Güncelleme Tarihi:
Yurtdışında hiç görülmeyen bazı cinsel sorunların ülkemizde hâlâ önemli problemler arasında yer alması, genç yaşta aileleri tarafından evlendirilen kızların cinsel bilgisizliklerine bağlanıyor…
Son yıllarda fark edilip ilgilenilmeye başlanan kadın cinselliği ve kadın cinsel sorunları; üzerinde derinlemesine araştırma yapılan konulardan biri. Artık, kadın cinsel sorunlarının ne olduğuna değil, neden kaynaklandığına yönelik araştırmalara da rastlıyoruz.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Androloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat ve Hattat Kliniği yöneticilerinden İrem Hattat'ın yaptığı "Sosyo-Kültürel Faktörlerin Türk Kadınının Cinsel Fonksiyon Prevelansısına Olan Etkileri" konulu araştırma da bu amaca hizmet ediyor.
Aile Sağlığı Araştırma Derneği'nin, kurduğu internet sitesi www.esdaturkey.org üzerinde yaptığı anket çalışmasında, Türk kadınının sosyo-kültürel verileri hakkında bilgi toplamak ve bu verilerin kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığına etkilerini görmek amaçladı. Sitede 10 soruluk bir anket hazırlandı. Ankette demografik bilgiler, evlilik tipleri ve yaşı, coğrafi dağılım, cinsel tercih, cinsel ilişki sırasında istek, uyarı, ağrı, kayganlık, tatmin ve orgazm konularını da içeren cinsel fonksiyon soruları yer aldı. Bu soruların karşılığında çarpıcı sonuçlar elde edildi. Toplumumuzda genç yaşta yapılan evlilikler, bekaretin önemi ve evlilik öncesi cinsel eğitim eksikliği gibi sosyal ve kültürel faktörlerin kadınlarda cinsel fonksiyon sorunlarının önemli bir altyapısını oluşturduğu sonucuna varıldı.
Anketi dolduran 756 kadın katılımcının yüzde 85'ini 16-35 yaş, yüzde 13'ünü 36-55 yaş ve yüzde 2'sini 56 yaş ve üzerindekiler oluşturdu. Bu kadınların yüzde 98,1'inin heteroseksüel, yüzde 1,3'ünün homoseksüel ve yüzde 0,6'sının biseksüel olduğu belirlendi. Katılımcıların yüzde 24,8'inin hâlâ bakire olduğu saptandı.
100 kadından 14'ü orgazm yaşamamış, ilk cinsel deneyim yaşı ise 21
16-35 yaşları arasında bulunan grubun yüzde 17,2'sini evliler oluşturdu. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri bu gruptan geldi. Evliliklerin yüzde 67'sine ailelerin karar verdiğinin belirlendiği ankette, aile kararlarında kişinin kendi onayının çoğunlukla (yüzde 72) alınmadığı da ortaya çıktı. Tüm grupta ilk cinsel deneyimin ortalama yaşı 21 olarak saptanırken bunun Batı ülkelerine göre yüksek olduğu belirtildi.
Cinsel fonksiyon incelendiğinde katılımcıların yüzde 14'ünün hiç orgazm yaşamadığı ortaya çıktı. Cinsel birlikteliklerin yarısından azında orgazm olanların oranı ise yüzde 64 olarak belirlendi. Orgazmların yüzde 62'sinin klitoral, yüzde 19'unun vajinal, yüzde 5'inin ise hem klitoral hem de vajinal uyarılmayla gerçekleştiği saptandı.
Türk kadınının yüzde 39'u seks sırasında acı çekiyor
Acı çekmek, Türk kadınının cinsel ilişkisinin bir parçası! Katılımcıların yüzde 39'u cinsel birleşme esnasında bazen acı duyarken yüzde 6'sı her zaman acı duyduğunu ifade etti. Lubrikasyon (kayganlaşma) probleminde ise katılımcıların yüzde 36'sı bazen, yüzde 5'i ise her zaman bu problemi yaşadığını belirtti.
"Bu konuda ne yaptınız?" sorusu karşısında çoğunluğu (yüzde 33) arkadaş tavsiyesi aldığını ifade ederken, yüzde 27'si internet veya telefon hatlarına başvurduğunu, yüzde 12'si partnerinden tavsiye aldığını, yüzde 25'i ise hiçbir şey yapmadığını belirtti, sadece yüzde 3'ü medikal danışmanlık aldığını bildirdi.
Anket sonuçlarını değerlendiren Aile Sağlığı ve Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat konuyla ilgili şunları söyledi: "Yanıtlar başka ülkelerle karşılaştırıldığında çok ilginç sonuçlar çıktı. Örneğin Batılı ülkelerde kadın evliliğe kendisi karar veriyor. Bizde ise kendi karar verenlerin oranı yaklaşık yüzde 30. Ailesi karar verenlerin oranı hâlâ çok yüksek. Bunların içinde de onayı alınanların oranı yüzde 28 gibi çok düşük bir sayı. Bu ülkemizin karakteri."
İrem Hattat da, genç yaşta ergenlik çağında ailelerinin kararıyla evlenen kızların çok fazla cinsel bilgisi olmadan evliliğe adım attıkları ve bunun da beraberinde cinsel birlikteliklerine sorunlar getirdiğine parmak basmaya çalıştıklarını söyledi.
Vajinismusun (vajen kaslarının kasılarak penisin girmesine izin vermeme) yurtdışında neredeyse hiç görülmemesine karşın ülkemizde en başta gelen sorunlardan biri olduğunu vurgulayan İrem Hattat, önümüzdeki günlerde anket sorularının genişletilerek sonuçların uluslararası bir kongrede sunulacağını ifade etti.
Kadınlarda cinsel problemler
Kadınlar da tıpkı erkekler gibi istek ve cinsel beraberliklerinde sorunlar yaşıyor. Yakın zamanda yapılan bir çalışma kadınların yaklaşık yüzde 40'ının bazı cinsel bozukluklarla yüzleştiğini ortaya koyuyor..
Son yıllarda yapılan araştırmalarda kadınlarda cinsel sorunların eskiden bilindiğinden daha fazla fiziksel (biolojik) nedenleri olduğunu ortaya koydu. Diabet, Kardiovasküler bozukluklar, MS gibi bazı tıbbi sorunlar da bu problemlerle ilişkili bulundu.
Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu
Cinsel istekteki farklılaşma çiftlerin mutsuzluğa, engellenmeye ve hatta bunun hakkında konuşmamaya kadar götüren en belirgin problemlerden biri. Yorgunluk, depresyon, hastalık, stres, anksiyete (gerginlik), ilişkideki uyumsuzluk, alkol ya da ilaç kullanımı kişinin cinsel isteğini ve enerji düzeyini etkiliyor. Tedavi için gelen kadınların yüzde 80'inde azalmış cinsel istek sorunu görülüyor.
Cinsel Uyarılma Bozuklukları:
Cinsel uyarılma Bozukluğu, tekrarlayan şekilde ya da sürekli biçimde cinsel uyarılara cevabın olmaması veya yeterli vajinal kaynağın devam ettirilememesi. Bu durum aslında fiziksel uyarılma eksikliğinden değil, uyarılmanın kişisel algılanmasındaki bozuklukla alakalıdır. Cinsel uyarılma bozukluğu olan kadınlar genellikle cinsel ilişkiden tamamen uzak durmaya çalıştıklarından, sıklıkla bu kadınlarda cinsel istek azlığı tanısı konuyor.
Son yıllarda bazı araştırmacılar cinsel uyarılma bozukluğunun fiziksel bir bozukluğa, örneğin damarsal ve klitoral yetersizliğe bağlı olabileceğini belirtiyorlar. Damarsal kökenli seksüel fonksiyon bozuklukları cinsel uyarılma bozukluğu yaratabildiği gibi orgazm sorunu da yaratabilir.
Orgazm Bozuklukları:
Kadınlarda orgazmı oluşturmak için gerekli uyarının şekli ve yoğunluğu çok farklılıklar gösteriyor. Dolayısıyla teşhis doktorun, o kadının uygun cinsel uyarıyı aldığına karar vermesine bağlıdır. Tabii, bu şikayetin aynı zamanda kişiler arası ilişkiyi güçleştirmiş olması ve ızdıraba yol açmış olması gereklidir.Kadınların orgazm olması için gerekli uyarının şekil ve yoğunluklarının çok farklı oluşu ve bunun değişik zamanlarda da farklılıklar göstermesi nedeni ile aralıklı, durumsal orgazm eksikliklerinin cinsel bozukluk olarak sayılmaması gerektiği düşünülüyor.
Vajinismus Ve Disparoni
Disparoni, tekrarlayan veya sürekli olarak cinsel ilişki sırasında ağrı olmasıdır. Görülme sıklığı yüzde 10-15'tir. Cinsel tedavi kliniklerine başvuranlar arasında yüzde 12-17 vajinismus tanısı konuluyor. Bazen enfeksiyonlara, ameliyatlara veya kimyasal maddeler nedeni ile oluşan vajinal ağrı sonrası gelişen ikincil vajinismus görülebiliyor. Durumsal anksiyete, istemsiz adale kasılması, seksüel uyarılmada problemler, vajinal kayganlıkla ilgili problemler ve cinsel isteksizlik, cinsel bilgi eksiklikleri vajinismus sebebi olabilir.
Kadınlarda cinsel işlev bozukluğu sebepleri
Cinsel işlev bozukluğu çeşitli organik ve psikolojik nedenlerle oluşabilir. Kadının cinsel aktivitedeki rolü ve kadındaki cinsel işlev bozukluğu, yıllarca erkekteki kadar yoğun biçimde araştırılmamış ve sorunun sadece psikolojik kaynaklı olduğuna inanılmıştır. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar, problemin organik boyutunun da büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.
Organik nedenler arasında :
o Sistemik hastalıklar ve vasküler (damarsal) nedenler
Diabet (şeker hastalığı), kalp hastalığı, hipertansiyon, yüksek kolesterol düzeyleri gibi çeşitli sistemik problemler, ateroskleroz (damar sertliği) gibi damar yapısına ait sorunlar ve sigara alışkanlığı gibi nedenlerle cinsel organlara kan akımı bozulabilir.
o Nörolojik nedenler
Nörolojik hastalıklar veya çeşitli nedenlerle ( diabet, travma, cerrahi girişim gibi) sinir zedelenmeleri sonucunda beyinden cinsel organlara giden mesaj engellenir. Omurilik yaralanmaları, epilepsi (sara), multipl skleroz, serebrovasküler (beyin damarlarına ait) hastalıklar, Alzheimer ve Parkinson hastalım, sinir sistemine ait enfeksiyonlar nedeniyle cinsel işlev bozukluğu oluşabilir.
Histerektomi (rahmin alınması) gibi üreme organlarına ait cerrahi girişimler ile mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlar sırasında oluşabilen sinir zedelenmeleri de, cinsel işlev bozukluğuna yol açabiliyor.
o Hormonal nedenler
Üreme organlarının gelişmesini ve cinsel aktivitenin çeşitli aşamalarının gerçekleşmesini sağlayan hormonların, kandaki düzeyleri azaldığında cinsel işlev bozukluğuna rastlanabilir. Özellikle ooferektomi (yumurtalıkların alınması) sonrasında kadınlar bu problemi yoğun olarak yaşıyorlar.
o Cerrahi girişimler
Üreme organlarına ait çeşitli cerrahi girişimler sinir zedelenmesine yol açabilmenin yanı sıra, hormonal dengeyi bozabilmekte ve vücutta meydana getirdiği değişiklikler nedeniyle de cinsel işlev bozukluğuna sebep olabilir. Özellikle mastektomi (memenin alınması) veya mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlarda açılan ostomiler (mesane veya bağırsağın karın bölgesinde oluşturulan bir açıklıktan boşalması) nedeniyle, kadının bedenini algılayışı bozulabiliyor ve cinsel yaşamı da bundan etkileniyor.
o Tedavi ve ilaçlar
Çeşitli tedavi yöntemleri, bazı ilaçlar ve madde kullanım alışkanlıkları cinsel yaşamı çeşitli yönlerden etkiler. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, depresyon, hormonal problemler, kanser ve mide şikayetlerinin tedavisinde kullanılan kimi ilaçlarla bazı idrar söktürücüler ve kemoterapi, radyoterapi adet düzeninin, cinsel organların yapısının ve sonuçta cinsel işlevlerin bozulmasına yol açabiliyor.
o İleri yaş
Yaş arttıkça klitoris ve vaiinadaki düz kas/ bağ doku oranı, bağ doku lehine artar. Bunun sonucunda klitoristeki sertleşme ve vajinadaki genişleme yeteneği bozulur.
o Menopoz
Menopozla birlikte azalan östrojen hormonuna bağlı olarak, vajinanın boyutlarında küçülme ve ıslaklığında azalma sonucu cinsel ilişki sırasında ağrı oluşumu nedeniyle sekse olan ilgi azalır.
Psikolojik nedenler
Çocukluk çağı, yetiştirilme tarzı ve bu dönemde kazanılan çeşitli yaşam deneyimleri, alışkanlık ve takıntılar bireyin hayatının sonraki aşamalarını da etkiler.
Bozuk aile ilişkileri içinde, yanlış/yetersiz cinsel bilgilerle büyüyen ya da çocuklukta cinsel travma yaşayan bireylerde, cinsel işlev bozukluğuna yatkınlık oluşur.
Hayatın ileri evrelerinde yaşanan cinsel başarısızlıklar, depresyon, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal problemler, organik hastalıklara tepki, yaşlanma, partnerdeki cinsel problemler ve cinsel şiddete maruz kalma gibi nedenlerle cinsel işlev bozukluğu başlar.
Çiftler arasındaki çekiciliğin kaybolması, ilişkinin bozulması, kendine güvensizlik, cinsellikten ve başarısızlıktan korkma, cinsellik hakkında kalıplaşmış yanlış düşünceler, yetersiz önsevişme ve psikiyatrik rahatsızlıklar sorunun çözülmesini zorlaştırır.Özellikle sonradan edinilmiş orgazm bozukluklarında, organik nedenlere psikolojik kökenli sorunlar da eşlik edebilir.
Çeşitli psikolojik faktörler arasında partnere karşı ilgi kaybı veya partner tarafından reddedilme korkusu, vajinaya zarar gelebileceği endişesi ve suçluluk duygusu ön plana çıkıyor.