Kaçış sendromu hastalığı nedir, belirtileri nelerdir?

Güncelleme Tarihi:

Kaçış sendromu hastalığı nedir, belirtileri nelerdir
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2020 15:42

Kaçış sendromu hastalığı basında özellikle Mehmet Ali Erbil'in geçirdiği rahatsızlığın ardından çok konu olmuş ve vatandaşlar tarafından merak edilmişti. Peki Kaçış sendromu nedir, ne demektir? ve bu rahatsızlık neden meydana gelir? İşte detaylar

Haberin Devamı

Kaçış sendromu; ciddi ataklar, aralıklarla tekrarlayan krizler ve benzeri belirtiler ile karakterize bir hastalıktır. Hastalığın temelinde, kılcal damarlarda bulunan sıvı ve birtakım elementlerin bilinmeyen bir nedenle hızlı bir şekilde damar dışına doğru difüzyonunu yatar. Kılcal damarlarda oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşen bu olayın sonucunda vücudun belirli kısımlarında şişlikler oluşur, hastanın tansiyonu ani bir şekilde düşer ve ciddi bir şok tablosu gelişir. Bu anda acil olarak hastaya müdahale edilmemesi durumunda kaçış sendromu atakları, ölüme yol açabilecek ciddiyete sahiptir.

İlk kez 1960 yılında tarif edilen kaçış sendromu oldukça nadir görülen bir rahatsızlıktır. Çok ağır semptomlara neden olabilen kaçış sendromunda bedenin çalışmasının nasıl bozulduğu henüz tam olarak belli değildir. Peki, kaçış sendromu nedir? Kaçış sendromu ne demek?

Haberin Devamı

Geçtiğimiz yıl evinde düşüp kaburgasını kıran, ardından kaçış sendromu hastalığının nüksetmesi nedeniyle uzun süre tedavi gören Mehmet Ali Erbil yeniden hastaneye kaldırıldı. Bu gelişmenin ardından kaçış sendromu hakkındaki detaylar merak konusu oldu. İşte, kaçış sendromu hakkında tüm merak edilenler...

Kılcal damarlarda bulunan sıvı ve elementlerin bilinmeyen bir sebeple damar dışına doğru difüzyonuna kaçış sendromu denir. Tansiyonun düşmesi ve ataklarla gelen hastalık, kanın yoğunlaşmasıyla birlikte protein, su ve minerallerin damarlardan sızması olarak tanımlanır. Kaçış sendromu, halsizlik ve yorgunluk gibi çok basit şikayetlere yol açtığı gibi, kriz ve şoklarla da gelişebiliyor. Ataklar kimi zaman ayda bir kez kendini gösterdiği gibi yıllar sonrada ortaya çıkabiliyor.

KAÇIŞ SENDROMU NEDEN OLUR?

Kaçış sendromunun neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak hastalığı tetikleyen bazı durumlar vardır. Bunların başında kemiklerin ağır hasar görmesi gelir. Bunun sebebi ise şudur. Ağır hasar gören kemiklerdeki dokuların kılcal damarlara geçip tıkanması çok zor bir ihtimal de olsa kaçış sendromunda gerçekleşmektedir.

Haberin Devamı

Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu hastalık, oldukça hızlı oluşan bir durumdur. Şöyle ki, olayın seyri kılcal damarlarda çok hızlı gerçekleşir. Hastanın bir anda tansiyonu düşmeye başlar ve şoka girer. Tam bu noktada müdahale edilmezse geri dönüşü zor durumlar ortaya çıkabilir. Çünkü dışarı çıkan sıvı, akciğer, kalp, karın zarı gibi vücudun belli bölgelerine ulaşır. Aynı zamanda kandaki albümin seviyesinin düşmesiyle birlikte kandaki yoğunluk artar, akıcılığı azalır. Kaçış sendromunu tetikleyen durumlar;

Kemoterapi,
Hantan virüsü,
Endokrin hastalıkları,
Bypass,
Hipotansiyon,
Böbrek yetmezliği.

BELİRTİLERİ NELER?

Kaçış sendromunun belirtileri daha çok panik atak bulgularıyla benzerlik gösterir. Taklitçi bir hastalık olduğundan teşhis edilmesi zordur. En yaygın semptomları ise şu şekildedir;

Haberin Devamı

Damarlarda sıkışan sıvının yaptığı baskıya bağlı olarak şiddetli kas ağrıları,
Tıkanan damarlar sebebiyle beyne ulaşmayan sinir hücrelerine bağlı olarak hissedilen yorgunluk,
Karın ağrısı,
Baş dönmesi,
Mide bulantısı, kusma,
Vücutta şişkinlik,
Vücut ağırlığında artış,
Karın bölgesinde asit birikmesi,
Şok.

ENFEKSİYONLAR ZEMİN Mİ HAZIRLIYOR?

Kaçış sendromuna ilişkin yapılan araştırmalar hastalığın tam olarak neden ortaya çıktığını saptayamamıştır. Ancak konuyla ilgili birçok faktörün bu hastalığa zemin hazırladığı ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de hematolojik hastalıklarda kullanılan ilaçlardır. Bunun yanı sıra lenfoma ve hemofagositik sendrom gibi sağlık problemleri ve bazı enfeksiyon hastalıkları da kaçış sendromuna neden olabilmektedir.

Haberin Devamı

NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Teşhisi zor bir hastalık olan kaçış sendromunun tanısı, hastanın genel hikayesi ve klinik bulgular aracılığıyla konulur.

Yoğunlaşmış kan,
Düşük tansiyon,
Kandaki albümin düzeyi,
Sistolik kan basıncının 90 mmHg'nin altında olması,
Vücuttaki ödemler gibi parametrelere bakılır. Detaylı bir inceleme sonucunda hastalığın tanısını destekleyen sonuçlar çıkarsa kaçış sendromu teşhisi konulabilir.

TEDAVİSİ VAR MI?

Kaçış sendromunu tedavi edecek bir yöntem henüz geliştirilmemiştir. Uygulanan tedaviler daha çok hastalığın yol açtığı sorunları çözüme kavuşturmayı esas alır. Amaç, atakları kontrol altına almaktır. Bunun içinse astım, bronşit ve gribal enfeksiyon için kullanılan ilaçlar tercih edilir. Aynı şekilde tansiyonu kontrol altına alacak ilaçlardan destek alınır. Bu noktada hastaların sürekli tansiyon ölçümü yaptırması önemlidir. Bir diğer önlem ise hastalara alerji testi uygulamaktır. Amaç ise hastanın hassasiyet gösterdiği ve ataklara neden olabilecek unsurlardan kaçınmasını sağlamaktır.

 

Haberin Devamı

KAÇIŞ SENDROMU TANISI NASIL KOYULUR?

Kapiller kaçış sendromunda hastalığın tanısı; hastanın genel öyküsü ve klinik bulguları birlikte değerlendirilerek konulur. Tansiyon düşüklüğü (hipotansiyon), kanın yoğunlaşması (hemokonsantrasyon), kandaki albümin düzeyinde 0,5 mg/dL ve üzerindeki düşüşler (hipoalbuminemi) ile lokal veya vücut geneline yayılmış ödem belirtileri ile başvuran hastalarda yapılan detaylı muayeneler sonucunda hastalığın tanısını destekler düzeyde belirtiye rastlanması durumunda kaçış sendromu teşhisi konulur. Hastalarda en sık rastlanan sorunlardan biri tansiyon düşüklüğüdür. Sistolik kan basıncının 90 mmHg'nin altında olması veya ataklar sırasında kan basıncında ani olarak 40 mmHg ve üzerinde düşüşler görülmesi bu hastalığın karakteristik özellikleri arasında yer alır. Bu hastalar genel olarak sağlık taramasından geçirilmeli, varsa kronik hastalıklarının veya atak oluşumuna sebep olabilecek başka sağlık sorunlarının tespit edilmesi halinde bu hastalıkların tedavisine yönelik tedavi süreci başlatılmalıdır. Kaçış sendromu ataklarında durumun erken dönemde tespit edilmesi ve tedavinin başlatılması büyük önem taşıdığından özellikle ağır septik durumlar içerisinde bulunan hastalarda kaçış sendromu gelişimi ihtimali üzerinde durulmalı ve gerekli tanı testleri mutlaka yapılmalıdır.

 

KAÇIŞ SENDROMU TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?


Kaçış sendromu hastalığının bilinen herhangi bir kesin tedavisi olmayıp genellikle hastalığın yol açtığı sorunları geri döndürmeye yönelik tedaviler uygulanır. Sebep olduğu ataklar nedeniyle gündelik yaşamı büyük ölçüde olumsuz etkileyen bu hastalık aynı zamanda yol açtığı sorunlar nedeniyle vücudun diğer doku ve organlarının da işleyişini bozarak farklı hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Hastalığın tedavisinde temel amaç, atakların önlenmesidir. Bu atakların önlenmesi için bazı durumlarda gribal enfeksiyon tedavisinde kullanılan birtakım antibiyotikler ile bronşit ve astım tedavisine yönelik ilaçlardan yararlanılır. Krizlerin önlenebilmesi için sürekli ve düzenli olarak tansiyon ölçümü yapılmalı, gerekli durumlarda tansiyonun normal seviyelere getirilebilmesine yönelik ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Hastalığın tanısını almış olan bireylerde stres, kaza ve yaralanma gibi travmalar atakları tetiklediği için kişiler kendilerine ve sağlıklarına gerekli özeni göstermelidir. Kapiller kaçış sendromu hastalarında ayrıca alerji testi yapılarak kişinin hassasiyetinin olduğu maddeler belirlenmeli, atak oluşumuna sebep olabileceği için hastalar alerjen maddelerle temastan kaçınmalıdır.

Eğer siz de kaçış sendromu tanısı aldıysanız hastalığın ciddiyetinin bilincinde olmalı, düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırmalısınız. Kaçış sendromunda genellikle krizlerin bir gün öncesinde grip benzeri belirtiler izlenmekle birlikte hastaların bu gibi sorunlar yaşadıklarında mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak kaçış sendromu hastası olduğunu ve kriz öncesi belirtilerini yaşadığını bildirmesi gerekir. Hastalığın tamamen önüne geçilebilmesini sağlayan kesin bir tedavi tekniği henüz geliştirilmemiş olsa da, oluşan ataklar sırasında yaşamsal fonksiyonların korunabilmesine yönelik tedbirler alınarak sürecin sorunsuzca tamamlanması mümkün olabilmektedir. Gelişen ataklar esnasında kişi derhal kontrol altına alınmaz ve gerekli tedavi uygulanmaz ise organlarda kalıcı hasarlar oluşabilir ve yaşamı tehdit eden tablolar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hekiminiz tarafından önerilecek olan tedavi planına uyum sağlamanın yanı sıra olası bir kriz durumunda yapılması gerekenler konusunda yakınlarınızı da bilgilendirmeli, acil bir durum söz konusu olduğunda derhal hastanelerin acil servislerine başvurmalısınız.

 

BAKMADAN GEÇME!