Güncelleme Tarihi:
Derneğin Rize Şubesi Başkanı Recep Özer, okul öncesi 3-5 yaşında 200 çocuğun yüksek sesle konuşma davranışının nedenlerinin belirlenmesi için araştırma yaptıklarını belirtti.
YÜKSEK SESLE KONUŞAN ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUĞU VAR
Araştırmada, çocukların davranışlarının tanımlanması, sınıflandırılması ve diğer davranışlarla ilişkilerinin belirlendiğini ifade eden Özer, yaşıtlarından "yüksek ses kullanma" konusunda anlamlı olarak farklılaşan öğrencilerin tespit edilerek bu öğrencilerin özellikleriyle ilgili bulguların elde edildiğini söyledi. Yüksek sesle konuşmayla davranış kontrolü arasında bir ilişkiden bahsedebileceğini dile getiren Özer, şöyle devam etti:
AİLELERDE SORUN VAR
"Yüksek sesle konuşan çocukların, genellikle hareketli olan ve davranış problemlerinden bahsedebileceğimiz, sınıf kurallarına uymada zorlanan çocuklar oldukları görülmektedir. Çocuklarda görülen bu davranışın nedeni olarak, onlara verilen davranış eğitimi ve onlarla kurulan iletişim biçimleri görülebilir. Bu çocukların ailelerine sesin kullanımı, iletişim yöntemleri ve davranış gelişimi konularında bilgiler verilmeli, sınıf öğretmenleri de bu konuyu sürekli takip ederek, aileyle uygulama yapmalı."
Yüksek sesle konuşma eğilimindeki çocukların sınıf ortamında da kontrolsüz sesler çıkardıklarını, serbest etkinliklerde çıkardıkları seslerin de ölçülü olmadığının gözlemlendiğini kaydeden Özer, şöyle konuştu:
"Çocuklara evde ve okulda doğru-yanlış kavramları tutarlı verilmediğinde, sınırlamalar konulmadığında, iç kontrolü sağlayacak kararlar alma ve sonuçlarıyla yüzleşme şansı ve imkanı verilmediğinde, bu çocuklar serbest davranma ortamı bulduklarında kontrolsüz davranışlar ortaya koymaktadır. Evde aile, tutarlı yaklaşımlarla doğru ve yanlış kavramlarını öğretmeli, çocuğun her isteğini sınırsızca yerine getirmemelidir. Çocuğun ortaya koyduğu davranışın sonuçları hakkında içgörü, iç kontrol kazanması, davranışlarının sonuçlarını fark etmesi için makul bir sure tanımalıdır. Okul öncesi eğitimde de sınıf öğretmenleri sınıf etkinliklerinde kontrollü davranışlar, aşırı kontrolsüz davranışları etkinlik örnekleri ile çocuklara öğretmelidir."
"ÇOCUK BAĞIRARAK SESİNİ DUYURMAYA ÇALIŞIYOR"
Özer, evde normal ses tonuyla iletişim kuramayan çocuğun bağırarak sesini duyurmaya ve kendini kabul ettirmeye çalıştığı, bu tutumunun okulda da devam ettiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Sesinin yüksek çıkması çocuk tarafından fark edilme ve kabul görme olarak algılanmakta. Aşırı hareketli davranışlar da fark edilme ve kabul görme isteğinin pekiştirilmesi olarak değerlendirilmektedir. Aile ortamında, aile bireyleri arasında, okulda öğretmenle çocuk arasında normal bir ses düzeyiyle konuşma kullanılmalıdır. Ailede çocukların dinlenmesi ve onlarla sürekli iletişim kurulması sağlanmalıdır. Çocukların kendilerini ifade etmelerine fırsat verilmelidir. Evde ve okulda çocukların makul hareket etme ihtiyaçları sürekli engellemelerle bastırılmamalıdır. Çok önemsiz gibi görünen bu problem bir okul problemi ötesinde, bir toplumsal probleme dönüşebilmektedir. Toplumsal yaşamda birbirini dinlemeyen bireyler, sesini yükselterek kabul görme arayışında olan bireyler, agresif davranışlarla kendini anlatma ve kabul ettirme, problem çözme davranışları hep temelini buradan alan toplumsal problemlerimizdir."
"OKUL ORTAMLARINDAKİ GÜRÜLTÜ VE YÜKSEK SES SORUN OLARAK ALGILANMIYOR"
Özer, okullarda, yöneticiler ve öğretmenler tarafından gürültü ve yüksek ses düzeyinin önemli bir sorun olarak ele alınmadığını belirtti.
Çocuğun yanında yüksek sesle konuşmak ve bağırmanın, çocuğa bağırarak konuşmayı öğretmek anlamını taşıdığını vurgulayan Özer, "Kendisine bağrılan çocuk, başkasına bağırarak konuşmayı öğrenir. Çocuk kendisine bağırarak konuşulmuş olmanın acısını sadece çocukluk yıllarında yaşamaz. Yıllar sonra evlendiğinde eşine karşı agresif bir koca veya bir yönetici ise çalışanlara karşı sert davranan bir idareci olarak karşımıza çıkar" diyerek sözlerini tamamladı.