'Darbecilere karşı genetiğin zaferi'

Güncelleme Tarihi:

Darbecilere karşı genetiğin zaferi
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2013 15:58

Profesör Mary-Claire King.Dünyanın en ünlü genetik bilimcilerinden biri. “Meme kanseri genini” bulan bilim insanı. Ayrıca, genetik bilimini insan haklarıyla buluşturan kişi. Genetiği kullanarak, Arjantin’de darbeci askerleri pes ettiren kişi. İşte tam da bu nedenlerle, Hollywood’da şu sıralar hayatı film haline getiriliyor Prof. King’in. Filmde Prof King’i ünlü Amerikalı yıldız Helen Hunt canlandıracak.

Haberin Devamı

Hollywood’un bile ilgisini çeken Prof King ile Türkiye’ye bir öğrencisinin düğünü için geldiği Ankara’da, Amerikan Büyükelçiliği rezidansında sohbet etme imkanı bulduk.
Tabi en önemli soru, Türkiye’de son dönemde en çok tartışılan konuydu; Milliyetçilik.
Nedir milliyetçilik? Doğuştan mı gelir, kültürel olarak mı oluşur?
İşte Prof Mary-Claire King’in yorumu;
"Milliyetçilik bana göre insanların seçtiği bir olgu; İnsanların kendileri için seçtiği bir siyasi kimlik. Vatandaşlık kimliği. Ben bir Amerikalıyım. Amerikan bakış açısıyla baktığınızda, sonuçta bizim ülkemize hepimiz gezegenin tüm bölgelerinden göçmen olarak gelmedik mi?"


 
“MİLLİYET KÜLTÜREL BİR KONUDUR, GENETİK DEĞİL…”


 
Prof King, genetik araştırmalar sonucunda aslında tüm insanlığın "Afrika kaynaklı olduğuna" da dikkat çekti;
"Genetik,insanların nereden geldiklerinin, göç ettiklerinin belirlenmesinde çok büyük başarıyla kullanılıyor. Şu anda dünyanın her bölgesinde yaşayan insanların, Afrika'daki ortak geçmişimizden çıktıktan sonra, nerelerden geçerek bulunduğu yere geldiği genetik yoluyla belirlenebiliyor. Aslında hepimiz original olarak Afrika’dan geliyoruz. Afrika’dan Asya’ya geçilmiş. Ardından Avustralya’ya gitmişler. Sonra Doğu Asya’ya. Yukarıya doğru gidilmiş, buradan Avrupa’ya geçiş olmuş.
Pekçok insan aşağıya, yukarıya, doğuya batıya durmadan göç etmiş 50 bin yıl boyunca.

Haberin Devamı

Genetik bu açıdan bakınca çok değerli; bize göç hakkında bilgiler veriyor. İnsanların iklime nasıl adapte olduklarını, bulaşıcı hastalıklara karşı verdikleri tepkileri anlatıyor. Bu açıdan bakınca, milliyet kültürel bir konudur, genetik değil..."

 
“TÜRKİYE’DEKİ DEMOGRAFİK YAPI BÜYÜLEYİCİ…”


 
Prof King, Türkiye'deki demografik yapıyı "büyüleyici" olarak nitelendiriyor. Bunun nedeni ise, Anadolu topraklarının binlerce yıl boyunca göç yollarında yer alması;
"Türkiye, dünyada genetik açıdan en büyüleyici ülkelerinden biri. Bunun en önemli nedenleri arasında, ülkenin tarihi demografisi geliyor. Hem ülkenin kültürel tarihi, hem de insanlarının yüzyıllar boyunca yaptıkları göçler, Türkiye'yi genetik bilimi açısından büyüleyici kılıyor" diyor Dr King ve ekliyor;
"Türkiye'ye pekçok kez ziyarette bulundum. Bu ziyaretim ise Amerika'daki bir post doktora öğrencimin düğünü. Kendisi Ispartalı, evleneceği, o da genetikçi olan kız arkadaşı Ankaralı. Ankaralı kızın ailesi çok modern bir aileden geliyor. Ispartalı erkeğin ailesi ise daha geleneksel. Hem Ankara'da, hem de Isparta'da düğün yapılacak. Ve benim de katılma şansına erişeceğim  bu iki farklı düğün bile, Türkiye'nin kültürel açıdan ne kadar zengin olduğunun göstergesi. Ve o evlenen ikisi; benim akademik çocuklarım onlar..."
Prof King'e göre, bu kültürel ve genetik zenginlik, Türkiye'yi özellikle tıp alanındaki araştırmalar açısından çok önemli kılıyor;
"Kanser, şizofreni, kalp hastalığı gibi, tüm insanlarda görülme olasılığı bulunan hastalıkların araştırılması konusunda, bu kadar büyük bir demografik zenginlik büyük önem taşıyor."

 

Haberin Devamı

 
GENETİK BİLİMİNİN İNSAN HAKLARINA KATKISI

 

Prof King’i bilim dünyasında önemli kılan unsurlardan biri de, genetik bilimini insan haklarının kullanımına sokmuş olması. Arjantin’deki darbeciler, pekçok kadın ve erkeği hapishanelere gönderdiklerine, çocuklarını da alıp, evlatlık verdiler.
İşte o annelerin, kendilerinden izinsiz evlatlık verilen çocuklarını arayışının önünü açtı Prof. King’in çalışmaları.

 

PERŞEMBE BÜYÜK ANNELERİ…

 

Arjantin’de cuntacıları pes ettiren yolda işaret fişeğini, kızları hapiste, torunları evlatlık verilen büyükanneler başlattı. Her Perşembe toplanıp, torunlarını geri isteyen büyükannelerin hareketi “Perşembe büyük anneleri” adını aldı. Tıpkı daha sonra Türkiye’de de ortaya çıkan “Cumartesi anneleri” gibi, haklarını barışçı gösterilerle aradılar.
Bu insani çağrı, tüm dünyanın ilgisini çekince Arjantinli cuntacılar, topu bilinmeze atmak istediler;
“Hangi çocuğun kime evlatlık verildiğini bilmiyoruz. Aradan yıllar geçti, çocuklar büyüdü. Gerçek ailelerin bulunması mümkün değil” diyerek, tepkileri savuşturmak istediler.
İşte tam bu aşamada devreye Prof King girdi. Yaptığı genetik çalışmalarla, tek tek evlatlık verilen çocuklarla, anne-babaların genetik örneklerini karşılaştırdı. Ve çocukların, gerçek ailelerine geri verilmelerinin önünü açtı.

 

Haberin Devamı

“ŞİLİ’DE YÜZLERCE ÖĞRENCİM ÖLDÜ, KAYIP OLDU”

 

Prof King’in Arjantin’deki bu genetik çalışmaya gönüllü olması aslında tesadüf değil. Çünkü kendi hayat hikayesi içinde de benzer bir askeri darbe deneyimi var;
“Şili de, insanın evrimi üzerinde bir projede çalışıyordum. Hem ders veriyor, hem de saha çalışmaları yapıyorduk ki, 1973 yılında Şili askeri darbesi yaşandı. Darbeden sonra Şili'de kalamadık. Pekçok öğrencim öldürüldü ya da kayboldu."

 

ŞİLİ DARBESİ ETKİSİNDEN KURTULMAYA ÇALIŞIRKEN,  MEME KANSERİ GENİNİ BULDU

 

Şili’de yaşadığı bu darbe tecrübesini atlatma çabaları, Prof King’in tüm dünya kadınları için “büyük müjde” niteliği taşıyan buluşu yapmasının da önünü açmış. Şili’deki darbenin yarattığı depresyondan kurtulmak için kendisini çalışmaya veren, meme kanseri projesine dahil olan Prof King, kadınların kabusu meme kanserinin nedenini, meme kanseri genini bulmuş. Bu buluş tıp dünyasında, meme kanseri ile mücadelede çığır açan adım olarak görülüyor. Prof King, kendisini bu büyük buluşa götüren ortamı şöyle anlattı;
"Ülkeme dönüşte, Şili'ye ilişkin bu kötü olayların etkisinden kurtulmak için entellektüel açıdan farklı bir çalışma yapmak istedim. O dönem, Başkan Richard Nixon'ın kansere savaş açtığı dönemdi. Kanser araştırmalarına hiç olmadığı kadar çok mali kaynak ayrılıyordu. San Fransisco'da meme kanseri araştırmasına ilişkin bir projeden davet aldım. Ve Şili'nin kötü anılarından kurtulmak için de kendimi çalışmaya verdim..."
İşte bu proje açmış meme kanseri geninin bulunmasının önünü. Prof King anlatıyor; "Bu araştırmaya hevesle başladım çünkü meme kanseri kadınlar açısından çok önemli bir sorun. Meme kanseri konusu o zamana kadar hep çevresel etkiler üzerinden incelenmiş, hiç evrim açısından incelenmemişti. Sonuçta, meme kanseri geni ortaya çıktı."

Haberin Devamı


 
"BİZ DE GAZETECİLER GİBİ ÇALIŞIYORUZ; DUYGULARIMIZI KATMADAN..."


 
İnsan hakları gibi çok zor bir alanda da çalışan Prof King, bilim insanları ile gazeteciler arasındaki benzerliğe de dikkat çekti;

"İnsan hakları alanında çalışmak çok önemli. Çünkü aileleri biraraya getiriyorsunuz. Bunu bir gazeteci olarak en iyi sizin takdir edeceğinizi sanıyorum; çünkü, yeteneklerinizi, işinizi insan hakları gibi bir alanda kullanmanın ne kadar önemli olacağını siz gazeteciler de biliyorsunuz. Böylesine önemli bir konuda, teknik kısma odaklanmak, duyguları bir tarafa bırakmak, kısacası profesyonel davranmak çok önemli. Yine tıpkı gazetecilerin yaptığı gibi. İşinizi doğru nedenlerle yaptığınızı bilmeniz gerekir. Kafanızda hiçbir şüphe olmaması gerekir. Zaten bu benzerlikler yüzünden gazetecilere çok büyük saygı duyuyorum."
 
"Önce işimi yapıyorum, sonra bırakıyorum annelik duyguları gelsin..."
 
Prof King, insan hakları alanındaki çalışmaların "hata kabul etmez" yönüne de dikkat çekti;
"İşiniz hata kabul etmiyor. Aileleri biraraya getirmek için herşeyi doğru yapmanız gerekir. Eşleşmelerin doğru yapılması, istatistiklerin doğru konulması çok önemli. Bu açıdan, duygusal gerçeklerin çalışırken dikkatinizi dağıtmasına izin veremezsiniz. Ancak sonuca ulaştığınızda, kararınızı tam ve açık olarak ortaya koyduğunuzda, işin duygusal yanını düşünebilirsiniz. Ancak iş bittiğinde, kendinizi biraz geriye çekip bakabilir ve bir anne gibi hissedebilirsiniz, kendinize bunun için izin verebilirsiniz..."

Haberin Devamı


 
BİLİMLE UĞRAŞANLARIN BAĞIMSIZLIĞI ÖNEMLİ


 
Prof King'in dikkat çektiği bir başka konu isebilim insanlarının bağımsızlığı;
"Bilim adamlarının önemli görevlerinden biri de hükümetlerine tavsiyelerde bulunmak.  Hükümetlerin pekçok önemli konudatamamen bağımsız yanıtlara ihtiyaçları var. Bu açıdan bakınca, bilim insanlarının bağımsız olmaları çok önemli."
Prof King, ABD'de Ulusal Bilim Akademisi'nin 1863 yılında Başkan Abraham Lincoln
tarafından, "tam da Amerikan iç savaşının ortasında" kurulduğunu anlatıyor ve ekliyor;
"Ben yine bir Amerikalı olarak konuşacağım; Amerika’da bilim yapmanın en güzel yanı, bağımsız olarak çalışabilmemizdir. Abraham Lincoln bizim Ulusal Bilim Akademisi'ni iç savaşın tam ortasında kurdu. O zaman, böyle bir adamın bundan başka yapacak pekçok işi olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak o, Akademi’yi bilerek savaş sürerken kurdu. Çünkü savaş sonrasında bağımsız bilim insanlarına, mühendislere danışma ihtiyacı duyacağını biliyordu. Onların tavsiyelerine ihtiyaç duyacağını biliyordu. 1863’te de bizim akademi bağımsızdı ve hükümeti de ciddi şekilde eleştiriyordu. Hala bunu yapıyor. Başkan Obama da,seçildikten sadece birkaç gün sonra akademiyi ziyaret etti, bilim insanlarına verdiği önemi göstermek için..."
 


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!