Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin trafik kazaları rakamları ürkütücü. Sadece geçtiğimiz yıl bir milyon 296 bin 636 kaza meydana geldi. Bu kazalarda 3 bin 750 kişi ölürken, 268 bin 102 kişi de yaralandı.
Direksiyon başında uyuyan sürücülerin yol açtığı kazalarının sayısının hiç de az olmadığını da biliyoruz. Aslına bakarsanız 26 Eylül 2006’da yayınlanan Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartlarıyla Muayenelerine Dair Yönetmelik tam da bu kazaları önleyecek maddeler içeriyor. Yönetmeliğin 7’inci
maddesine göre, profesyonel ehliyet (D ve E grubu) talep eden 45 yaşından büyük ve vücut kitle indeksi 25kg/m2 ve üzerinde olan uzun yol şoförlerinin ehliyet almadan önce uyku laboratuvarlarında uyku testinden (PSG- Polisomnografi) geçmeleri şartı getiriliyor. Ayrıca bu şoförler çalıştıkları sürece her yıl uyku testini tekrarlamakla yükümlü.
Test sonunda uyku apnesi tesbit edilen adaylarınsa tedavi olmadıkları takdirde ehliyet alamamaları hükmediliyor.
HERKESİN CANINI TEHLİKEYE ATIYORLAR
Ancak ne şoförler ne de sözkonusu raporları aldıkları tıbbi kurumlar yönetmeliğe uymuyor. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi Uyku Bozuklukları Tanı ve Tedavi Merkezi’nde de çalışan Doç.Dr. Fırat, “Açık olan yönetmeliğe rağmen uygulamada hiçbir sürücü adayı teste tabi tutulmazken, konuyla ilgili denetim mekanizması da işlemiyor. Dünyadaki en büyük kazaların uykusuzluk/uyku bozuklukları (uyku apnesi vs.) nedenli olduğunu görüyoruz. Uzun yol şoförlerinde uyku apne hastalığı olması durumunda sadece kendilerini değil, trafikte seyreden diğer sürücüleri ve taşıdıkları onlarca canı da tehlikeye atıyorlar. Yani uzun yollarda canlı bombalar seyir halinde” diyor.
UZUN YOL ŞOFÖRLERİNİN YARISINDAN FAZLASINDA UYKU APNESİ SENDROMU VAR
Doç. Dr. Fırat ve ekibi uygulamadaki sorunun ciddiyetini göstermek amaçlı rastlantısal olarak seçilmiş 85 uzun yol şoförüne uykusuz geçen bir gecenin ardından laboratuvar ortamında uyku testi ve anketler uyguladı. Bu şoförlerin yüzde 54.1’inde uyku apnesi sendromu saptandı. Bu küçük grup dahi sorunun ciddiyeti hakkında fikir veriyor.
BAŞKA TESTLER DE YAPILABİLİR
Türkiye’deki uyku laboratuvarlarının uzun yol sürücüleriyle ilgili test talebini karşılayamayacağını da açık. Uyku laboratuvarlarına gitmeden uygulanabilecek testler konusunda da iki araştırmaları bulunduğunu belirten Fırat, şöyle anlattı:
“Bu çalışmanın ilki, ‘binlerce ağır vasıta sürücüsünün hepsine uyku testi (polisomnografi) yapmadan nasıl bir eleme yapılabilir ve riskli grup nasıl takip edilir?’ sorularına cevap almak içindi… 45 yaşını aşan ağır vasıta şoförlerinde 4 farklı anket uyguladık ve uyku apne hastalık olasılığını en doğru belirleyeni saptadık. STOP-BANG denilen bu ön tarama testinin sonucuna göre; horlama, gün içinde yorgunluk, apne (uykuda nefes durması) ve yüksek tansiyon, vücut kitle indeksi (>25kg/m2), 50 yaş sınırı, boyun çevresinin 40 santimetreyi aşması, cinsiyet(erkek) gibi soruların 3 veya daha fazlasına olumlu cevap verenlerde uyku apnesi hastalığı riski fazla… Diğer çalışma ise Watch-PAT denilen taşınabilir tanı sisteminin uyku apnesinin tanısında altın standart olan ‘Polisomnografi’ ye alternatif olup olmayacağına ve tanıda güvenilirliğine ilişkindi... Her iki araştırmada elde ettiğimiz bulgular bize STOP-BANG testi ile uyku apnesi ihtimali belirlenip gerekli görülen şoförlere polisomnografi ya da benzer güvenirlikte olan Watch-PAT ile test yapılabileceğini gösterdi”
CİDDİ SORUN
Uyku apne sendromu ya da hastalığı, uyku sırasında tekrar eden nefes durmalarıyla seyrediyor. Gece uykuda nefes durması saatte 5-15 kez oluyorsa hafif, 15’ten fazla görülüyorsa ağır uyku apnesi olarak değerlendiriliyor. Şiddetli horlama, uyku apne sendromunun en sık görülen belirtilerinden biri. Bazen komşuların duyabileceği şiddette olabilen horlamanın kısa aralıklarla kesilmesi apnelerin, bir başka deyişle vücudun nefessiz kaldığını gösteriyor. Uyku apne sendromunda sabahları yorgun uyanma, ağız kuruluğu, baş ağrısı, gündüz aşırı uyku hali, kilo vermede güçlük çekme, depresyon, unutkanlık, dikkat eksikliği, kolay sinirlenme, iş veriminde azalma ve cinsel isteksizlik ile sertleşme sorunu gibi sorunlar görülebiliyor. Uzun dönemde ise; yüksek tansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği, kalpte ritim bozuklukları, felç ve ani ölüm riski artıyor.