Güncelleme Tarihi:
İDRAR YOLU TAŞI ERKEKLERİ TEHDİT EDİYOR!
Aşırı tuz tüketimi ve fast food yiyecekler taş oluşumunu tetikliyor!
KADINLARA ORANLA ERKEKLERDE 2-3 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLEN
İDRAR YOLU TAŞ HASTALIĞI, TEKRAR EDEBİLİYOR…
Böbrekten başlayarak idrarın atıldığı son noktaya kadar, üriner (idrarın vücut dışına atılmasını sağlayan kanal) sistemin herhangi bir yerinde taş oluşması, idrar yolu taş hastalığı olarak tanımlanıyor. Hastalık, erken çocukluk döneminden başlamak üzere her yaş gurubunda görülebiliyor. Dayanması zor ağrılar yaşatan taşlar kadınlara oranla erkeklerde daha sık rastlanıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Ürüloji Ana Bilim Dalı’ndan Doç Dr. Bülent Önal; idrar yolu taş hastalığının tekrar edebilen bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor.
Doç. Dr. Bülent Önal; Hastalık, özellikle çocukluk çağında görüldüğünde altta yatan metabolik bir bozukluk olma olasığı yüksektir ve tekrar etme olasılığı yaklaşık %50-60 oranındadır. Bir insanın böbreğinde yada idrar yollarında herhangi bir zamanda bir defa taş oluşmuş ise; aynı yıl içinde yeniden taş oluşma ihtimali %10, beş yıl içinde yeniden taş oluşma ihtimali ise %50 ‘dir. Bir defa taş oluşmuş ise (bu taşı düşürmüş olsanız bile) bunun tekrar edebileceği unutulmamalı ve periyodik olarak gerçekleştirlecek kontroller ile hastalık takip edilmelidir.
İdrar yolu taş hastalığı, erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla olmak üzere tüm dünya ülkelerinde ve tüm iklim koşullarında ortaya çıkabiliyor.
KİMLER RİSK ALTINDA:
- Sıcak ve fazla güneş alan coğrafik bölgelerde yaşayanlarda (özellikle ülkemizin güney ve güneydoğu bölgesinde yaşayanlarda),
- Doğuştan böbrek yada idrar kanalında anatomik bozukluğu olanlarda,
- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu geçirenlerde,
- Tek tip diyetle beslenenlerde (protein ve tuzdan zengin diyet),
- Çeşitli ameliyatlar yada iltihaplar sonrası idrar yollarının herhangi bir bölgesinde darlık gelişen hastalarda,
- Ailesinde ve/veya yakın akrabalarında taş hastalığı olanlarda (%25 risk vardır),
- Uzun süreli yatağa bağımlı kalan hastalarda,
- Masa başı çalışanlarda,
- Çeşitli ortopedik vücut bozukluklarına bağlı hareket kısıtlılığı olanlarda,
- İdrar yolunu daraltacak şekilde prostat büyümesi olanlarda,
- Aşırı terleyen ve yeterli sıvı alamayan yada yeterli idrar çıkaramayan hastalarda,
- Çeşitli vücut metabolizmasını ilgilendiren hastalıkları olanlarda,
- Uzun süreli, çeşitli ilaç kullananlarda, çeşitli hormon bozukluklarında (aşırı parathormon düzeyine sahip hastalar gibi), vitamin D metabolizma bozukluğu olanlarda,
- Çeşitli iyonların idrarla aşırı atılımı saptanan hastalarda (kalsiyum, ürik asit gibi), çeşitli sistemik hastalıkların tedavi yada takipleri sırasında (gut yada AIDS hastalığı gibi),
- İdrar yolunda herhangi bir şekilde bir defa taş hastalığı oluşanlarda ve herhangi bir nedenle barsak ameliyatı yapılıp barsakları kısaltılan hastalarda, daha sık görülmektedir.
Normalde vücuttan atılan idrarın içerisinde çeşitli maddeler belli konsantrasyonlarda bulunur. Bu maddelerin bir kısmı taş oluşumunu artırırken (kalsiyum, oksalat, sodium, ürik asit) bir kısmı ise azaltır (sitrat, magnezyum). İdrar yollarında taş oluşumunu artıran maddelerin yoğunluğu arttığında ya da taş oluşumunu önleyen maddelerin idrarda yoğunlukları azaldığında taş ortaya çıktığını belirten Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Ürüloji Ana Bilim Dalı’ndan Doç Dr. Bülent Önal; ‘Bu maddeler başlangıçta küçük kristaller halinde birbirine tutunurlar. Bu kristal parçaları içinde çeşitli maddelerin çökeltileri bulunmaktadır (kalsiyum, oksalat, ürik asid, sistin gibi). Böbrek içerisindeki küçük havuzcuklarda başlayan bu kristaller daha sonra bir araya gelerek birbirleriyle birleşmekte ve büyüyerek taş haline gelmektedir’ diyor. Doç Dr. Önal, oluşan taşın çok daha küçük halde iken böbrek ve idrar yollarından bol idrar ile atılabileceğini, atılamadığı bazı durumlarda ise giderek büyüyüp böbrek fonksiyonlarına zarar verebileceğine dikkat çekiyor.
Aşırı tuz tüketimi ve fast food yiyecekler taş oluşumunu tetikliyor!
Diyetle birlikte aşırı miktarda tüketilen bazı besinler:
(Sodyum) Aşırı tuzlu yiyenlerde, her yemekte elinden tuzluğu düşürmeyenlerde, hazır çorbalarda, hazır sebzelerde, fast food olarak bilinen ayak üstü atıştırma tarzında yenilen yiyeceklerde (tost, sandiviç, hamburger) yada aşırı tuzdan zengin içeceklerle beslenenlerde (şalgam ve turşu suyu gibi)
Oksalat: Kola, ıspanak, pancar, kakao tozu, çikolata, yeşil yapraklı bitkiler, çerez ürünleri (özellikle fıstık), koyu çay, aşırı çay ve aşırı kahve alışkanlığı olanlarda
Karbonhidrat: Aşırı un ve unlu mamulleri tüketenlerde taş hastalığı oluşumu çok daha kolay oluşabiliyor.
Yetersiz sıvı tüketimi de hastalığı tetikleyen diğer nedenlerden biri. Günlük sıvı alımı 1-1,5 litrenin altında olanlarda taş daha sık oluşabiliyor.
Yetersiz miktarda turunçgil tüketimi: Portakal, limon, mandalina gibi turunçgilleri az tüketenlerde yada hiç tüketmeyenlerde taş daha kolay meydana gelebiliyor. Bu ürünlerin içlerinde bulunan “sitrat” isimli madde, taş oluşumunu azaltır. Buna karşın yapılan çalışmalar gösteriyor ki; greyfurt suyunu aşırı tüketenlerde de taş oluşma riski artıyor.
Güneş ışınları: Aşırı derecede güneş ışınlarına maruz kalma durumu da idrarda kristallerin oluşmasına zemin hazırlayabiliyor.
Taş hastalığının tekrar ettiği durumlar:
Herhangi bir şekilde taş düşüren, taş kırdıran veya taş yüzünden ameliyat olanlarda yeniden taş tekrar etme riski yüksektir. Ayrıca, birden fazla sayıda taşı olanlarda, idrar yollarında oluşan taş sayısı ne kadar fazla ise yeniden taş oluşma riski de o kadar yüksek olacaktır.
Erken yaşta taş görülenlerde ise, idrar yollarında oluşan taş ne kadar erken yaşta oluşursa bundan sonra tekrar etme riski de o kadar yüksek olacaktır.
Ailesinde idrar yolu taş hastalığı olanlarda, Anne-baba, kardeş gibi öncelikli akrabalar başta olmak üzere akrabalarında taş hastalığı olanlarda idrar yolu taş hastalığı daha sık görülmektedir. Aynı şekilde çeşitli hastalığı bulunanlar içinde bu durum geçerlidir. Gut, paratiroid bezi bozuklukları, kanser kemoterapisi gibi bir dizi hastalığı bulunanlarda daha sık taş görülebiliyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Ürüloji Ana Bilim Dalı’ndan Doç Dr. Bülent Önal, Taşları kalsiyum içeren ve içermeyenler olmak üzere ikiye ayrılabileceğini belirtiyor. Olguların büyük çoğunluğunu (%65-75) kalsiyum taşları oluşturur. Daha nadir görülen diğer tipleri; enfeksiyon,ürik asit, sistin, ksantin taşları ve diğer ilaca bağlı oluşan taşlardır. Taşların büyük çoğunluğu herhengi bir müdahele gerektirmeden kendiliğinden düşebiliyor. Bazen de boyut ve üriner sistemdeki yerleşim yerlerine göre tedavi gerektirebiliyor. Tedavi seçenekleri ise, taş kırma (ESWL) ve kapalı (endoskopik) yöntemlerden oluşuyor.
Dikkat edilmesi gereken durumlar
Ağrı: Bulunduğu yere göre değişen özelliklerde ağrı. Genellikle boşluk olarak adlandırılan, kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Daha çok sancı şeklinde olup hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir.
Ani başlangıç gösterir ve hasta rahatlamak için sürekli bir pozisyon arar durumdadır.
Bulantı ve kusma: Ağrıyla birlikte böbrekler ile barsaklar arasında bulunan refleks sistem uyarılmakta ve buna bağlı olarak çoğunlukla bulantı, bazen de kusma görülmektedir.
İdrarda kanama yada renk koyulaşması: Bu bazen hastanın idrarının koyu kırmızı, kan şeklinde olabileceği gibi bazen de yalnızca hastanın her zamanki idrarından daha koyu renkli bir idrar çıkarması şeklinde olabilir.
İdrar yolları şikayetleri: İdrar yaparken yanma, sızlama, sık idrara çıkma, gece idrara gitmek için uyanma, acil idrara çıkma, tuvalete gidince az idrar yapma yada hiç idrar yapamama gibi idrar yolu şikayetleri olabilmektedir. Taş hastalığına çoğunlukla idrar yolu iltihapları da birliktelik göstermektedir.
Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, uykusuzluk: Bunlar çoğunlukla hastanın çektiği şiddetli ağrı sonucu oluşmaktadır.
Ayrıca hastalığın en hassas noktalarından bi rise; böbrek ve idrar yolu taşlarının bir bölümü tamamen hiçbir belirti vermeden görülebilmesi ve zamanla böbrek fonksiyon kaybına yol açmabilmesidir.
Tedavi, hastalığın derecesi ve farklı değerlendirmelere gore üç şekilde gerçekleştirlebiliyor.
Doç Dr. Bülent Önal, taş hastalığının tedavi yöntemlerinin taş kırma, ilaç tedavisi ve kapalı ameliyat olarak üç guruba ayrıldığını belirtiyor: ‘ürik asit taşları ilaçla tedavinin mümkün olabileceği bir cinstir. Ağız yoluyla kullanılan ilaçlar sayesinde eritilerek tedavi edilebilen özel bir taş cinsidir. Ürik asit taşları idrarı alkalize etmek suretiyle eritilebilir. Bunun için alkalen sitrat (potasyum sitrat) kullanılarak idrar alkalize edilir. Bu dönemde düzenli olarak idrar pH’sı takip edilir ve taşların eritilerek tedavisi sağlanır. Ayrıca ürik asit oluşumunu azaltmak için ksantin oksidaz inhibitörleri (allopurinol) de kullanılır ve ürik asidin idrar atılımı %50 oranında azaltılabilir.
Taş kırma ise ESWL olarak adandırılır. Bu yöntemde, vücut dışından verilen şok dalgalar ile idrar yollarındaki taşların kırılması sağlanır. Yöntem, idrar yollarındaki taşın atılmasında kullanılan ameliyatsız çözümdür. Dünya üzerinde her yıl binlerce insanın tedavisini sağlayan bu yöntem 1980 yılından beri güvenle kullanılıyor.
Böbreklerde bulunan ve 5 mm’den büyük olan taşlar kendiliğinden düşmez yada çok zor düşecek olarak kabul edilir.
Böbrekte bulunan ve 5-20 mm arası taşlara taş kırma tedavisi uygulanmakla birlikte kesin bir kural yoktur, çünkü aynı zamanda taşın böbrekteki yeri, yaptığı tahribatın derecesi, taşın kalma süresi gibi pek çok parametreye bakılarak karar verilir.
Üst idrar kanalına (üreter) düşen veya orada yerleşen taşlar için ise, yine kural olmamakla birlikte 10 mm’ye kadar olanlarda taş kırma denenebilir.
Tedavide kolaylık yada zorluk taşın kimyasal içeriğine göre değişebilir. Taşlar kimyasal içeriklerine göre kolay ve zor kırılan taşlar olarak 2 grupta değerlendirilebilir:
Kolay kırılan taşlar: Kalsiyum oksalat dihidrat, Ürik asit, Strüvit
Zor kırılan taşlar: Sistin, Kalsiyum fosfat (Brushit), Kalsiyum oksalat monohidrat
‘Taş kırma tedavisinin zaman zaman başarısız olduğu durumlarda olabiliyor’.
- Kullanılan cihazın gücü yeterli olmadığında
- Konusunda uzman bir kişi tarafından işlem gerçekleştirilmediğinde
-Taş tanısı konulduktan sonra uzun müddet geçmesi durumunda
-Taş 20 mm’den daha büyük olduğunda
-Taş sayısı çok olduğunda
-Zor kırılan sistin taşı varlığında
-Taş ile birlikte idrar kanalı yada yollarında darlık, tıkanıklık olduğu durumlarda
Üriner sistem taşlarının tedavisinde eskiden açık cerrahi uygulanırken 1980’lerde taş kırma (ESWL) ve 1990’lardan sonra perkütan nefrolitotomi dediğimiz kapalı yöntemin kullanılmaya başlanmasından sonra açık cerrahiye olan gereksinim %1-2’lere düşmüştür. Günümüzde taşların hemen hemen tamamı taş kırma ve endoskopik teknik dediğimiz kapalı yöntemlerle yapılmaktadır. Bu endoskopik teknikler;
Perkutan Nefrolitotomi yöntemi ile hastanın sırt bölgesinde açılan 1 santimlik kesiye yerleştirilen endoskop ile böbrek içindeki taşlar parçalanarak dışarı alınır.
Üreteroskopi ile taş tedavisi: Rigid (sert), semirigid (yarı bükülebilir) ve fleksibl (bükülebilir) cinsleri vardır. Endoskopik olarak yapılan bu girişimde tamamen doğal yollar kullanılır ve doku bütünlüğü bozulmaz. Girişim sırasında herhangi bir kesi ya da dikiş kullanılmaz. Genelde üreterdeki taşların tedavisinde kullanılırken bazen de böbrekteki taşlara fleksibl üreteroskop ile ulaşılıp taşlar tedavi edilebilir.