Güncelleme Tarihi:
Bilinçli olmak ya da olmamak!
Biz bu durumu banyo yapmakla ilişkilendirsek de aslında duş hali bilincimizi serbest bırakıp, otomatik hareketlerle işimizi yerine getirdiğimiz bir eylem. Bu sırada zihnimizden ya hiçbir şey geçmiyor ya da farkında olmadan hayal kuruyoruz. Bu sırada bir şeye odaklanmamış beyin ise birçok farklı noktasını harekete geçiriyor ve her zamankinden farklı işlemeye başlıyor.
Beyinin negatif görevleri
Beyin herhangi bir şeye odaklanmadığında daha önce aralarında bir bağı olmayan sinir ağları arasında bağ kurmaya başlıyor ve bu da yaratıcı fikirleri ortaya çıkarıyor. Bu beynin dikkat ağıyla ilgili nörobiyotik bir süreçte işliyor. İki ana dikkat ağına sahip beyin görevleri negatif ve pozitif olarak ikiye ayırıyor. Bir şeyi düşünmeye odaklanmak pozitif görevlerken, hayal kurmak ve konuyla ilgisiz şeyler düşündüğünüz anlar negatif görevler olarak nitelendiriliyor.
Â
Pozitif güzel ama negatif de gerekli
Bugüne kadar bizi biz yapan ve hayatta bir şeyleri başarmamız sağlayan her şeyi pozitif dikkat ağı sayesinde yapmış olsak da yaratıcılık dediğimiz o varoluş nedenimizi ancak negatif görev ağı etkin olduğunda ortaya çıkarabiliyoruz. Bu nedenle o tarafı da beslemek noktasında kesinlikle dikkat etmemiz ve kendimizi bu gibi negatif dikkat ağını etkinleştiren etkinliklere yönlendirmemiz gerekiyor. Aksi halde yaratıcılığımızı ve potansiyelimizi ortaya çıkarmakta zorlanıyoruz.
Araştırmalar da bunu söylüyor
Yapılan bir araştırmada deneklere yaratıcı görevler ve bu görev üzerine düşünmeleri için de birkaç dakika ekstra zaman veriliyor. Denekler bu süre içerisinde konu üzerine düşünmeye başladıklarından ortaya yaratıcı bir şeyler çıkarmak konusunda oldukça zorlanıyorlar. Çünkü dikkatlerini bilinçli düşünmeye değil farklı bağlantıları birbirine kenetleyecek negatif görevlere yani başka şeylere çevirmeleri gerekiyor. Ancak bu sayede beyin yeni bir şeyler üretmek noktasında harekete geçiyor.
Bu demek oluyor ki kendimize daha fazla sessiz alanlar ve daha fazla hayal kuracak zaman ayırmamız gerekiyor.
Sonuç olarak; yaratıcı içgörü her zaman başarının kalbinde yer alıyor ve bu güç merkezi insanları hem rahatlatıyor hem de hedeflerine ulaşmalarını sağlıyor. Hiçbir şey ‘eureka’ anının, siz herhangi bir çaba göstermeden bilincinizde uyanması kadar kolay ve güçlü olamaz.
Bunun anlamı, sessizliği geliştirmeden ve her gün hayal kurmadan en etkili hedefinizi keşfetmeniz ve en başarılı işinize ulaşmanız ne yazık ki mümkün değil demek.
Toplumda genellikle, hayal kurdukları zaman insanların kendilerini suçlu ve endişeli hissettiren bir karşı kültür kavramı bulunmaktadır.
Meşgul olduğumuz zaman kendimizi önemli ve üretken biri gibi hissederiz, hayal kurarken de genellikle önemsiz. Fakat başarılı olmak için, yalnızca sessizliği tolere etmeniz yetmez, aynı zamanda geliştirmeniz de gerekir.