Güncelleme Tarihi:
Bu küçük kılcal damarlarda, kırmızı kan hücreleri ve pıhtılaşma hücrelerinde oluşan değişiklikler sonucu retina beslenemez ve oksijensiz kalır. Damar cidarlarında bozulmalar oluşur, damar geçirgenliğinde artış olur. Bu da damar dışında yani retina içinde kanamalar ve serum sızıntısına neden olur. Düşük oksijen seviyesi anormal yeni damarların oluşumuna yolaçabilir. Oluşan bu damarlar retinanın kendi damarları kadar sağlam olamazlar ve taşıdıkları kanı kolayca duvarlarından sızdırmaya başlarlar. Bu safhadan sonra Proliferatif Diyabetik Retinopati (PDR) dönemi başlar.
Görmeyi tehdit eden ciddi komplikasyonlardan bazıları:
1. Yeni ve acil oluşmuş olan damarların kanamalı sebep olduğu göz jeli içi vitreus kanamaları
2. Oluşan anormal damar ve zarların çekintisine bağlı retina dekolmanı/yırtılması
3. Opak membranların oluşması sonucu görme keskinliğinin azalması
4. Rubeozis iridis
5. Göz tansiyonun yükselmesi ve son olarak
6. Sönmüş göz evresi (burnt-out stage)
Hem Tip 1 hem Tip 2 diabeti olan hastalar için bu risk vardır. Bu sebepten dolayı diyabeti olan herkes en azından 6 ay ile 1 yılda bir kere olmak üzere kapsamlı (damla ile) göz ve göz dibi muayenesi yaptırmalıdır. Özellikle 10-15 yılın üzerinde diyabet hikayesi olan hastalar için bu kontroller çok daha önemlidir.
Bu hastalıktan dolayı kan damarı duvarlarında meydana gelen bozulmalar ve yeni oluşan damarlardan kolaylıkla damar dışına sızan kan göz içine dolar ve görmemizi bulanıklaştırır. Eğer bu kanamalar görme merkezini de etkilerse (makula = sarı noktayı) görme keskinliği çok azalır. Bu durum mukala ödemi olarak adlandırılır ve PDR dediğimiz yeni damar oluşum savhasına gelmiş hastaların yaklaşık yarısında bu gözlenmektedir.
Nasıl Tespit Edilir?
Öncelikle görme keskinliği ölçülür ve ardından hastanın göz bebekleri damla ile genişletilerek retina (göz dibi) detaylı bir şekilde taranır. Etkilenen alanlar tespit edilirse gerekli görüldüğü takdirde FFA denilen test yapılır. Bu test damarınızdan verilen boyalı bir madde sayesinde göz dibinizin fotoğrafı çekilir ve sızdıran damarlar ve beslenemeyen bölgeler tespit edilir. Bu yöntem sayesinde tedavi kararı daha kolay alınır.
Tedavi Yöntemleri Görme kaybı riskini yüzde 50 oranında azaltması sebebiyle, klinik önem taşıyan maküler ödemlerde bütün gözlere, görme keskinliğine bakılmaksızın LFK (Lazer fotokoajulasyon) tedavisi yapılmaktadır. Tedavideki esas gaye kanayan ve sızdıran damarları kapayıp, hastanın görme seviyesini korumaktır.
Lazer tedavileri ile yetersiz kalan gözlerde veya kontrol altına alınamayan hastalarda ileriye dönük daha ciddi komplikasyonlar ortaya çıkar.
Bunlar arasında :
1. Ağır Persistan vitre içi hemarojiler (en sık konulan indikasyon)
2. Makulayı (görme noktasını) tutan traksiyonel retina dekolmanı
3. Ağır, ilerleme gösteren (agresif) fibrovasküler proliferasyonlar
4. Yoğun IVH (intra vitreal hemoraji) ile birlikte bulunan Rubeosis İridis (iriste yeni damarlanmaların oluşumu)
5. Yoğun persistan (tekrarlayan) subhialoid hemorojiler
Yukarıda sayılan bu 5 durumda PPV (Pars Plana Vitvektomi) yapılması zorunluluğu vardır. Vitrektomi, göz içine girilerek kanın temizlenme şeklidir. Bu yüzden, son aşamalara gelmeden hastalarımız bilinçli olarak periyodik göz dibi kontrollerini yaptırmalılar. İyi bir kan şekeri düzeyi ve sürekli takip altında olmalarında fayda vardır. Unutmayalım ki Diyabetik Retinopati hiçbir semptom (belirti) vermez. Eğer belirtiler ortaya çıkmış ise hastalık ileri safhalara gelmiş demektir ki bu da tedavilerini zorlaştırır ve görme kaybı açısından riskleri yüksektir.