Güncelleme Tarihi:
Devedikeni, güçlü ve çizgili gövdesinin ucundaki iğneli ve mor renkli çiçekleriyle heybetli bir bitkidir. Devedikeni, keskin dikenlerle bezenmiş yeşil kısımlarıyla ilk bakışta diğer kenger türlerini anımsatır. Ama devedikeninin yapraklarının dallanan damarlarındaki beyaz benekler ayırt edicidir. Bu bitkinin diğer adları eryemana dikeni, Kutsal Meryem dikeni ve kutsal dikendir. Tür adı olan marianum Bakire Meryem’i ifade eder. Bir Orta Çağ söylencesine göre Meryem’in sütünden bir damla bitkinin yapraklarına düşmüştür. Süt yapraklara değdiğinde beyaz benekler ortaya çıkmış ve var olmaya devam etmiştir. Orta Çağ’da insanlar bitkinin görüntüsünde tıbbi olarak nasıl kullanılması gerektiğinin ipuçlarının var olduğuna inanırlardı.
EMZİREN ANNELERİN SÜTÜNÜ ARTTIRIYOR
Devedikeni emziren annelerin sütünü arttırmak için kullanılırdı. Bu kullanım bir tarafa, devedikeninin bitkisel tıptaki esas önemi karaciğer sorunları için 2000
yıldan fazla bir süredir kullanılmasından gelir.
KARACİĞER RAHATSIZLIKLARINA İYİ GELİYOR
Devedikeninin bütün kısımları yenebilir. Romalılar devedikenini sebze olarak yetiştirir, bitkinin özünü balla karıştırıp safra kesesine iyi geldiğine inandıkları bir karışım yaparlardı. 12. yüzyılda devedikeni birçok Avrupa ülkesinde, özellikle Almanya’da, tıbbi alanda kullanılan bir bitki olarak yerini aldı ve karaciğer yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülen rahatsızlıklar için kullanıldı. Orta Çağ’da yazılmış birçok bitki kitabı devedikeninden bahseder. Yüzyıllar boyunca devedikeni yaygın bir bitki olmaya devam etti ve sonrasında Amerika’ya götürüldü.Orada da karaciğer, dalak, böbrek rahatsızlıkları ve sarılık hastalığı için kullanıldı. Ama 20. yüzyılın başlarında zamanı geçmiş bir bitki olarak görülmeye başlandı.
1960’lı yıllarda araştırmacılar karaciğeri korumak için devedikeni tohumundan elde edilen kimyasalları kullanma fikrini ortaya atınca devedikenine olan ilgi yeniden alevlendi. Günümüzde devedikeni birçok toksine, örneğin yüksek dozda alındığında karaciğere zarar veren asetaminofen, karşı karaciğeri korumak için kullanılmaktadır. Viral hepatit, kronik karaciğer hastalığı ve siroz için de tavsiye edilir.
TEDAVİ AMAÇLI KULLANILIYOR
Devedikeni 2000 yıldan uzun bir süredir karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıkları, “gözler ve derinin sarıya döndüğü” sarılık tedavisi için kullanılmaktadır. Geçmişteki yazılar araştırmacıları, hepatit, siroz ve toksin ve ilaç kullanımına bağlı karaciğer rahatsızlıklarında devedikeninin etkisini incelemeye itmiştir. Bilim devedikeninde bulunan ve flavonolignan (silymarin olarak da bilinir) diye adlandırılan bileşenlerin karaciğer hücrelerini alkol, asetaminofen (Tylenol) ve çok
zehirli evcikkıran mantarına karşı koruduğunu göstermiştir. Aslında silymarinin özel karışımları Avrupa’daki mantar zehirlenmelerine karşı panzehir olarak acil durum odalarında bulunur. Bitkilerin güvenilirliğini ve etkisini test eden Alman E Komisyonu’nun devedikenini toksin ve siroza bağlı karaciğer rahatsızlıkları ve iltihapları için önermesine şaşırmamak gerek. Devedikeni ve aktif bileşenleri ABD ve dış ülkelerde araştırılmaktadır. Ulusal Kanser Enstitüsü’ne göre silymarin, toksinlerin hücrelere girmesini engelleyerek ve karaciğerdeki toksinleri zararsız hale getiren enzimleri harekete geçirerek karaciğeri korur. Silymarin kemoterapi sırasında karaciğer hücrelerini koruyabilir ve kemoterapide kullanılan bazı ilaçların gücünü arttırabilir.
Devedikeninin koruyucu etkileri karaciğeri de aşabilir. Araştırmacılar bu bitkinin böbreği ilaç ve radyasyon kaynaklanan tahribatlara karşı, deriyi de ultraviyole ışınlara karşı koruduğunu göstermişlerdir. Ancak devedikeninin karaciğer hücrelerini koruduğuna dair yapılan çalışmalara rağmen alkol kaynaklı karaciğer rahatsızlığı ve Hepatit B ve C hastalığı bulunan insanlarda yapılan çalışmalar tam tersi bazı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
NASIL KULLANILIR?
ÇAY: 1 çay kaşığı ezilmiş devedikeni tohumunu 1 bardak suda 10 dakika demleyin. Süzün. Günde 1-3 bardak için.
TENTÜR: Karaciğer için kullanıyorsanız alkol ekstreleri önerilmez.
EKSTRE: Karaciğeri korumak için kullanıyorsanız en az % 70 oranında silymarin içeren bir ürün kullanın. Doz genellikle günde 210-420 mg’dır. Araştırmalar devedikeninin fosfatidilkolinle karıştırıldığında emiliminin hızlandığını göstermiştir
NERELERDE YETİŞİR?
Küçük çaplı bir cins olan Silybum, Avrupa kökenli iki dikenli türü kapsar. Diğer tür İspanya’dan Kuzey Afrika’nın doğusuna kadar uzanan Silybum ebernum’dur. Devedikeni 1,5 metre uzunluğa ulaşabilen tek yıllık ya da iki yıllık bir bitkidir. Bitkinin tabanındaki dikenli ve beyaz benekli yapraklar düz ve lobludur, dişli parçaların sonunda sağlam bir diken bulunur. Yaprakların boyu 20 cm’ye genişliği 10 cm’e ulaşır ve genellikle mızrak şeklindedir. Sap yaprakları sarı-beyaz dikenleriyle daha küçüktür. Çiçeklerle dolu çiçek başı ana sapın tepesinde durur. Parlak, koyu ve 0,5 cm’lik tohumlar kullanılır.
Kuru toprakta yetişen ve yol kenarlarında, Akdeniz bölgesinin ve Güneybatı Avrupa’nın boş arazi ve tarlalarında bulunan devedikeni Roma İmparatorluğu
döneminden bu yana yetiştirilmektedir.
Avrupa’nın büyük kısmında yerlileştirilmiştir. Kuzey Amerika ve Güney Amerika’nın ılıman bölgelerine götürülen devedikeni, özellikle Kaliforniya’nın iklimi Akdeniz iklimine benzeyen bölgelerinde fazlasıyla yetiştirilir. Ayrıca Kuzey Amerika’nın farklı bölgelerinde dağınık olarak bulunur.
Bahçenizde devedikeni yetiştirmeniz komşularınızda sizin akıl sağlığınıza dair soru işaretleri yaratabilir. Bitki tohumla çoğalır. İyi drene edildiği sürece toprağın kuru ya da verimsiz olmasının bir önemi yoktur. Güneşi sever. Devedikeni İngiliz bahçelerinde sebze olarak yetiştirilirdi ve dikeni ayıklanan genç yapraklar ilkbaharın başında yenirdir. Genç sapların kabuğu soyulup kuşkonmaz otu gibi yenirdi. Saka kuşlarının çok sevdiği tohumlar kuş yemlerinde kullanılmıştır.
Tohumlar ve özellikle tohumlardan yapılan ekstre bitkisel tıpta kullanılır. Karaciğer rahatsızlıkları için kullanımı 1. yüzyıla kadar uzanır.
Ticari değeri olan bir ürün olan devedikeni farklı zamanlarda ve yükseklikte çiçeklenebildiğinden hasat zamanını belirlemede sorun yaşanabilir.
Bitki tamamen olgunlaştığında tohumlar buğday biçerdöveriyle hasat edilir. Biçerdöver hasat zamanı kuru olan tohumları ağızdan ayırır, tohumlar
alıcıya gönderilene kadar ambarlarda bekletilir.
BU VE BUNA BENZER BİRÇOK ŞİFALI BİTKİNİN LİSTELENDİĞİ KİTABI GÖRÜNTÜLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ