Güncelleme Tarihi:
“ÇOCUK ASLINDA NE SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİ BİLİYOR”
Konuşmanın temelde bir dizi motor hareketten oluşan kompleks bir beceri olduğuna değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Öğr. Gör. Betül Özsoy Tanrıkulu, “Konuşmanın gerçekleşmesi için beyinde tasarlanan mesajların motor sinirler yoluyla, vokal kasları ve artikülatör dediğimiz sesleri biçimlendiren organları hareketi geçirmesi gerekir. Bu mesajlar kaslara ses çıkarmak için nasıl ve ne zaman hareket edeceklerini söylerler. Apraksisi olan bir çocukta, işte bu mesajların doğru şekilde iletilmesinde problem vardır. Kaslarıyla ilgili herhangi bir işlev bozukluğu ya da güçsüzlük olmasa da, çocuk dudaklarını veya dilini doğru şekilde hareket ettiremeyebilir. Çocuk aslında ne söylemek istediğini bilmekte, nasıl söyleyeceğini bilememekte ve planlayamamaktadır. Başka bir deyişle; sorun çocuğun nasıl düşündüğü değil, beynin oral kaslara hareket etmesini nasıl söylediğidir” ifadelerini kullandı.
“GELİŞİMLERİ İLE İLGİLİ SORUN BULUNMAYABİLİR”
Çocukluk çağı apraksisinin, sözel dispraksi veya gelişimsel apraksi olarak da adlandırıldığını dile getiren Tanrıkulu, “Gelişimsel sözcüğü kullanılmasına rağmen, bu çocukların gelişimleri ile ilgili bir sorunları bulunmayabilir. Apraksili çocuk konuşma seslerini tipik bir sırayla öğrenemeyebilir, dil ve konuşma terapisi almadan ilerlemeyebilir ancak konuşma gelişimi normal bir şekilde gerçekleşebilir” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLUK ÇAĞI APRAKSİSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Apraksili her çocuğun aynı özellikleri göstermediğini ifade eden Tanrıkulu, “Çocuk, belirtilerin bazılarını ya da tamamını gösteriyor olabilir” diyerek belirtileri şöyle sıraladı:
Sözcükleri her zaman aynı şekilde söylemez.
Konuşma içindeki vurguları yanlış kullanır. (Yanlış hece ya da sözcük vurgusu)
Konuşma seslerini yanlış üretir ya da değiştirir. Sesletimle ilgili hataları tutarsızdır. (Özellikle ünsüz seslerin üretiminde zorluk görülür.)
Sözcüğün uzunluğu arttıkça, sözcükleri söylemede zorlanma da artar.
Dilde bir gecikme de görülebilir.
Tanrıkulu, “Çocuk eğer 3 yaşından büyükse ve bu belirtilerden birkaçını veya tamamını gösteriyorsa, mutlaka bir dil ve konuşma terapistine başvurulmalıdır. Bu çocuklar dil ve konuşmayla ilgili olmayan başka becerilerde de sıkıntı yaşayabilirler. İnce motor becerilerde zorluk (kalem tutma vb.), okuma-yazmayı öğrenmede güçlük en çok rastlanan problemlerdir” diye konuştu.
ÇOCUKLUK ÇAĞI APRAKSİSİNİN NEDENİ NEDİR?
Bozukluğun nedeninin çoğunlukla bilinmediğini belirten Tanrıkulu, “Bazı durumlarda beyindeki bir hasar (travmatik beyin hasarı, genetik bozukluklar ya da sendromlar vb.) apraksiye neden olabilmektedir” dedi.
ÇOCUKLUK ÇAĞI APRAKSİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Çocukluk çağı apraksisinin nörojenik kökenli olabildiği için değerlendirmesinin de bir ekip işi olduğunu vurgulayan Öğr. Gör. Betül Özsoy Tanrıkulu, “Değerlendirmenin amacı; tanı koyma ve gerekli tedavi planının oluşturulmasını sağlamaktır. Dil ve konuşma terapisti bu noktada, konuşmayla ilgili değerlendirme ve tanıdan sorumludur. Ancak koyduğu tanı, tıbbi tanı değildir. Tıbbi tanı ise, (beyin hasarı, genetik herhangi bir sendrom gibi) ilgili diğer hekim ve uzmanlar tarafından konulur” diye konuştu.
ÇOCUKLUK ÇAĞI APRAKSİSİNDE TEDAVİ
Apraksili bir çocuğun, mutlaka bir dil ve konuşma terapistiyle çalışması gerektiğine vurgu yapan Öğr. Gör. Betül Özsoy Tanrıkulu, “Terapinin sıklığı çocuğun ihtiyacı doğrultusunda belirlenir. Genellikle uzmanlar, terapilere yoğun bir şekilde başlayarak, konuşma düzeldikçe sıklığı düşürmeyi tercih ederler. Terapinin ilerleyen aşamalarında bireysel terapilerin yanı sıra, grup terapileri de düzenlenebilmektedir. Apraksili çocukla çalışan bir dil ve konuşma terapisti; çocuğun sesleri, sözcükleri ve cümleleri daha net söylemesine yardımcı olmaya çalışır. Bu doğrultuda apraksi terapisinde temel hedef, çocuğun konuşma üretimini gerçekleştirebilmesi için gerekli artikülatör hareketlerin istemli kontrolünü arttırmaktır. Sorun kas güçsüzlüğünden kaynaklanmadığı için, bu yönde yapılan egzersizlerin bir faydası olmayacaktır. Bunun yerine, sesleri söylemek için bu kasların nasıl hareket ettirileceği üzerinde çalışmak daha etkili olacaktır. Ayrıca çocuk seslerin nasıl söyleneceğini öğrenirken, tüm duyuların kullanılması (işitsel, görsel, dokunsal vb.) çocuğa ipucu sağlayarak süreçte ona yardımcı olacaktır” dedi.
DİL VE KONUŞMA TERAPİSİNDE AİLE DESTEĞİ
İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü’nden Öğr. Gör. Betül Özsoy Tanrıkulu konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Dil ve konuşma terapilerinde, ailenin terapistle iş birliği yapması ve terapilere destek olması kritik önem taşır. Özellikle motor becerilerde öğrenmenin gerçekleşmesi için yapılan tekrar sayısı büyük rol oynamaktadır. Bu yüzden burada aile desteğinin önemi de artmaktadır. Çocukluk çağı apraksisinin tedavisi zaman alır. Daha da önemlisi, çocuk bu süreçte desteklenmeye ihtiyaç duyar. Çocuğun ilerleyebilmesi için ailenin, terapistin dil ve konuşma terapileri esnasında önerdiği ve öğrettiği çalışmaları terapi dışı ortamlarda da uygulaması gerekir.”