Güncelleme Tarihi:
Anadolu Sağlık Merkezi Uzman Psikolog Selin Karabulut, “17 adımda dijital detoks” nasıl yapılır sizler için anlatıyor.
Detoks aslında arınma, temizlenme anlamına geliyor. Ancak bize zararı olduğunu düşündüğümüz şeylerden arınmak, temizlenmek isteriz öyle değil mi?
Uzaklaşmak, eski halimize dönmek bizi adeta yeniler. Bahsi geçen her ne ise o olmadan da yaşayabildiğimizi hatırlayabilmek ve zararlı etkilerinden uzaklaşabilmek; İşte detoksun amacı da budur!
DİJİTAL TEKNOLOJİNİN SİZİ ELE GEÇİRMESİNE İZİN VERMEYİN!
"Her türlü bilgiden anında haberdar olmak, hemen her şey hakkında fikrimizi kitlelere bildirmek, her anımızı paylaşmak, mobil haldeyken dizi-film izleyebiliyor olmak, maillere saniyesinde geri dönüş yapabiliyor olmak, haberleri en başta, en hızlı alabiliyor olmak" ne zamandan beri günlük ihtiyaçlarımız arasına girdi ki?
İşte, dijital detoks da hayatımıza sonradan dahil olan ancak bizi adeta ele geçirmiş olan tüm dijitallerden uzak durmak, uzak durmaya çalışmak anlamına geliyor. Belki bir süreliğine, belki daimi olarak...
Bazı ülkelerde dijital detoks başlıklı kamplar, oteller, tatil köyleri var. Bizde zayıflamak için gidilen oteller vardı bir zamanlar. Onun gibi... Ancak bunu sadece sosyal medya olarak düşünmemek lazım. Laptoplar, mailler, tabletler, telefonlar, oyunlar, konsollar, sosyal medya platformları... Hepsini dahil edebiliriz.
SİZDE DE BU BELİRTİLER VARSA, DİJİTAL DETOKSA İHTİYACINIZ VAR DEMEKTİR;
- Hemen hemen her işinizi internetten halletmeye çalışıyorsanız
- Önceden ilgilendiğiniz hobileriniziden iyice uzaklaştıysanız
- Elinizden cep telefonu ve/veya tabletinizi düşüremiyor, şarjı bittiğinde panik oluyor vey yedek şarjlar taşıyorsanız
- Sabah gözünüzü açar açmaz ilk işiniz telefonunuza bakmak oluyorsa,
- İşinizle ve/veya evinizle ilgili görev ve sorumluluklarınızı ihmal etmeye başladıysanız
- Sosyal medya platformlarında artan beğenme sayıları, yorumlar, arkadaşlık istekleri sizi mutlu ediyorsa
- Sırf sosyal medyada vakit geçirmekten ötürü geç yatıyor, uykusuz kalıyorsanız
- Aslında çok sevdiğiniz, görmek görüşmek istediğiniz arkadaşlarınızla çok uzun zamandır görüşmediğinizi fark ettiyseniz
- Hemen hemen yaptığınız her şeyden herkes haberdar ise, dahası haberdar olunsun arzunuz yüksek ise
- Sosyal medya platformlarını özellikle eşleri, eski sevgilileri, eski sevgililerin yeni sevgililerini takip etmek amaçlı kullanmaya başladıysanız
...belki de dijital detoks uyguamanın zamanı gelmiştir...
"BİR ZAMANLAR SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLER, ZAMANLA SİZE SAHİP OLUR"
Aslında teknolojik cihazlar için ne kadar da geçerli bir felsefe öyle değil mi? Herkesçe bilinen izlenen bir filmde şöyle bir replik vardı: “Benim şarj ettiğim bir alet beni ne kadar yönetebilir ki?”
Hayatımızı kolaylaştıran cihazlar; bir yandan da hayatımızı yönlendirir hale geliyor. Check-in yani yer bildirimi yapmak zorunda hissediyoruz, yediğimizin içtiğimizin fotoğrafını paylaşıyoruz, çocukların karnesini, doğum günü pastasını her şeyimizi paylaşıyoruz. Ne kadar da yalnızmışız baksanıza.
DİJİTAL TEKNOLOJİNİN VERDİĞİ MUTLULUK KISA ÖMÜRLÜ
Dünya üzerinde yer edindiğimizden emin olmak istiyoruz, beğenilmek, sevilmek, takdir edilmek istiyoruz... Aslında “like” butonu her şeyi açıklıyor. Beğenildikçe mutlu olduğumuzu sanıyor aksine yalnızlaşıyoruz. Benliğimiz beslenmiş, kuvvetlenmiş gibi oluyor ama aslında güçsüzleşiyor hassaslaşıyoruz. Yeteneklerimizden, sosyal iletişim becerilerimizden, dil becerilerimizden uzaklaşıyoruz. Evet bilgi sahibi oluyoruz, hem de çok hızlı, ama hatalar da yapıyoruz, hafızamızı yitiriyoruz, değerlerimizi kaybediyoruz.
Aslında gözetleniyoruz ve artık bunu bile isteyerek yapıyoruz. Ne tuhaf! Üç boyutlu yaşamaktansa 2 boyutlu yaşamayı tercih ediyoruz. Pijamalarımızla evde otururken beğendiğimiz kişiyle romantik sohbetler edebiliyoruz, ne rahat! Biliyor musunuz, ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, akıllı telefon sahiplerinin yüzde 77'si telefonlarından uzak kalmamak için çikolata yemekten, yüzde 69'u kahve içmekten, yüzde 21'iyse cinsel hayatından vazgeçmeye hazırmış, ne tuhaf!
SOSYAL MEDYA GENÇLERİ DEPRESYONA SÜRÜKLÜYOR
Kaliforniya State Üniversitesi’nde Psikoloji Profesörü olarak görev yapan Larry Rose’un yaptığı ve sonuçlarını 119. Geleneksel Amerikan Psikoloji Birliği Konvansiyonunda paylaştığı “Poke Me: How Social Networks Can Both Help and Harm Our Kids” adlı araştırma, farklı coğrafyalara dağılmış 300 gencin 15 dakikalık davranış analizleri üzerinden gerçekleştirilmiş. Sonuçlara göre, yoğun olarak Facebook kullanan gençlerde görülen psikolojik davranış bozuklukları şöyle sıralanıyor;
Özellikle sosyal medya platformlarında uzun süre yer alan gençlerde antisosyal eğilim, aşırı davranışlar, agresif tavırlara rastlandığı; sosyal medyayı ve teknolojiyi yoğun kullanan gençlerde ise okuldan uzaklaşma eğilimi, mide ağrıları, uyku sorunları, sinirlilik ve depresyon görüldüğü, 15 dakikalık gözlem periyodu sırasında hesaplarını en az bir kez kontrol eden gençlerin ders notlarında düşme eğilimi ve okumaya ayrılan sürede azalma olduğu aktarılmış.
SOSYAL MEDYA VE ŞİŞİRİLMİŞ KARAKTERLER
California üniversitesinden Larry Rosen araştırmasında aşırı derecede Facebook kullanan çocukların iletişim zorluğu yaşadıklarını belirtmiştir. Bu çocukların genel özelliklerinin aşırı derecede bencil, kendini beğenmiş, aşırı sabırsız ve saldırgan olduğu gözlenmiştir. York Üniversitesi yaptıkları araştırma sonucu, kadınların çekici fotoğraf koymaya yoğunlaştıklarını; erkeklerin ise, “About me” (hakkımda) kısmında kendilerini methetmeye yoğunlaştıklarına dikkat çekmişlerdir.
Metroda, otobüste, durakta, sokakta... Sohbet eden insanlar görüyor muyuz? Sokakta oynayan çocuklar? Ya da kitap okuyan gençler? Kulaklıkla müzik dinliyoruz, “zamanı değerlendiriyoruz”, koca koca adamlar dolmuşta oturup dizi izliyoruz, zar zor tutunup ayakta durabilmeyi başardığımız metroda şeker oyunu oynuyoruz, beş altı kişi aynı kareye sığmaya çalışıyoruz...
Elbette ki yalnızlaşıyoruz, iletişim kurmuyoruz. Zaten bunları yaparak etrafa “iletişime kapalı” mesajı vermiyor muyuz? Arkadaşlarımızla buluşmak yerine whatsapp grubundan yazışıyoruz, eşimizle sohbet edip sevişmek yerine, ayakları uzatıp sosyal medyada “takılıyoruz”.
SADECE PSİKOLOJİK DEĞİL, FİZİKSEL SAĞLIĞINIZ DA TEHDİT ALTINDA
Bunun yanında başka durumlar da ortaya çıkabiliyor. Örneğin, Boyun Fıtığı. Akıllı cep telefon ve tablet kullanırken boynunuz 45-60 derece arasında hareket etmek zorundadır. Boyunun bu şekilde bir pozisyon alması omurga bölgemize yoğun bir ağırlık yaratarak sinir kökünü ciddi bir şekilde etkileyerek boyun fıtığı olma riskini artırır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan araştırmaya göre uzun vadeli akıllı cep telefon ve tablet kullanımı vücut dokularımıza aşırı termal ısı vererek kanser veya beyin tümörüne yol açabiliyor. Radyasyona maruz kalanların veya çok sık dijital kominikasyonlu iş içinde olanların beyin tümörü riski vardır ki beyin tümörünün baş ağrısı, düşünme, konuşma ve kelime bulmada güçlük ve yavaşlama, denge kaybı, baş dönmesi, sersemlik, duymada zorluk çekmek veya hafızada azalma gibi yan etkileri vardır. Ayrıca cep telefonu-tabletle uğraştığımız zamanlarda yürüyüşten, spordan, egzersizden, eğlenceden mahrum kalmış oluyoruz, hatta belki keyifli bir yemekten!
Hiç mi yararı yok? Hep mi kötü derseniz, hayır. Ancak doz ayarı yapmak lazım. Kendimizi kontrol etmek lazım, durup düşünmek lazım. En son ne zaman cep telefonum olmadan evden dışarı çıktım? En son ne zaman internetten yemek söylemek yerine çıkıp arkadaşlarla yedim?
BU OLUMSUZ ETKİLERDEN KURTULMAK İÇİN NELER YAPMALI?
İşte dijital detoks tam da bu noktada devreye giriyor ve işe yarar bir arınma olarak karşımıza çıkıyor. Dijital detoks için birkaç öneri. Bu önerilere sürekli ya da bir süreliğine uyup uymamak ise tamamen size kalmış...
- Telefon ve tabletinizde çok kullandığınız sosyal medya uygulamalarını dondurun. Hatta biraz daha ileri gidip Twitter ve Facebook hesaplarınızı silin. Neden olmasın?
- Gece cep telefonlarınızı kapalı tutun. Mümkünse iş yerine gidene kadar da açmayın!
- Facebook ve Twitter hesabınız gün boyu browser’ınızda açık kalmasın.
- Sevgiliniz ya da eşinizle her an detay detay mesajlaşıp paylaşmak yerine özleşmeyi, akşam eve gidince veya buluşunca sohbet etmeyi iple çekin.
- Ailenize ve sevdiklerinize vakit ayırın. Onlarla buluştuğunuzda çalmadığı sürece cep telefonunuza dokunmamaya çalışın.
- Belirli bir saatten sonra aciliyeti olmayan iletişimlerden uzak durmaya çalışın.
- Zamanınızı gezmek, görmek, okumak ve öğrenmek odaklı geçirmeye çalışın.
- Uzun zamandır görüşmediğiniz, özlediğiniz arkadaşlarınızla görüşün, onları bir yerlere davet edin.
- Size özel gelen anlarınızı hatırlamak için fotoğraf çekin, başkalarıyla online olarak paylaşmak için değil.
- Bir liste yapın; daha evvelden başlayıp bitiremediğiniz işleri, görmeyi arzu ettiğiniz dostları, yapılması gereken işleri yazın. Tamamlanan her bir işte kendinizi ödüllendirin.
- Spor yapın. Yürüyün, yüzün, fitness yapın! Spor salonunda telefonuyla meşgul olmaktan sporunu yapamayan, yapsa da verim alamayan kalabalıklardan olmayın.
- Televizyon bulunmayan bir ortamda, akşam yemeği yemeyi tercih edin. Tüm o yorum yaptığınız konuları, günlük ve siyasi meseleleri, eğlenceli konuları yemekte konuşun ve tartışın.
- Restoran seçimlerinizi ücretsiz wifi var mı kriterine göre yapmayın.
- Tatil dediğimizde cep telefonunun kapatıldığı, diz üstü bilgisayarın kullanılmadığı, e-postaların, Facebook, WhatsApp ya da Twitter’dan uzak bir zaman dilimi akla gelmelidir. Peki bunu başarabilen var mı? Günlük yaşamdaki alışkanlıklarımızı ve işlerimizi tatile de taşırsak bunun adı tatil olur mu? Tatile giderken laptop, tablet gibi dijital eşyalarınızı yanınıza almamaya çalışın.
- Telefon açıp insanlarla konuşarak iletişim kurmayı, mümkünse yüz yüze iletişimi tercih edin.
- Bu paylaşım bana ve/veya diğerlerine ne sağlayacak diye düşünün.
- Güvenlik, gizlilik gibi konuları önemseyin, unutmayın ki günümüzde bilgi paylaşımı kötü amaçlar için de kullanılıyor.