Güncelleme Tarihi:
Dünyada en yaygın görülen enfeksiyonlardan 'Helikobakter pylori' (sindirim sistemine yerleşen bir bakteri) mide kanserine neden oluyor. Uzmanlar, bakterinin mide mukozasını tahrip ettiği kişilerde kansere yakalanma riskinin, enfekte olmayan kişilere göre 90 kat daha fazla olduğuna dikkati çekerek, bakterinin bir kişinin midesinde ne kadar uzun kalırsa, ilerleyen yaşlarda kanser ortaya çıkma riskinin o derece artacağını vurguluyor.
Hürriyet Gazetesi yazarı Osman Müftüoğlu, Helikobakteri hakkında şunları söylüyor;
Helikobakter pilori enfeksiyonu, dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalıklarından biridir. İnsanlık áleminin neredeyse yarısının bu bakteriyi midesinde misafir ettiği belirtilmektedir. Helikobakter pilori enfeksiyonunun özelliği, mideyi döşeyen asitten zengin mukoza tabakası içinde yaşamasını sağlayan koruyucu ve güçlü bir hücre zarına sahip olmasıdır. Mikrobun insandan insana geçişi mümkündür. Eksik hijyen koşulları, ortak çatal, kaşık, tabak kullanımı gibi nedenler bulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Bu bakteri asit salgısını arttırmakta, ayrıca midenin iç yüzeyini döşeyen mukoza tabakasına zarar veren toksinler salgılamaktadır. Bu nedenle Helikobakter pilori mikrobu taşıyanların neredeyse tamamına yakınında en azından kronik bir gastrit hali bulunmaktadır. Bu bakteriyi taşıyanların beşte birinde mide ve onikiparmak bağırsağı ülserleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca mide kanseri riski de artmaktadır.
Helikobakter pilori enfeksiyonu hiçbir belirti vermeden de sürebilir. Bazı hastalarda hafif ekşime, yanma, gaz, şişkinlik şikayetlerine neden olurken bazılarında çok şiddetli mide ağrılarına, yemek borusuna kadar çıkan yanmalara yol açabilmektedir. Ağrının şiddeti oluşturduğu lezyonun gastrit mi, ülser mi olduğuyla da ilişkilidir.
Helikobakter pilori enfeksiyonu tanısı koymanın en doğru yolu, endoskopik incelemelerdir. Endoskopi çok kolay bir yöntem haline gelmiştir. Ağız yoluyla yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağına ulaştırılan endoskop ile tüm bölgeler ayrıntılı bir şekilde gözlenebilmektedir. Ayrıca cihazın ucundaki özel aletlerle şüpheli noktalardan küçük biyopsi örnekleri alınabilmekte, bu örneklerde Helikobakter pilorinin varlığı kesin olarak belirlenebilmektedir.
Helikobakter pylori enfeksiyonunun belirti vermeyen hastalarda da mutlaka tedavi edilip edilmemesi gerektiği konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Mikrobun bazı insanlarda hiçbir soruna yol açmazken, bazılarında çok şiddetli gastrit, ülser ağrılarına hatta mide kanserine yol açmasının nedeni de tam olarak izah edilememektedir. Tedavisinde kullanılan antibiyotikler (Klaritromisin ve Amoksisilin gibi) yeterli doz ve sürede kullanıldıklarında başarılı sonuç alınabilmektedir. Bununla birlikte tedavinin yan etkileri ve maliyeti dikkate alınarak bakteri varlığı gösterilen herkese bu tedavinin uygulanması gereği tartışılmaktadır.
Türk toplumunda Helikobakter pilori enfeksiyonunun yüzde 60-70 civarında olduğu belirtiliyor. Eğer uzun süredir devam eden mide şikayetleriniz varsa bu şikayetlerin arkasında midenizde barındırdığınız sessiz misafirin bulunabileceği aklınızda olsun.
Helikobakter pilori, araştırmalara göre onikiparmak bağırsağı ülserlerinin yüzde 90’ında, mide ülserlerinin yüzde 70’inde belirleniyor. Ülser belirlenen hastalarda eğer helikobakter de mevcutsa mikrobun yok edilmesi tedavinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Mikrobun ortadan kaldırılmadığı durumlarda ülser tedavi edilse bile kısa bir süre sonra tekrarlıyor. Helikobakter pilori sadece ülser veya gastrite neden olmuyor. Bu mikrop kanserojen bir bakteri olarak kabul ediliyor. Bu mikrobu taşıyanlarda mide kanserine yakalanma olasılığı dört kat fazla bulunuyor. Ayrıca mikrobun mide lenfomasıyla da ilişkili olabileceği belirtiliyor.
Helikobakter enfeksiyonu ile oluşan gastrit, ülser veya kanserlerde herhangi bir belirti ortaya çıkmayabiliyor, ama ağrı, yanma, ekşime, kaynama, geceleri uykudan uyandıran mide ağrıları çoğu hastada gözleniyor. Bazı hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı ve kanamaya bağlı koyu siyah renkli dışkılama da ortaya çıkabiliyor. Reflü sorunu olan hastaların da çoğunda bu mikrop belirlenebiliyor.
NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Kesin tanı için en güvenilir test, endoskopi ile yapılan inceleme ve bu esnada alınan biyopside bakterinin araştırılmasıdır. Ayrıca bakteri antikorlarının varlığını kanıtlamak için kan testlerinden veya dışkıda bakteri antijeni tarama testlerinden de istifade edilebiliyor. Tedavi sonrası ise üre-nefes testi ile dışkıda helikobakter antijeni testleridir.