‘Çöp ev’ olarak bilinen istifçiliğin arkasında ne var? ‘Hayatınızı yaşayamayacağınız bir noktaya ulaşıyorsunuz’

Güncelleme Tarihi:

‘Çöp ev’ olarak bilinen istifçiliğin arkasında ne var ‘Hayatınızı yaşayamayacağınız bir noktaya ulaşıyorsunuz’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 14, 2023 09:24

Ara ara televizyonda izlediğiniz ya da gazetelerde okuduğunuz ‘çöp ev’ haberlerinin ardında gerçekte ne var hiç merak ettiniz mi? Dünya genelinde sanıldığından daha yaygın olan istifçilik, ciddi bir ruhsal bozukluk olarak kabul ediliyor. Peki insanlar neden eski ya da yeni fark etmeksizin sayısız eşya biriktiriyor? Eşyaları nedeniyle evleri kullanılmayacak noktaya gelen kişiler neden bundan vazgeçemiyor? Ülkemizden ve dünyadan örneklerle istifçilik hakkında bilinmeyenleri mercek altına aldık...

Haberin Devamı

Ülkemizde genellikle ‘çöp ev’ olarak nitelendirilse de istifçilik, sadece eşya ya da çöp biriktirmek değil, altında ciddi sebepler yatan, dikkatli ve hedefe yönelik yardım gerektiren karmaşık bir durum olarak tanımlanıyor.

Son zamanlarda yapılan birkaç araştırma, istifçiliğin dünya nüfusunun yüzde 2 ila yüzde 6'sını etkilediğini öngörüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel tahminlerine göre yetişkinlerin yaklaşık yüzde 5'inin depresyonla yaşadığı düşünüldüğünde, bu rakamlar istifçiliği en yaygın zihinsel sağlık problemlerinden biri yapıyor.

Herhangi bir eşyayı elden çıkarma veya atma konusunda ciddi sıkıntılar yaşama, patolojik toplama ile tanımlanır. İstifçilik bozukluğu olan kişiler, eşyalardan kurtulmakta zorlanırlar. Aşırı biriktirme davranışı, eşyanın maddi değerinden bağımsız olarak gerçekleşir.

Uzman Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek

İstifçilik hakkında merak edilen detaylara geçmeden önce hem ülkemizden hem de dünyadan bazı örneklere bakalım...

‘PEYNİR KUTULARINI BEN ATTIKÇA O ÇÖPTEN TOPLUYORDU’

Pelin T. (30)

Annem, ben aşağı yukarı 18 yaşındayken kutu biriktirme huyu edindi. Önce güzel kutularla başlayan alışkanlık sonra "Ne olduğu önemli değil yeter ki kutu olsun" durumuna döndü. Ama özellikle peynir kutuları hassas noktası. Biriktirdiği kutular önce mutfak dolaplarında yer buluyordu kendilerine. Zamanla mutfaktan taşmaya başladılar. Holde fazla eşyaları, yastık yorganları koyduğumuz büyük bir dolabımız var. Mutfaktan taşan kutular bu dolaba girmeye başladı.

Haberin Devamı

Zaman geçtikçe artan kutularla beraber annemin biriktirmeye başladığı eşyalar da arttı. Kutuların yanına şişeler de eklendi. Neden biriktirdiğini sorduğumuzda “Lazım olur” cevabını alıyorduk. Ama o kutular ve şişeler nedense hiç lazım olmuyor, kullanılmıyordu.

Canıma tak ettiğinde elime geçenleri çöpe atıyordum, annem fark ettiği an çöpten geri alıyordu. Eğer geç kaldıysa ve attıklarımı geri alamamışsa sinir krizi geçiriyordu. Bu durum yıllar boyu böyle devam etti. Babamın ve benim hayatımız cehenneme dönmüştü. Ben çareyi ayrı eve çıkmakta buldum ama babam annemi bırakıp gidemiyordu. Ama bu şekilde de yaşayamıyordu. Süreç tam 10 yıl devam etti. Babam bu süre içinde annemi psikiyatra gitmeye ikna etmeye çalıştı, kavgalar etti, küstü, evden gitti ama sonunda yine geri döndü.

Annem uzmandan yardım almayı ben evlenme kararı alınca kabul etti. Bir gün karşısına geçtim ve “Evlenmeyi düşünüyorum ve bu süreçte yanımda olmanı çok istiyorum. Ancak evimiz erkek arkadaşımı getirebileceğim durumda değil. Açıkçası sen de onunla tanışabilecek durumda değilsin. Eğer yanımda olmak istiyorsan lütfen yardım almayı kabul et. Yoksa seni bu sürecin dışında tutmak zorunda kalacağım” dedim.

Haberin Devamı

Söylediklerim ona çok ağır geldi farkındaydım ama canını acıtmak istedim ki gerçeği kabul etsin artık. Çünkü annemi böyle görmeye dayanamıyordum. Evine giremiyordum, normal aileler gibi olamıyorduk. Babam desen hayatı bitmiş gibiydi.

Çok üzülse de bu sözler annemde işe yaradı. Bir süre sonra yardım almayı kabul etti. Tabii bu o kadar kolay bir süreç olmadı, olmayacak da. Bir yıldır istifçilik sebebiyle terapi alıyor annem. Tam olarak istifçilik bitti diyemeyiz ama evdeki eşyaların bir kısmını toplayıp depoya kaldırmayı kabul etti. Şimdi en azından evde yaşanabilecek alan var. Dolaplar hâlâ kutular ve şişelerle dolu ama o da zamanla düzelecek, eminim…

* * * * *

Haberin Devamı

'BİR ŞEYLERİ ÇÖPE ATTIĞIMDA HAYALLERİMİ DE ÇÖPE ATMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUM'

50’li yaşlarının sonlarında bekar bir anne olan Eliza Johnson, 20 yaşındaki öğrenme güçlüğü çeken oğluyla beraber yaşıyor. Kendisini ‘aşırı istifçi’ olarak tanımlayan Johnson, The Guardian'a yaptığı açıklamada, bu durumun kötü giden ilişkilerinden sonra arttığını söyledi.

Johnson eşyalar nedeniyle yatak odasına giremiyor, bu yüzden oğlunun odasındaki kanepede uyuyor. Beş yılı aşkın süredir devam eden öksürüğünün küften kaynaklandığından şüpheleniyor. Oğlu ona sürekli taşınmak istediğini söylüyor. Ancak Johnson, taşındıkları takdirde oğlunun ona yardım etmeyeceğini düşündüğü için adım atmıyor.

Haberin Devamı

Johnson'ın iki arabası var, biri giysiler, kozmetikler ve yiyecek torbaları ile dolu. Diğeri de yarıya kadar doluydu fakat tamir edilmesi gerekince Johnson onu boşaltmak zorunda kaldı. Arabadaki eşyaları atmak bir seçenek gibi görünmüyordu ama onları eve getirmek de kolay değildi.

"Her şey için yer bulmalı ve bunu yapmak için acele etmeliydim. Koridordaki dolaba çok şey doldurdum. Gerisi muhtemelen benim yatağımda ancak odaya giremediğim için unuttum. Sadece yoruldum ve bunaldım” diyen Johnson, şöyle devam etti:

“Yardım için ilk kez 15 yıl önce terapiste başvurdum. Doktor bana yapamayacağım bir şeyi önerdi; eşyaları atmamı söyledi. İnsanları eve davet edemiyordum. Arkadaşlarım evimle ilgili kötü yorumlar yapmıştı ve bu utançla baş edemiyordum. Yine de bir şeyleri çöpe attığımda hayallerimi de çöpe atmış gibi hissediyorum. Ama umudumu kaybetmiyorum ve bir gün yapabileceğime inanıyorum.”

* * * * *

Haberin Devamı

İNGİLTERE’DE GEÇEN YIL İSTİFÇİLİK KAYNAKLI 1.036 YANGIN ÇIKTI

Televizyonlarda, gazetelerde ara ara gördüğümüz ‘çöp ev’ haberlerinin arkasında aslında çok daha hassas bir durum var. Yukarıda okuduğunuz örnekler de bunu gözler önüne seriyor. İstifçilik tüm dünyada ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor.

Londra’da düzenlenen ‘istifçilik paneli’ adındaki toplantı da buna bir örnek. Bu toplantıda Shadwell ve Whitechapel itfaiyelerinin komutanı Daniel Pearson, katılımcılara bir ses kaydı dinletti. Ses kaydı, evinde yangın çıktığını ihbar eden birine aitti. Olay yerine hemen itfaiye ekipleri sevk edilmiş ancak binaya ulaşılamamıştı. Çünkü kapı girişleri, koridorlar eşya yığınlarıyla doluydu. Aramayı yapan kişi maalesef hayatını kaybetmişti. Geriye tanınmaz hale gelen yanmış eşya parçaları kalmıştı.

Pearson, bu tür vakalarla çok sık karşılaştıklarını söyledi. Öyle ki geçtiğimiz yıl Londra itfaiye teşkilatı, 186 kişinin yaralanmasına ve 10 kişinin ölümüne yol açan, istifçilikle bağlantılı 1.036 yangına müdahale etti. Teşkilat artık tespit edilen istifçilerin bilgilerini veri tabanına kaydediyor. Böylece itfaiye istasyonları, bu adreslerden birinden yangın bildirildiğinde fazladan itfaiyeci göndermeleri gerektiğini biliyor.

SON 10 YILDA BAĞIMSIZ PSİKOLOJİK SORUN OLARAK TANIMLANDI

2000'lerin ortalarında, İngiltere ve ABD televizyonlarında yayınlanan "The Hoarders Next Door" ve "Britain's Biggest Hoarders" gibi programlar, halkın ilgisini istifçiliğe çekti. Ancak bu programlar istifçiliği, birkaç tuhaf kişiyi etkileyen oldukça basit bir sorun olarak sundu. Ne var ki uzmanlar, istifleme bozukluğunun önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını önemle çiziyor.

King's College London'ın Sosyal Bakım İşgücü Araştırma Birimi'nde araştırmacı olan Nicole Steils, son 10 yılda istifçiliğin bağımsız bir psikolojik bozukluk olarak tanımlandığını, ‘algıda tam bir değişime’ yol açan bir hareket olduğunu söyledi.

İstifçiliğin tıbbi bir durum olduğunun kabul edilmesi, ölçeği ve ciddiyeti konusunda farkındalığın artmasını sağladı. Bugün yalnızca ABD'de sorunu çözmeye adanmış 100'den fazla kuruluş bulunuyor. İngiltere’de de istifçiler için düzinelerce destek grubu var.

TARİHİN EN ÜNLÜ İSTİFÇİLERİ: COLLYER KARDEŞLER

Nispeten yakın zamana kadar istifçilik obsesif kompulsif bozukluğun bir dalı olarak görülüyordu. Bu sorun hakkında çok az çalışma yapılmış ve yeterince anlaşılamamıştı. Ancak istifçiliğin varlığı hayatımızda hiç de yeni sayılmaz.

Belki de dünyadaki en ünlü istifçiler Collyer kardeşlerdi. 1909-1947 yılları arasında New York’ta yaşadıkları malikaneyi yığınla eşya ile dolduran Homer ve Langley Collyer istifçilik sebebiyle hayatlarını kaybetti. Kardeşler öldükten sonra malikaneden 120 ton eşya çıkarıldı. Tarihin bilinen en eski istifçileri olan Collyer kardeşlerden sonra, çok uzun yıllar boyunca istifçiliğe ‘Collyer Sendromu’ dendi.

Aslında oldukça varlıklı bir ailede doğan Collyer kardeşlerin hayatı anne ve babalarını kaybedince değişti. Koca malikanede tek başına kalan kardeşler, kendilerini çevredeki çetelerden koruyabilmek için evi sağlamlaştırmak istedi. Kendilerini eve hapseden kardeşler, kapı ve pencereleri çiviledi, önlerine devasa çöp yığınları koydu. Evden çıkamadıkları için faturaları ödemeyen kardeşlerden Homer kör oldu. Kardeşlerin ilginç yaşantısı eve icra memurları ve polislerin gelmesiyle ortaya çıktı. Langley’in yazdığı çeki alarak evden ayrılan polisler, birkaç yıl sonra yeni bir ihbar ile malikaneye geri döndü. Evdeki eşya sayısı o kadar artmıştı ki polisler içeri girecek bir kapı bulmakta dahi zorlandı. Sonunda buldukları bir camı kırarak içeri bir şekilde girmeyi başaran polisler, evde Homer’ın cesedini buldu. Fakat ev o kadar kalabalıktı ki Langley'i bir türlü bulamıyorlardı. Ekipler evi temizleme kararı aldı ve bu temizlik haftalarca devam etti. Eşyaların çok büyük bir kısmı evden çıkınca Langley de ortaya çıktı. Langley, bir çöp yığının altında kalarak hayatını kaybetmişti. Homer’ın ise Langley ona yemek getiremediği için açlıktan öldüğü ortaya çıktı.

‘Çöp ev’ olarak bilinen istifçiliğin arkasında ne var ‘Hayatınızı yaşayamayacağınız bir noktaya ulaşıyorsunuz’

25 Mart 1947 tarihli bu dosya fotoğrafında, solda Teğmen Ed Stanley ve New York Şehri Polisinden Müfettiş Yardımcısı Tom Boylan, şehrin efsanevi istifçileri Homer ve Langley Collyer kardeşlerin evlerindeki yığılmış kutuları gösteriyor.

1947’DE BAŞLAYAN VE GÜNÜMÜZE UZANAN DEĞİŞİM

1947'de Alman psikanalist Erich Fromm, istifçilik yönelimini “hiçbir şeyden asla ayrılmayarak güvensizliği yönetmenin bir yolu” olarak tanımladı. 15 yıl sonra psikiyatrist Jens Jansen, aşırı miktarda nesne biriktiren yaşlıları tanımlamak için ‘koleksiyoner çılgınlığına’ atıfta bulundu.

1990'larda, bu gözlemler teşhis kriterlerine dönüşmeye başladı: İşe yaramaz görünen eşyaların edinilmesi ve atılmasında zorluk; yaşam alanlarının kullanılamayacak kadar dağınık olması ve bu davranışlardan kaynaklanan önemli sıkıntılar.

2013 yılında, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin el kitabı olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, istifleme bozukluğunu ilk kez bu kriterlere dayanarak bağımsız bir durum olarak tanımladı.

Aynı yıl İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS), istifçiliği resmen psikolojik bir bozukluk olarak kabul etti ve tedavi için kılavuzlar belirledi. Dünya Sağlık Örgütü de 2018’de aynı şeyi yaptı.

‘HAYATINIZI YAŞAYAMAYACAĞINIZ BİR NOKTAYA ULAŞIYORSUNUZ’

Akıl sağlığı ve istifçilik uzmanı Satwant Singh, “Zaman zaman hepimiz bir şeyleri atmakta, duygusal değeri olan şeylere tutunmakta sorun yaşayabiliriz. Ama eğer bir istifçiyseniz, hayatınızı yaşayamayacağınız ve evinizin artık işlevsel olmadığı bir noktaya ulaşırsınız” dedi.

İSTİFÇİLERİN YÜZDE 50’Sİ İSTİFÇİ AKRABAYA SAHİP

Tıp dünyasının ötesinde, istifçilik hâlâ tembellik ve hijyen eksikliği olarak görülüyor. Birçok insan istifçileri kötü kokan, kirli ve tuhaf insanlar olarak tanımlıyor. Bunun yanı sıra istifçilik yanlış bir şekilde yaş ve yoksullukla ilişkilendiriliyor. Ancak istifçilik dünya çapında her yaştan ve demografiden insanı etkiliyor.

Araştırmacılar, istifçiliğin genellikle yas ya da travmaya tepki olarak başladığı/ilerlediği konusunda hemfikir. Öte yandan istifçilik öğrenilmiş ya da genetik yatkınlıkla da ilgili de olabiliyor. Konuyla ilgili bir araştırma, istifçilerin yüzde 50’sinin istifçi bir akrabaya sahip olduğunu buldu.

İstifçiliğin diğer ruhsal bozukluklarla da ilgisi söz konusu. İstifçilerin yaklaşık yüzde 50’sinde şiddetli depresyon, yaklaşık yüzde 20’sinde ise Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olduğu biliniyor.

TÜRKİYE'DE NÜFUSUN YÜZDE 3'Ü İSTİFÇİ

Türkiye'de nüfusun yüzde 3'ünde istifçilik görüldüğünü söyleyen Uzman Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek, bu sorunun altında yatan temel sebepleri, "Karar verme ve sınıflandırmayla alakalı bilgi işlemede sorunlar, duygusal bağ kurmada sorunlar, davranışsal kaçınma ve eşyanın doğası hakkında yanlış inançlar" şeklinde özetledi.

HANGİ AŞAMADAN SONRA İSTİFÇİLİK BAŞLIYOR?

Birçok insan sevdiği eşyaları atmaya kıyamıyor, duygusal bağ kurduğu şeyleri yıllarca hatta ömür boyu saklayabiliyor. Peki biriktirme/atamama sorunu hangi aşamadan sonra istifçiliğe giriyor?

Fulda Karaçiçek, bu soruya birden fazla madde ile cevap verdi:

-- Gerçek değeri fark etmeksizin eşyaları elden çıkarmada sürekli zorluk.
-- Eşyayı saklamak gerektiği algısı ve atmada güçlük.
-- Eşyaları atmama sonucunda aktif yaşam alanının biriktirilen eşyalar ile kısıtlanması.
-- Kişinin sosyal, mesleki veya diğer önemli yaşam alanlarında işlevselliğinin bozulması.
-- Davranışın başka bir tıbbi durum ile açıklanamıyor olması.
-- Davranışın başka bir zihinsel bozukluk ile açıklanamıyor olması.

The Guardian'ın ‘You reach a point where you can’t live your life’: what is behind extreme hoarding? başlıklı haberinden faydalanılmıştır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!