Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de bisiklet denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan 55 yaşındaki Gürsel Akay, sahibi olduğu bisiklet mağazasına gelenleri elinde tereyağlı kahvesiyle karşılıyor. Üstelik Akay sadece kahvesini değil tüm öğünlerini bol yağlı tüketiyor. Düzenli doktor kontrolünden geçen Gürsel Akay’a kan değerleri sorulduğunda 25 yaşındaki bir erkeğin değerlerine sahip olduğunu belirtiyor. Altı ay kadar bir süredir bisiklete binmediğini ancak geçtiğimiz ay bir tur dolayısıyla bisikletle Ankara’ya gitmesi gerekince yaşça kendinden küçük bisikletçilerden çok daha iyi performans çizdiğini anlatıyor. Sekiz yıldır ketojenik diyetle beslenen Gürsel Akay’ın internette de çok sayıda takipçisi bulunuyor. Onun bu kahve zevkinin nereden geldiğini merak edenler ketojenik beslenmenin de ne olduğunu öğrenmiş oluyor. Taşdevri diyeti, Karatay diyeti gibi beslenme şekillerine benzeyen ketojenikte enerjinin yüzde 70’i yağdan alınıyor ve günde iki öğün tüketme ilkesi benimseniyor. İşte bu beslenme şekli de bize yağlı kahve fikrinin nereden geldiğini açıklıyor.
“Batı tıbbı, bağırsakların ne kadar önemli olduğunu daha yeni anladı ama Doğu binlerce yıldır bunun zaten farkındaydı” diyor Gürsel Akay. Vücudun makine dairesi veya ikinci beynimiz olarak gösterilen bağırsakların işleyişi sağlığımız üzerinde çok önemli rol oynuyor. Gürsel Akay’ın bu konulara halihazırda ilgisi onu internette Hindistan cevizi yağı eklenmiş kahve fikriyle buluşturuyor ve denemeye karar veriyor: “Sabahın altısında aç karnına Hindistan cevizi yağı eklediğim kahveyi içtim ve bisikletle yola çıktım. Normalde bisiklete binmeden iki saat evvel mutlaka bir şeyler atıştırılması önerilir. Yağlı kahveden sonra inanılmaz bir enerji kazandım. 100 kilometrelik yüksek tempolu bir tura katıldım ve bana mısın demedi. Ortalama 35 kilometre hızla gitmiştik. Örnek olarak Fransa Bisiklet Turu’nda ortalama 40 kilometre gidildiğini belirteyim. Yağlı kahve fikrinin işe yaradığını görünce etrafıma da yaymaya başladım. Deneyenlerden ‘Çıkamadığım yokuşu ayakta çıkabildim’ gibi yorumlar aldım.”
Kahvenin içerisinde bulunan kafein yağ yakmanıza yardımcı oluyor. Tereyağı ise size direkt enerji olarak geliyor. Yani aslında bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsunuz; hem yağınızı yakıyor hem de gerektiği zamanda acil enerji kaynağı sunuyor.
ATALARIMIZ NE YİYORSA ONU YİYORLAR
Ketojenik beslenmeye geçişin de bir süreç olduğunu söyleyen Gürsel Akay, yaklaşık 10 yıldır bu şekilde beslendiğini belirtiyor. Ketojenik beslenme, insanoğlunun çok eski diyetlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ketojeniğin içeriğine bakıldığında atalarımızın yaşam şekline dair pek çok özellik bulabiliyorsunuz. Atalarımız hayvan avlayıp, etini kurutarak ve yağını çıkararak uzun süre bu et-yağ ikilisiyle idare edebiliyordu. Meyve ve sebze bu dönemlerde pek bulunmadığı için tüketilmiyor. Gürsel Akay, muzun o dönemlerde tatsız, tuzsuz, içi bol çekirdekli ve saman gibi bir meyve olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Meyveler zamanla aşılama yoluyla insanoğlunun damak tadı ve beğenisine uygun hale getirildi. Meyvelerin neredeyse tamamının günümüze orijinal haliyle gelemediği söyleniyor. Sadece iki meyvenin orijinalliğini koruyabildiği belirtiliyor; bu meyveler nar ve incir.”
Ketojenik beslenmede meyve olmadığı gibi karbonhidrat da fazla yer bulamıyor. Günde sadece bir porsiyon gibi karbonhidrat tüketilmesi öneriliyor, bunun da kan hücreleri için alınması gerekiyor. Alınan karbonhidratın tahıllardan değil, toprak üstü yetişen sebzelerden olması önem taşıyor. Eğer kilolu değilseniz veya sporcuysanız patates yenilmesinde bir sakınca olmuyor.
PROTEİNİN PABUCU DAMA MI ATILIYOR?
Günümüzde Taşdevri gibi pek çok diyet protein ağırlıklı beslenmeyi tavsiye ediyor. Ketojenik de bu şekilde algılansa da aslında protein ağırlıklı bir beslenme şekli değil. Beslenme planının büyük ağırlığını yağlar oluşturuyor. Ketojenik beslenmede oranlar tabağınızdakilere göre hesaplanmıyor. Eğer enerjinizin yüzde 70’ini yağdan alıyorsanız bu ketojenik beslendiğinizi gösteriyor. Keton sözcüğü, yağın parçalanması sonucu keton maddelerinin ortaya çıkmasından geliyor. Hücreler de enerji için bu ketonları kullanıyor. Ketojenik, 1900’lerin başında epilepsi gibi sinir sistemi hastalıklarını tedavi edebilmek amacıyla ortaya çıkan bir beslenme türü aslında. Sonrasında anlaşılıyor ki bu beslenme şekli olarak da çok sağlıklı. Akay da ketojeniğin beslenmenin gelebileceği son nokta olduğunu düşünüyor.
Yine oranlara dönersek yağdan sonra beslenmede yüzde 20’yi protein, yüzde 10’u da sebze oluşturuyor. Yüksek protein tüketildiği zaman mTOR geni tetikleniyor, bu da erken yaşlanma ve kanser riskini ortaya çıkarıyor. Akay, “Dolayısıyla yine atalarımızın beslenme şekli öne çıkıyor. Adamlar bir hayvanı avlıyordu, sonra günlerce onu yemeye devam ediyorlardı. Özellikle yağını yiyorlardı ve doyuyorlardı. Bu sayede çok fazla et yemelerine gerek kalmıyordu” şeklinde açıklıyor. Alınan yağın hayvansal yağ olması bu yüzden önem taşıyor. Ancak zeytinyağı ve Hindistan cevizi yağları da yine gerekli enerjiyi sağladığından beslenmeye dahil edilebiliyor.
KETOJENİK BESLENMENİN 4 KURALI
Bu tarz beslenmeyi öneren pek çok uzman sağlıklı yaşlanmak için dört kurala uyulmasının önem taşıdığının altını çiziyor. Bu kurallar şu şekilde sıralanıyor:
1) Öğlen ve akşam olmak üzere günde iki öğün tüketin, sabah kahvaltısını atlayın.
2) Hareket edin (atalarımız gibi).
3) Omega-3 ve D vitamini takviyesi alın.
4) Probiyotikli gıdayla beslenin.
Düzenli spor yapmak ketojenik beslenme kuralları içerisinde bulunmuyor. Bunun da sebebi yine atalarımızın yaşam şeklinde saklı. Eski çağlarda sadece ava gidileceği zaman hareket edilirdi. Akay, çok uzun yaşayan insanların yaşam şekline bakıldığı zaman düzenli sporun olmadığını belirtiyor. Hatta olimpik düzeyde spor yapanların daha erken öldüğünü ekliyor. Maraton koşucularında çok fazla damar ve kalp sorunu yaşandığı biliniyor. Önerilen egzersize günümüzde kısa yoğunluklu interval çalışması yani HIIT deniyor.
Bağırsak florasını temizlemenin bağışıklık sistemini güçlendirmede en önemli silah olduğunun altını çizen Gürsel Akay, sekiz yıldır düzenli kefir içiyor. Sekiz yıldır hastalanmadığını söyleyen Akay, kış aylarında tişörtle bisiklete binebilmesinin sebebinin yine kefir içmek olduğunu belirtiyor.
TEREYAĞI SONUNDA AKLANDI!
Geçtiğimiz yıl Times dergisinin tereyağını kapak yapması ve bir nevi aklaması aslında yine Doğu tıbbının önemini hatırlatıyor. Tereyağının faydalarını çoğu kez anlatan Dr. Canan Karatay’ın kuyruk yağının kalp ve damar sağlığına faydalı olduğunu söylemesi de yine tepki almıştı. Oysaki FDA yani Amerikan İlaç ve Gıda Derneği iki yıl önce kuyruk yağını yararlı yağlar listesine ekledi. Gürsel Akay, Dr. Karatay’ın pek çok söylediğinin uyguladığı beslenme tarzıyla örtüştüğünü söylese de bulgur konusunda yollarının ayrıldığını belirtiyor. Ketojenik beslenme kapsamında gluten içerdiği için hiçbir tahıl grubuna yer verilmiyor.
KAHVALTIYI ES GEÇİYORLAR
Öğlen ve akşam yemeği olmak üzere günde sadece iki öğün beslenmeyi öneren bu beslenme şeklinde kahvaltının es geçilmesinin en büyük nedeni hormonlar. Sabah bir şey yenildiği takdirde leptin hormonu salgılanıyor ve vücut yağ yakımını durduruyor. Enerjinin yüzde 70’inin yağdan geldiği düşünülürse yağ yakımının durması bu beslenme şeklinde istenmeyen bir durum. Öğlen ve akşam öğünlerinde yağdan zengin mönüler yenildiği takdirde uzun süre tok kalınabiliyor. Akay, bu beslenme şeklinde kalori olmadığının da altını çiziyor: “İnsan vücudu otomobil değil ki; ne kadar ekmek o kadar yol mantığı yanlış.” Akay, öğlen yemeğini saat 1’de bol tereyağlı beş yumurtayla yapıyor. Akşamları ise bol zeytinyağlı, mavi haşhaş tohumlu, keten tohumlu, zerdeçallı bir salata olabiliyor.
Sebzeler arasında faydaları bakımından brokoli, karnabahar, kuşkonmaz ve ıspanak başı çekiyor. Bu sebzeler vitamin ve mineral bakımından çok zengin. A vitamini açısından bir adet şeftalide 127 ünite bulunurken ıspanakta 3509; C vitamini açısından yine bir adet şeftalide 16 ünite bulunurken karnabaharda 226 ünite bulunuyor. Meyveler bu diyette rağbet görmezken orman meyveleri özellikle kırmızı olanlar kapsamın dışında tutuluyor. Çünkü kırmızı renkli meyvelerin antioksidan içerikleri sağlık açısından çok faydalı.
KURŞUNGEÇİRMEZ KAHVE NASIL YAPILIYOR?
Bu kahvenin birden fazla pişirme ve hazırlama yolu var. Sonuçta damak zevkinize göre tarçın gibi ek malzemeler ekleyerek kendi tarifinizi yaratabilirsiniz.
• Bir fincan filtre kahve içerisine bir tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı veya tereyağı ekleyin ve karıştırın.
• Eğer bu sizin için çok tatsızsa bir bardak filtre kahvenin içerisine bir tatlı kaşığı tereyağı, 1 çay kaşığı Hindistan cevizi yağı, 100 ml süt, 1 çay kaşığı tarçın koyun ve blender’da köpürene kadar karıştırın.
NELER VADEDİYOR?
• Performans artışı
• Konsantrasyon artışı
• Uzun süre tok tutma
• Kilo vermeye yardımcı
TEREYAĞLI KAHVE İÇEN SPORCULAR
JULIANA BUHRING - BİSİKLETÇİ
Juliana Buhring, dünyayı 152 günde bisikletle gezen tek kadın. Yakın zamanda yapılan Transcontinental yarışını birincilikle tamamladı. Üstelik Buhring 2011 yılında bisiklete binmeye başlayıp, 2012 yılında dünya rekoru kırıyor. 2013’te 30 günde Londra’dan İstanbul’a geliyor. 2014’te TransAm Race’e katılıyor; bu yarışta Kuzey Amerika bir uçtan diğer uca geçiliyor. Yaklaşık 7 bin kilometreyi 21 günde tamamlıyor. Son yarışında Buhring son 36 saat hiç uyumadan 800 kilometre pedal bastı. Tabii dizlerinde problem oluyor ve hyalüronik asit tedavisi uygulanıyor. Bu sırada bir fotoğrafta Juliana Buhring elinde bir bardak kahveyle görülüyor ve soruluyor: “Siz de mi yağlı kahve içenler kervanına katıldınız?” Buhring’in yanıtı “Evet” oluyor.
RYAN HALL - AMERİKALI OLİMPİK MARATONCU
“Bol kremalı, köpüklü, lezzetli bu kahve, aklınızı başınızdan alacak ve size birkaç saat sürecek enerji verecektir. İçine eklediğim yağ, hormonlarımı ideal seviyelerde tutuyor. Bazen kakao veya bal kabağı esansı da ekliyorum.”
LUKE ASHTON - MARATONCU
“Yarış sabahındaki kahvaltı seçimim bunu içeriyor. İçine biraz da tarçın ve Himalaya tuzu ekliyorum. Yüksek yağ, düşük karbonhidrat diyetinin bir parçası olarak, saatlerce koşmama yardımcı oluyor.”
ANNA JUDD - MARATONCU
“Across America’yı koşarken, birçok günde klasik bir kahvaltıdan yağlı kahveye geçtim çünkü sindirmem için daha az enerji sarf ettirdi ve beni güçsüz düşürmedi.”
KAHVENİN FAYDALARI
• Taze çekilmiş ve demlenmiş kahvenin esas faydası, içerdiği kafeinden daha çok, polifenol grubu antioksidanlardan flavinoid, klorojenik asit, E vitamini, glutation gibi maddelerin zenginliğine bağlanıyor.
• Ayrıca kafeinin beyin ve kas hücrelerinin yenilenmesini sağlayan bir maddenin üretimini arttırdığı, yaşlanmayı yavaşlattığı biliniyor.
• The New York Times’ın bir haberine göre, bilim insanları ve atletlerin, atletik performansa başlamadan önce içtikleri bir bardak kahvenin özellikle uzak koşu ve bisiklet gibi sporlarda performansı olumlu etkiliyor. Kafein kan akışındaki yağ asitlerinin miktarını artırıyor. Bu da atletlerin kaslarının, vücuttaki yağları yakıt olarak kullanmasına yardımcı oluyor. Bu durum, vücudun egzersiz süresince kullanılmak üzere ufak miktarlarda karbonhidrat depolamasını sağlıyor.
Ağrı kesici etkisi var
• Ağrıya dayanıklılık sağladığı ve ağrı kesici ilaçların etkisini arttırdığı için bazı ilaçların içine kafein ekleniyor. Bu nedenle kafein içeren ilaçlarla beraber kahve tüketimine dikkat etmek gerekiyor.
Kilo verdiriyor
• Kahve, çayın iki katı kadar kafein içeriyor. Sanılanın aksine koyu kavrulmuş kahve uzun süre ısıya maruz kaldığından daha az kafein içeriyor. Mırra (Arap usulü kahve) en az, Türk kahvesi orta, espresso İtalyan kahvesi ise en çok kavrulan kahve olarak sıralanıyor. Koyu kavrulmuş kahvenin ise faydalı maddeleri en yüksek oranda içerdiği biliniyor. Hatta en koyu kavrulmuş kahve, mide asidini fazla arttırmadığı için daha rahat içilebiliyor. Üstelik az kavrulmuş kahveye göre daha çok kilo verdiriyor.
TEREYAĞININ FAYDALARI
Meralarda otlayan antibiyotik ve hormon uygulanmamış ineklerden elde edilen sütle üretilen tereyağı, aslında en sağlıklı yağlar arasında yer alıyor. Doğal süt ürünlerinden elde edilen tereyağı aynı zamanda sütte bulunan besinler, mineraller, proteinler ve vitaminleri en yoğun bir biçimde içerisinde muhteva ediyor. Dolayısıyla tereyağı enerji barındırdığı kadar metabolizma hızını yükseltmek için de belirli bir dereceye kadar kullanılabiliyor. Tereyağının kalp krizi riskini düşürmesi, şeker hastalığı ve obezite tedavisine yardımcı olması ve kolesterole iyi gelmesi, artık uzmanlar tarafından doğruluğu kanıtlanmış bir gerçek. Tereyağının içindeki yağ asitlerinin çoğu kısa ve orta uzunlukta zincirlerden oluşuyorlar ki vücudumuz bunları hızla tüketiyor. Tereyağındaki pek çok yağ asidi ayrıca sağlığımız için çok yararlı: Lorik ve butrik asitleri bağışıklık sistemimizi güçlendiriyorlar, stearik ve palmitik asitler ise kötü kolesterolümüzü düşürüyorlar!
Tereyağında, yağda erir özellikli A, D, E ve K vitaminlerine ek olarak çinko, krom, selenyum, iyot ve lektin bulunuyor.
HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞININ FAYDALARI
Bu yağ, tiroid hormonlarının düzenli salınımına ve insülinin vücutta doğru kullanımına etki ederek şeker metabolizmasının kontrolüne de katkıda bulunuyor. Ayrıca yağda eriyen vitaminlerin bağırsaktan emilimini de kolaylaştırıyor. İçindeki orta zincir trigliseridleri karaciğerde yakılırken enerjinin etkili bir şekilde yanmasını sağlıyor ve kilo almayı engelliyor. Bir çalışmada günde iki yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı tüketen kadınlarda sadece kilo alma durmamış aynı zamanda göbek çevresi yağlarında azalma da saptandı.
Hindistan cevizi yağının kolesterolü yükselttiğine dair bir iddia bulunuyor. Ünlü doktor Dr. Mehmet Öz, bu iddianın doğru olmadığını söylüyor: “Hindistan cevizindeki lauric asit kanda iyi kolesterolü artırarak kolesterol dengesini iyileştiriyor. Ayrıca kolesterolün pregnenolona (vücudun hormon yapımında kullandığı bir molekül) çevrilmesini artırarak kolesterol seviyesini düşürüyor.”