Güncelleme Tarihi:
Sağlık Bakanlığının internet sitesinden derlediği bilgiye göre, 2011'den bugüne kadar beyin ölümü gerçekleşen 5 bin 576 kişiden bin 294'ünün ailesi organ bağışına izin verdi.
58 bin 454 diyaliz hastasının olduğu Türkiye'de, 71 bin 935 bağışçı bulunuyor. İzmir, 11 bin 343 bağışçı sayısıyla organ bağışında ilk sırayı alırken, hiç bağışçısı olmayan Muş, Kilis ve Iğdır son sırada yer alıyor. Sağlıklı bir yaşam için nakil umudu taşıyan hastalardan 21 bin 694'ü böbrek, 3 bin 763'ü kornea, 2 bin 138'i karaciğer, 517'si kalp, 243'ü pankreas, 49'u akciğer, 4'ü kalp kapağı, biri ise ince bağırsak nakli bekliyor.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erikoğlu, ülkemizde organ bağışının yetersizliğine dikkati çekti. Organ bağışı arttığında, Türkiye'deki tam donanımlı merkezlerde nakillerin hızla gerçekleşebileceğini dile getiren Erikoğlu, her insanın "bir canı nasıl kurtarabilirim" düşüncesiyle hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlık Bakanlığının verilerine göre yaklaşık 22 bin kişinin böbrek nakli beklediğini ifade eden Erikoğlu, "Türkiye'de nakil bekleyen kişi sayısı her yıl artıyor. Bu hastalar nakil yapılmadığında hayatlarını kaybediyor. Oysa kadavradan nakiller arttığında sağlıklı şekilde yaşamlarını sürdürecekler" diye konuştu.
KADAVRADAN NAKİLLER ARTMALI
Canlıdan nakil yapıldığında tek, kadavradan nakil yapıldığında çok sayıda kişinin yaşama şansının olduğunu aktaran Erikoğlu, insanların son zamanlarda organ bağışı konusunda bilinçli şekilde hareket etse de hala nakil sayısının düşük olduğunu bildirdi.
Erikoğlu, Türkiye'de gerçekleştirilen tüm organ nakillerinin, Bakanlığın bilgisi dahilinde yapıldığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Nakil bekleyen tüm hastalar Bakanlık listesinde. Kimse organları istediği kişiye gelişigüzel nakledemez. Bazen bağışçılar organların kime nakledileceğini merak ediyor. Bazıları, 'beyin ölümü'nün ne anlama geldiğini bilmiyor. Bitkisel hayata girme ile beyin ölümünün gerçekleşmesi arasındaki fark bilinmiyor. Beyin ölümü gerçekleşen hastanın kalbinin atması dışında hiçbir hayati fonksiyona sahip olmadığı bilinmelidir. Bu durumdaki hastaların iyileşmesi mümkün değildir. Özellikle medya aracılığıyla bu konuda bilgilendirici çalışmalar yapılmalıdır."