Güncelleme Tarihi:
Kanserin gerek tanı gerekse tedavi aşamasında kişileri psikolojik açıdan da derinden etkilediğini belirten İstanbul Kent Üniversitesi'nden Psikolog Merve Oğur, bu zorlu süreçte hastalara birtakım uyarılarda bulundu. Bu hem fiziksel hem psikolojik açıdan kişilerin zorlandıkları bir dönem diyen Psikolog Merve Oğur, "Bu dönemde kanser hastalarında en fazla anksiyete, depresyon, uyum bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları görülüyor. Bunun yanı sıra yaşam kalitelerinde ciddi bir düşüş beliriyor. Kişilerin benlik saygılarında düşüş yaşanabiliyor. Hastalar, kanser öncesindeki sosyal rollerini devam ettirmede çok zorlanıyor. Özellikle tedaviye ve bunun neden olabileceği fiziksel ağrıya bağlı olarak sosyal işlevlerini yerine getiremiyorlar. Bu onların özgüvenlerinde bir kayba yol açıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"KABULLENME SÜRECİ UZUN SÜRERSE PSİKOLOJİK TEDAVİ ÖNERİRİZ"
Kişinin kanser hastalığını kabul etmesinin zor olduğunu ifade eden Psikolog Oğur, "Kanserde inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme süreçleri var. Aslında hastanın yaşadığı bu evrelere olanak tanımak, bunları yaşamasına izin vermek burada çok önemli. Eğer kabullenme süreci biraz uzun sürerse yakınları tarafından kişi psikolojik tedaviye yönlendirilmeli. Tedavi ne kadar erken başlarsa o kadar etkili olacaktır. Tedavi multidisipliner bir ekipçe verilmelidir. Bu tedaviye katkı olarak yakınlarının da destek olması gerekir. Psikolojik desteğe duyulan ihtiyaç hiçbir zaman azalmaz. Hastalığın doğası çok belirsiz, yaşam çok belirsiz. Kanserle birlikte kişinin varoluşuna duyduğu güven darp oluyor. Hastalığın bu belirsiz doğası her daim bir psikolojik desteğe ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Psikolojik destek hastalığın her aşamasında olması gereken bir parça" uyarısında bulundu.
HASTA YAKINLARINA DÜŞEN GÖREVLER
Kanser hastası yakınlarına da bu süreçte büyük görevler düştüğünü hatırlatan Oğur, uyarılarını şu sözlerle sıraladı:
"Onlar da önce hastalığı kabullenmeli, hastanın ihtiyaçlarıyla uyumlu ve sürekli bir sosyal destek sağlamalı. Hastanın ihtiyaçları ile uyumlu derken onun kaygılarını, duygularını ifade edebileceği bir ortam oluşturulmalı. Eğer hasta sessizliğe ihtiyaç duyuyorsa bu sessiz ortamı sağlayabilmeleri, çok fazla öğüt vermeden yanlarında olduklarını hatırlatmaları gerekir. Umut aşılayıcı bir yaklaşımda olurlarsa o zorlayıcı tedavi için hastalar da bir güç bulur. Tedaviye devam etmeleri biraz daha kolaylaşır. Kişi bu süreçte fiziksel olarak işine devam edemeyebilir, okuluna devam edemeyebilir. Burada yaşama tutunması ve umudu pekiştirmesi için bir hobi edinmesi kişi açısından çok etkili olacaktır."