Güncelleme Tarihi:
Sindirim sistemi denildiğinde ilk aklımıza gelen rahatsızlıklar gastrit ve reflüdür. En sık karşılaştığımız hastalıklar bu ikisi olmasına rağmen bunlarla benzer belirtiler veren tehlikeli bir hastalık daha vardır; Mide kanseri. Bu sebeple mide kanserinin teşhisi hayati öneme sahiptir. Mide kanseri en sık görülen sindirim sistemi kanseridir. Mide kanseri erken dönemde hiç belirti vermeyebildiği gibi daha sonraki dönemlerde gastrit, ülser ve reflüden ayırt edilemeyecek şikayetlerle karşımıza çıkabilir. Bu belirtiler arasında şişkinlik, hazımsızlık, bulantı, kusma ve karın ağrısını sayabiliriz. Mide kanseri ancak çok ileri safhalarda kilo kaybı, şiddetli karın ağrısı ve önlenemeyen kusma gibi kendini diğer hastalıklardan ayırt eden şikayetlere neden olur. Artık bu dönemde hastalık ilerlemiştir ve etkin bir tedavi şansı yoktur.
ERKEN EVRE İÇİN TARAMA ŞART
Türk Cerrahi Derneği Üyesi, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mücteba Gündüz; “Erken evrede belirlenen mide kanserinde iyi bir cerrahi tedavi ile çok başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bu sebeple bireylerin taramaya girmeleri konusunda gelişme kaydetmemiz gerekmektedir. Bu taramalar gelişen endoskopik yöntemlerle kolaylıkla ve yüksek doğruluk oranı ile yapılabilmektedir. Özellikle sindirim sistemi kanserlerinde yeterli tedavi erken teşhis ile sağlanabilmektedir." diye belirtti.
Op. Dr. Gündüz: “Çağımızın getirdiği stres ve yoğun iş temposu strese ve yeme bozukluğuna bağlı hastalıkları da tetiklemektedir. Ülser ve reflü bu hastalıkların başında gelmektedir. Reflü hastalığında temel tedavi beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve ilaç tedavisidir. Cerrahi tedavi ise ilk seçenek olmamakla birlikte başarılı bir tedavi yöntemidir. Ameliyata hastanın tedaviye verdiği yanıt ve hastanın bireysel özellikleri göz önüne alınarak karar verilmelidir. Ülserin tedavisi ise gastroskopi ile ülserin özellikleri detaylı olarak saptandıktan sonra ilaç tedavisi ile yapılmaktadır. Artık günümüzde ülser nedeni ile neredeyse hiç ameliyat yapılmamaktadır. Modern ilaçlar ülser tedavisinde oldukça başarılıdır. Ülser nedeniyle ameliyat ancak durdurulamayan kanama ve delinme ülser komplikasyonları geliştiğinde yapılmaktadır. Burada önemli olan hastanın mutlaka bir hekim kontrolünden geçmesidir. Mide kanserinin belirtileri bazen ülser veya reflü ile tamamen benzer olabilmekte ve teşhis ve tedavi konusunda geç kalınabilmektedir” dedi.
MİDE KANSERİ, KANSERDEN ÖLÜM SIRALAMASINDA 2. SIRADA
Ülkemizde mide ve kalın bağırsak kanserleri en sık görülen kanser türleri arasında bulunuyor. Mide kanseri dünyada en sık görülen 4. kanser türüdür ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre de kanserden ölümlerin en sık 2. nedenidir. Kırk yaşını aşmış ve herhangi bir mide şikayeti olan kimselerin mutlaka gastroskopi yaptırmaları gerekmektedir. Kilo kaybı, tekrarlayan kusma, yutma güçlüğü, kanama ve kansızlık gibi alarm verici belirtileri olan kişilere yaşları ne olursa olsun gastroskopi yapılmalıdır. Ayrıca ailesinde mide kanseri öyküsü olanların belli aralıklarla bu tetkiki tekrarlamaları gerekmektedir. Ancak bu şekilde yapılan endoskopilerle hastalığın erken yakalanması mümkün olabilmektedir. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gündüz; “Mide kanserinin oluşumunda beslenme çok önemli bir etkendir. Sebze ve meyveden fakir diyet, kurutulmuş, tütsülenmiş ve tuzlanmış gıdalar, gıdaların bileşimindeki nitratlar, A ve C vitamini eksiklikleri önemli risk faktörleridir. Erkeklerde kadınlara göre iki kat daha sık görülür. Sigaranın da bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Yaşanılan coğrafi bölge de mide kanseri gelişimde etkilidir. Hastalığın erken dönemde özel bir belirtisi yok. Daha çok midede ekşime, yanma, ağrı gibi diğer mide hastalıklarına benzerdir. Bu belirtiler ülser, reflü ve gastritte de görülebilir. Hastalık geç teşhis edildiğinde tedavi şansı azalmaktadır. İleri evrede cerrahi tedavi yapılsa da hastalıktan kurtulma şansı düşmektedir. Erken dönemde tanısı konan hastaların önemli bir kısmı cerrahiyle şifa bulabilmektedir. Bu oran gastroskopinin tarama yöntemi olarak kullanıldığı ve bu şekilde erken tanının yapılabildiği Japonya gibi ülkelerde yüzde 70-80'e çıkmaktadır. Bu sebeple tarama ve testler hastalığın teşhisi için çok önemlidir” dedi.
MİDEMİZ ASİT FABRİKASI
Op. Dr. Gündüz, Midemizin iç yüzeyinin bir asit fabrikası gibi çalışmakta olduğunu belirtti ve “Diğer bazı maddelerle birlikte mide boşluğuna salgılanan hidroklorik asit, protein ve yağların sindirimi, B12 gibi önemli vitaminlerin emilimi ve bağırsaklarda bulunan bakterilerin mideye geçmeleri halinde yok edilmesi için gereklidir. Mide yüzeyindeki hücreler mukus denilen tükürük benzeri bir madde ile mide yüzeyini kaplayarak üretilen aside karşı mekanik bir bariyer oluşturur. Ayrıca bu hücrelerin ürettiği bikarbonat maddesi asidi nötralize ederek kimyasal bir koruma sağlar. Bu sayede mide kendi kendini sindirmekten korur.” diye ekledi.
ASİT İÇİNDE YAŞAYAN BAKTERİ
Op. Dr. Mücteba Gündüz ayrıca şu açıklamalarda bulundu: “Diğer bakterileri öldüren bu asidik ortamda, yaşayabilen özel bir bakteri bulunmaktadır; Helicobacter pylori. Gastrit, ülser, atrofik gastrit ve mide kanseri gibi hastalıklarda rolü olduğu bilinen bu bakteri ürettiği üreaz enzimi sayesinde çevresinde asitten korunmuş bir kalkan oluşturur. İnsanların %50’sinde bu bakteri bulunmaktadır. Hijyen koşullarının kötü olduğu temiz suyun bulunmadığı gelişmekte olan ülkelerde bu oran daha da yüksektir. Bu bakteri midenin asit üretimi daha da artırır. Ayrıca mide yüzeyini örten mukusun miktarını azaltıp kalitesini de bozarak midenin savunmasını zayıflatır. Zayıflayan savunma mekanizmaları artan asit ile birleşerek midede önce yüzeysel bir iltihaba yani gastrite neden olur. Bu durumun uzun süre devam etmesiyle daha sonra mide yüzeyinde ülser denilen yaralar açılır. Bu ülserler ardından mide kanamasına ve mide delinmesine yol açabilir. Bu bakteri özel ikili ya da üçlü antibiyotik tedavileri ile yok edilebilmektedir. Saydığımız tüm hastalıklarda rol oynayan bu bakterinin tespiti ve tedavi ile yok edilip edilmediğinin belirlenmesi önemlidir. H.pylori kan testi, nefes testi veya endoskopiler sırasında alınan biyopsi örneklerinde tespit edilebilmektedir. Gastrit ve ülser tanısı içinse endoskopi şarttır. Ülser tedavisi günümüzde ilaçlarla yapılmaktadır. Bu tedavide asit üretiminin baskılanması ve Helicobacter pylori’nin eradikasyonu esastır. Ülserde ameliyat sadece komplikasyonların tedavisi ile sınırlıdır. Ülser ancak kanamaya veya midede delinmeye neden olmuşsa cerrahi müdahale yapılır. “