Güncelleme Tarihi:
Türk Pediatri Kurumu’nun Sağlıklı Atıştırma Girişimi çerçevesinde düzenlediği uzman toplantısında sunum yapmak üzere İstanbul’a gelen Prof. Dr. Drewnowski, toplumların zenginleştikçe hastalıklarının da değiştiğini, enfeksiyonların yerini obezite, diyabetin aldığını söyledi. Benzer sürecin Türkiye için de söz konusu olduğunu belirten Prof. Dr. Drewnowski, şunları anlattı:
“Zenginler arasında obezitenin azaldığı, yoksullar arasında ise arttığını görüyoruz. Çünkü zenginler daha düzgün ve sağlıklı beslenmeye başlıyor. Obezide daha çok yoksulları vuruyor. Bunun da nedeni ucuz ve boş kalori tüketiminin çok fazla olması. İşlenmiş gıdaların ucuz olması ve yoksulların daha çok bunları tüketmesi önemli faktör. Hareketsiz yaşam, bol miktarda şeker ve yağ alınması da etkili. ABD’de gıdaların yüzde 70’i ambalajlı. Evde yemek pişmesi, nitelikli beslenmenin de işareti.”
EKONOMİK SORUN
Milyonlarca insanı tehdit eden obezitenin kalp ve damar hastalıkları, diyabet, metabolik sendrom başta olmak üzere pek çok kronik hastalık açısından önemli risk faktörü olduğunu belirten Prof. Dr. Drewnowski, “Aslında bu sağlık sorunundan da öte. Ülke ve şehirler için ciddi bir ekonomik soruna dönüştü. ABD’de obez oranın yüksek olduğu, bazı yoksul eyaletlere yatırımcılar gelmiyor. Sürekli sağlık hizmetine ihtiyaç duyulması da ekonomik bir soruna dönüştürüyor. İstanbul’un da aralarında yer aldığı mega kentler diyabet, obezite ve metabolik sendromun kalbinde yer alıyor. Artık bu hastalıklar, büyük nüfuslu mega kentlerden yayılacak” dedi.
40-40-20 ORANI İDEAL
İsimleri ne olursa olsun iki temel diyet listesi bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Drewnowski, “Birinde protein yüksek, karbohhidrat yok, diğerinde yüksek karbonhidrat, yağ yok. Bir de garip (yemeksiz-gıda sulu) diyetler var. Akdeniz diyeti daha dengeli bir diyet. Ne İtalyan, ne İspanyol ne de Fransız. Akdeniz diyetleri içinde en iyisi Türkiye’nin. Hepsinden biraz var. 40-40-20 (gıdaların yüzde 40’ı karbonhidrat, yüzde 40’ı yağ, yüzde 20’si protein) oranı ideal. ” dedi.
ÇOCUKLUKTAN İTİBAREN İYİ EĞİTİM VE BESLENME ŞART
Ailelerin çocuklarına sağlıklı beslenmeyi öğretmeleri ve kendilerinin de örnek olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Drewnowski, “Hem çocuk hem de yetişkinlerin temel sorunlarından biri çok fazla boş kalori, buna karşılık çok az besin öğesi tüketmeleri. Besinlerin içindeki su miktarı azaldıkça, kalorileri artıyor. Bunun tek istisnası kabuklu kuruyemişlerle, kuru meyveler. İçlerindeki su az olsa da besin yoğunluğu açısından iyi durumdalar. Lif ve besin ögeleri açısından zenginler. Süt ve süt ürünleri de besin yoğunluğu açısından ve ara öğün olarak ideal. Türkiye’de iyi besin ögeleri az, kötü besin öğeleri ise çok tüketiliyor. Ortalama yağ ve ekmek tüketiminin tavsiye edilen miktarlardan yüksek, süt ve süt ürünleri tüketimi ise tavsiye edilenden düşük” diye konuştu. Prof. Drewnowski Türkiye’de en fazla demir, iyot, çinko, kalsiyum ile A, D ve B12 vitaminlerinin eksikliğine rastlandığını söyledi. Hareketsiz yaşamın ise obezite riskini artırıyor.
Çocukları obeziteden korumak için:
- Nadiren abur cubur verin.
- Sağlık Bakanlığı günde en az 5 porsiyon meyve–sebze tüketimi öneriyor. Bunlardan birini ara öğün yapın.
- Sağlık Bakanlığı günde en az 3 porsiyon süt ve süt ürünü tüketimini tavsiye ediyor.
- Kuruyemişler, kuru meyveler, tahin pekmez gibi besleyiciliği yüksek olan atıştırmalıkları gönül rahatlığıyla her gün bir porsiyon verebilirsiniz.
- Paketli abur cuburlar içinden seçim yaparken kalorisi düşük (porsiyon başına 120-170 kcal’den az) ancak besleyeci değeri yüksek olan (protein, lif ve kalsiyum gibi minerallerle, vitamin içeriği yüksek olan) atıştırmalıkları seçin.