Güncelleme Tarihi:
Altınbaş Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı, Çocuk Gelişimi Uzmanı Gökçe Gülen Akçin, “Stresli hamilelerin bebekleri de dünyaya gözlerini stresli açıyor. İstismarın hamile kadınlar üzerindeki zararlı etkilerinin yapılan araştırmalarla açıkça ortaya koyuyor. Amerika’da bilim insanları tarafından yapılan nörobiyolojik araştırmalara göre, hamilelik döneminde aile içi çatışmalar, şiddete maruz kalınması; annenin stres hormonu seviyesini artırarak, anne karnında plasenta aracılığı ile fetusa geçerek kortizol düzeylerini arttırabileceğini, yeni doğanların yüksek düzeyde stresle ilişkili hormonlarla doğduğunu ve bunun çocukta uzun vadeli, gelişen vücudunda özellikle de beyinde zararlı etkilere yol açacağını, bebeğin duygusal gelişiminin de etkilenebileceğini gösteriyor” diye konuştu.
“BEYİN GELİŞİMİNDE CİDDİ DEĞİŞİKLİKLERE SEBEP OLUYOR”
Konuyla ilgili olarak An International Journal of Obstetrics and Gynecology’de yayınlanan bir çalışmadan da veriler paylaşan Çocuk Gelişimi Uzmanı Gökçe Gülen Akçin, “Söz konusu araştırmaya göre hamilelik döneminde şiddete maruz kalan kadınların bebeklerinin düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve düşük, prematüre komplikasyonlarının çok daha yüksek olduğu görülüyor. Washington DC Endocrinology & Metabolism’de yayınlanan başka bir araştırma sonuçlarının çok değişik bulguları ortaya koyuyor. İlk üç aylık hamilelik döneminde yaşanan stresin, annenin vajinasında bulunan mikropları etkileyerek, bu bakterilerin normal doğum esnasında yeni doğana aktarılacağını ve bebeğin bağışıklık sistemini etkileyerek, bağırsak mikrobiyomunda ve beyin gelişiminde ciddi değişikliklere sebep olacağı belirtiliyor. Değişen bağışıklık mikrobiyotasının şizofreni ve otizm gibi daha büyük nöro gelişimsel bozukluk riskleriyle de bağlantılı olabileceğine dair görüşler de bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“HAMİLE KADINI HEDEF ALAN DARBELER, DOĞMAMIŞ BEBEĞE ZARAR VERİYOR”
Dünyada her dört kadından birinin hamilelik döneminde şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Gökçe Gülen Akçin, sözlerine şöyle devam etti:
“Zayıf aile işlevi, sert ebeveyn tartışmaları, doğumdan sonra 6 aya kadar bebeği etkileyebilmekte, bebek fiziksel yaralanma, uyku ve yeme güçlükleri, diğer bebeklerden daha zor sakinleşme, travma sonrası stres bozukluğu, gecikmiş bilişsel ve fiziksel gelişim gibi risklerle karşı karşıyadır. Depresyonda olan ve endişeli bir ruh hali içinde hamileliğini geçiren kadınların küçük çocuklarının anksiyete bozukluğu, saldırganlık, uyku problemi, DEHB, güvensiz bağlanma, zayıf benlik saygısı, bozulmuş bilişsel gelişim, içine kapanık davranış ile zayıf akran ilişkileri, duygusal ve davranış bozukluklarına sahip olma olasılığı daha fazladır.”
Bebeklik dönemi dışında 19 yaşına kadar gençlerin de bu çatışmalara duyarlı kaldığı, aile içi anlaşmazlıkların çocuğun kişiliğinin bir parçasını oluşturduğuna işaret eden Gökçe Gülen Akçin, aile içi şiddetin çocukların hem mevcut hem de gelecekteki tüm sosyal etkileşimlerini engelleyerek duygusal ve davranışsal açısından hayatları boyunca yüksek risk altında olmalarının kaçınılmaz bir son olduğu vurgusunu yaptı.