Güncelleme Tarihi:
Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, Dünya Sağlık Örgütü'nün, uygun yaşam koşulu değişiklikleri ve düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümlerin 4'te 3'ünden fazlasının önlenebileceğini ifade ettiğini söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün, uygun yaşam koşulu değişiklikleri ve düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümlerin 4'te 3'ünden fazlasının önlenebileceğini ifade ettiğini belirten Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sağlıklı beslenme için işlenmemiş tahıllar, baklagiller, az yağlı süt, deniz ürünleri, fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler sofralarımızda yer almalıdır. Kırmızı et ve doymuş yağ tüketimi azaltılmalı, zeytinyağ ve diğer sıvı yağlara daha fazla yer verilmeli, şekerli içeceklerle, şekerli, unlu hazır besinler, işlenmiş karbonhidratlardan uzak durulmalı, 'kolesterol zararlı değildir' safsatalarına inanılmamalıdır. Kolesterol tartışması artık ezber bozan bir yaklaşımdan halkımızın sağlığını tehdit eden bir yaklaşım haline dönüşmüştür. Kan kolesterol yüksekliğinin tıpkı kan şekeri, basıncı yüksekliği gibi zararlı olduğu bilimsel bir gerçektir ve kesinlikle tedavi edilmelidir."
TÜRKİYE'DE KALP KRİZİNDEN ÖLÜM AVRUPA'DAN YÜKSEK
Türkiye'de kalp krizine bağlı ölüm oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğunu belirten Şahin, bu konuya dikkat çekmek için dernek olarak büyük bir projeyi başlattıklarını sözlerine ekledi.
"ÖNLEM ALINMAZSA İLK KEZ SONRAKİ NESİL BİR ÖNCEKİNDEN DAHA KISA YAŞAYACAK"
Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu, Türkiye'deki koroner kalp rahatsızlığına bağlı ölümlerin en sık ölüm nedenleri arasında olduğunu belirterek, "Kalp-damar hastalığı gerek dünya gerekse ülkemiz için tehdit olmaya devam ediyor. Eğer öngörüler doğru çıkarsa, tarihte ilk kez bir sonraki nesil bir öncekinden daha uzun yaşamayacak. Çünkü şişmanlık, şeker hastalığı salgını ve kalp-damar hastalıklarındaki artış eğer önlem alamazsak bize böyle bir geleceği gösteriyor." dedi.
Modern yaşamın getirdi birçok olumsuzluğun kalp-damar hastalıklarını artırdığını dile getiren Tokgözoğlu, şöyle devam etti:
"Kalp damar hastalığının bir kader olmadığını, değiştirebileceğimizi, önleyebileceğimizi veya geciktirebileceğimizi vurgulamak istiyoruz. Hastaların yarısı, ya ani ölüm ya da kalp krizi geçirdiği için önlem alma konusunda şans yakalayamıyor. 22 Avrupa ülkesinde 5 yılda bir tekrarlanan çalışmada, 50 yaşın altında erken kalp krizi geçirme oranının Türkiye'de daha fazla olduğunu fark ettik. Sigarayla savaşta Sağlık Bakanlığının da kampanyalarıyla çok büyük bir ilerleme kaydettik ama hala istenilen yerde değiliz. Bunların hepsi önlenebilir şeyler. Maalesef size verebileceğimiz mucizevi bir reçete yok. Yapılacak şey, tutarlı olarak sigaranın bırakılması, hareketli olmak, kişinin aile öyküsü varsa kontrollere erken gitmesi, kalp dostu beslenmek."
"ÖLÜMLERİN YÜZDE 60'I HASTANEYE VARMADAN GERÇEKLEŞİYOR"
Derneğin gelecek dönem başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, kalp krizleri nedeniyle yaşanan ölümlerin yüzde 60'ının hastaneye varamadan meydana geldiğini ifade ederek, "Tıptaki ilerlemeler sayesinde, hastaneye sağ olarak varmış olan hastaların ölüm oranlarını nispeten azaltabildik ama önemli bir kısmı hiç hastaneye gelemeden vefat ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Erol, bunu önlemenin ilk adımının da birincil korumadan geçtiğini aktararak, önlenebilir risk faktörlerinin düzeltilmesiyle kalp krizlerinin azaltılabileceğini kaydetti.
Türkiye'de Avrupa ile kıyaslandığında yaklaşık 300 bin akut kalp krizi görüldüğünü dile getiren Erol, bu hastaların 100-125 binin vefat ettiğini, 50-60 binin de hastaneye varamadan hayatını kaybettiğini söyledi.
"AVRUPA'DA ÖZELLİKLE ENFARKTÜSTE EN FAZLA ÖLÜM ORANI TÜRK KADININA AİT"
Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necla Özer de kadınlar için en önemli ölüm nedeninin kalp hastalıkları olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Avrupa'da özellikle enfarktüste en fazla ölüm oranı Türk kadınına ait. Risk faktörlerine bakıldığında da gerçekten daha şişmanız, daha çok şeker hastalığı ve yüksek tansiyonumuz var. Bunların yanında daha az hareket ediyoruz. Türk erkeğiyle kıyaslama yapıldığında, kadınların daha kilolu olduğunu görüyoruz. Yani kadınları daha fazla risk faktörü taşıyor. Bir bilinen risk faktörleri var bir de kadınlara özgü faktörler var. Gebelik döneminde erken doğum, depresyon, gebelikte çok kilo alıp bir yıl içinde verememe, tansiyon gibi sorunlar da kadınlara özgü risk faktörleri arasında diyebiliyoruz. Kadınlarda kalp hastalığı sık olmakla beraber tanısı daha zor. Bunda da hormon, genetik önemi bir neden ama sosyokültürel nedenler bunun daha önemli bir komponentini oluşturuyor."
"UFAK DEĞİŞİKLİKLERLE KALBİ KORUMAK MÜMKÜN"
Kampanyaya destek veren şef Arda Türkmen de ufak değişikliklerle kalbi korumanın mümkün olabileceğini, bazı alışkanlıkların değiştirilerek bunun başarılabileceğini belirtti.
Türkmen, bunun için tek ihtiyaç olunan şeyin biraz gayret ve motivasyon olduğunu dile getirerek, şunları aktardı:
"Mesleği gereği sürekli mutfakta yer alan biri olarak, bu değişimin mutfaktan başlayacağına inanıyorum. Ayrıca profesyonel olarak bisiklete biniyor ve yarışlara katılıyorum. Bu anlamlı projenin de herkesin hayatına olumlu bir değişim getirmesini diliyorum. Biz de bu değişimi gerçekleştirmek için, sosyal medyada yeni bir sağlık hareketi başlatıyoruz. Bizzat çekeceğim videolar ve sosyal medya hesaplarımdan yapacağım çağrılarla kalplerin artık susmaması için elimden geleni yapacağım."