Hava açlığı hissediyorum

Prof. Dr. Yorgancıoğlu, Türkiye’de en çok ölüme neden olan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın (KOAH) tanısının ancak bu testle konulabildiğine dikkat çekti.

Türk TORAKS Derneği’nin 16’ncı yıllık kongresi, ’Nefes Varsa Hayat Vardır’ sloganıyla Antalya’da başladı. 7 Nisan Pazar gününe kadar devam edecek kongrenin basın toplantısında TTD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yorgancıoğlu, halk dilinde kronik bronşit gibi adlarla bilinen KOAH’nin Türkiye’de en çok öldüren üçüncü hastalık olduğunu söyledi.

Akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı olarak soluk alıp verme sırasında hava akımının kısıtlanması ile nitelenen kronik bir hastalık olarak KOAH’ın önlenebilir, tedavi edilebilir olduğunu belirten Prof. Dr. Yorgancıoğlu, Türkiye’de 2 milyon 750 bin kişinin KOAH tanısına sahip olduğunu söyledi.

KOAH’ın özellikle erken evrede teşhis edilmesiyle tedavi ve solunum fonksiyonundaki kayıpların telafi edilebilir olduğunu aktaran Prof. Dr. Yorgancıoğlu, hastalığın tedavisinde ilacın yanı sıra, solunum rehabilitasyonunun çok çok önemli olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Yorgancıoğlu, doğru nefes alma tekniklerine ilişkin alternatif girişimleri ise bilimsel tanımı olmadığı için TTD olarak kabul etmediklerini kaydetti.

Prof. Dr. Yorgancıoğlu, 40 yaş üstü, nefes darlığı çeken, sigara içen, balgam çıkartan ve ’Hava açlığı hissediyorum’ diyen herkesin yılda bir kez solunum fonksiyon testi yaptırması gerektiğini söyledi. Bu belirtilerin hepsinin bir arada bulunmasının KOAH tanısı koymak için yeterli olmadığını, tanıyı her yıl düzenli yapılacak fonksiyon testiyle koyduklarını belirten Prof. Dr. Yorgancıoğlu, "En önemlisi KOAH olmamak, bunun içinde sigara içmeyi önlemek" dedi.

TTD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yorgancıoğlu, gribal enfeksiyonların ataklara neden olduğunu belirterek, KOAH’lı hastalara grip aşısıyla birlikte zatürree aşısı yapılması tavsiyesinde bulundu.

HEKİMLER MESLEĞİ TERK EDİYOR

TTD 2’nci Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Feyza Erkan ise hekimlerin yüzde 50-91 arasında şiddete ya maruz kaldığını ya da şahit olduğunu söyledi. Şiddetin sözlü saldırılardan öldürücü yaralanmaya kadar giden bir yelpazede gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Erkan, "Birçok arkadaşımız bu nedenle travmaya sürüklendi. Dr. Eda Uslu alışveriş yaparken bir hasta yakını tarafından arkadan vuruluyor, saçları koparılacak kadar dövülüyor. O kadar büyük bir şok geçirdi ki hastane ve mesleğini terk etmeye kadar gitti. Şiddet nedeniyle birçok hekim mesleklerini terk ediyor" diye konuştu.

Sağlık alanındaki şiddetin temel nedeninin, toplumun her alanında şiddetin yükselmesine de bağlı olarak, hekimin toplumsal itibarsızlaşması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Feyza Erkan, hekimlerin tek başına sağlık sisteminin eksiklerini kapatmaya çalışırken şiddetin hedefi haline geldiğini savundu. Hekimlerin yaşadığı itibar zedelenmesinin devletin en üst düzey yetkilileri tarafından da yapıldığını dile getiren Prof. Dr. Erkan, "Bu kadar büyük ekonomiye sahip lider Türkiye’nin özveriyle çalışan meslek grubuna net bir maaş ödemeyecekse ’Büyük Türkiye’ söylemlerinin hekimlerin gözünde anlamı olmuyor" dedi. Prof. Dr. Erkan, hekimlerin büyük çoğunluğunun yaşamını devam ettiremeyecek kadar düşük maaş aldığını savundu.

TTD Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hikmet Fırat ise sağlık alanındaki son düzenlemelerin hekimleri tükenmişlik noktasına getirdiğini savundu.