyan son halkası önemli, çünkü enfeksiyonu sağlıyor. Son konak olan köpeklerin dışkısıyla dışarı atılan halka ve yumurtaların otları kirletmesi sonucu, bu otları yiyen koyun ve inek gibi otçul hayvanlar parazitin yumurtasını vücutlarına almış olurlar.”
Bu yumurtaların çok küçük oldukları için çıplak gözle görülemediğini, otçullar tarafından alındığında bunların çeşitli organlarında içi sıvı dolu kistler meydana getirdiğini vurgulayan Prof.Dr. Altıntaş, “Ülkemizde kaçak olarak ya da kurban bayramlarında veteriner kontrolu olmadan kesilen hayvanların kistli karaciğer ve akciğer gibi organlarının köpeklere yedirilmesi ya da köpeklerin erişebileceği yerlere atılması sonucu enfekte olan köpekler, gerek insanlar gerekse evcil hayvanlar için sürekli bulaşma kaynağını oluştururlar. Böylece özellikle köpekler ile koyun ve sığır gibi evcil hayvanlar arasında oluşan döngünün insanlara geçişi, başıboş dolaşan enfekte köpeklerle temas ile kolayca gerçekleşmektedir” diye konuştu.
50 BİNİN ÜZERİNDE HASTA AMELİYAT OLDU
Prof.Dr. Altıntaş, hastalığın enfekte köpeklerin dışkısıyla kirlenmiş suların içilmesi veya köpek dışkısı ile kirlenmiş çiğ yenen roka, nane, maydanoz gibi yeşilliklerle, sebze ya da meyvelerin iyice yıkanmadan yenmesi sonucunda insanlara geçtiğini söyledi. Prof.Dr. Altıntaş, köpeklerin anal bölgelerini dilleri ile temizledikten sonra tüylerini de temizlemeleri ve tüylerine yapışan yumurtaların köpekleri severken insanların ellerine bulaşması ve kirli ellerin ağıza götürülmesi veya böyle kirli ellerle yiyeceklerin yenmesi sonucu yumurtaların yine ağız yoluyla alındığını kaydetti. Alınan yumurtaların vücutta yerleştiği organlarda kist oluşturduğunu, zaman içinde bu kistlerin çocuk başı büyüklüğüne ulaşabildiğini, çapı 5 santimetreye ulaşıncaya kadar belirti vermediklerini belirten Prof.Dr. Altıntaş, teşhisin genellikle bir rastlantı sonucu konulduğunu ifade etti. Kistin çok büyüyüp vücut içinde patlayarak ölüme bile yol açabildiğine dikkat çeken Prof.Dr. Altıntaş, “Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1990-2007 yılları arasında 52 bin 124 hasta tedavi için ameliyat edilmiştir ki bu da yılda 3 bin 257 kistli hasta olduğunu göstermektedir. Hastalığın temel tedavisi cerrahidir. Bir hastanın ameliyat, tetkik, ilaç, iş kaybı gibi kriterlerle maliyeti en düşük 2 bin 500 YTL. Yani hastalığın ülkemize yıllık maliyeti 10 milyon YTL. Buna karşı özellikle kurban bayramlarında alınacak önlem kistli organların köpekler tarafından tüketilmesine engel olunmasıdır” dedi.