Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2007 12:46
Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Betül Girayalp, Türkiye'de depresyon ve anksiyete bozukluklarının 15-55 yaş arasında en yaygın hastalıklar içinde ilk beşte yer aldığını bildirdi.
Girayalp, dünyada yaklaşık 450 milyon kişinin ruhsal sorunları bulunduğunu, bunların 20 milyonunun da bu sorunları nedeniyle yardım arayışında olduğunu söyledi.
Depresyonun, kişisel, ailesel, toplumsal ve sosyal kayıplara yol açabildiğini belirten Girayalp, “Depresyon, maliyeti yüksek, doğru teşhis ve iyi tedavi ile tedavi başarısı yüksek bir psikiyatrik hastalıktır” dedi.
Depresyonun, kişinin kendisini suçlu, endişeli, değersiz hissetmesine neden olduğunu belirten Girayalp, “Hastalık, başkalarından uzaklaşma, uyku saatlerinin azalması veya artması, iştah kaybı, tekrarlayan ölüm düşüncesi, halsizlik, enerji veya cinsel istek kaybı, her zaman yaptığı faaliyetlere karşı ilgisiz olma, dikkat ve konsantrasyon güçlüğüyle belirginlik kazanır” diye konuştu.
Girayalp, depresyon tanısı konulabilmesi için, o kişinin iki hafta veya daha uzun süre boyunca, depresyon belirtilerinden en az 5 tanesini göstermesi gerektiğini ve bu belirtilerden birinin “çökkün duygu durum veya ilgi-istek kaybı” olması gerektiğini bildirdi.
“Deneyimlenen kaygı, korku, gerilim ve sıkıntı halinin, denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksatması, anksiyete bozukluklarıdır” diye konuşan Girayalp, birçok kişinin, yaşamının bazı dönemlerinde stres ve kaygıyla birlikte depresif özellikler gösterebildiğini, bu tür davranışların depresyon olarak değerlendirilmemesi gerektiğini anlattı.
Girayalp, “çarpıntı, nefes alamama hissi, uyuklama ve karıncalanmalar, konversif tarzda bayılmaların” bedensel belirtiler olduğunu ifade ederek, depresyondaki kişilerde gürültüye, kalabalığa tahammülsüzlük, küçük şeylere öfkelenme, alınganlık, öfke patlamaları görülebileceğini ve alkol, sigara, kahve tüketimi ve madde kullanımının artabileceğini söyledi.
Depresyonda olan kişinin genellikle dışarıdan gözlemlenebildiğine dikkati çeken Girayalp, depresyondaki kişinin konuşmaya isteksiz olduğunu, konuşulanları anlamak için çaba harcadığını, sorulara kısa cevaplar verdiğini, yavaş, duraklayarak ve aynı ses tonuyla konuştuğunu vurguladı. Girayalp, depresyondaki kişilerin, genellikle yalnız olduklarını, sorunlar karşısında çözüm yolu aramak yerine kendilerini suçladıklarını ve yaşama karşı umutsuz olduklarını söyledi.