Güncelleme Tarihi:
Çay, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada en sevilen içeceklerden biri. Bitki çayları da son zamanlarda oldukça popülerlik kazandı.
Bununla birlikte ‘Zayıflama çayı içti, hayatını kaybetti’, ‘Bitki çayı içti, hastanelik oldu’ gibi haberleri de sıklıkla görmeye başladık. Bu durumun çarpıcı örneklerinden biri de yakın zamanda ABD’de yaşandı. Şiddetli karın ağrısı ile acil servise başvuran bir kadında, içtiği bitki çayından kaynaklı karaciğer hasarı tespit edildi.
Ocak ayında Cureus Tıp Bilimleri Dergisi'nde yayımlanan vaka raporuna göre, 45 yaşındaki kadın bağışıklığını güçlendirmek için bitki çayı içti. Çay, reishi mantarı, aloe vera ve Sibirya ginseng'i dahil 23 bileşen içeriyordu. (Diğer 20 bileşenin ne olduğu açıklanmadı.)
Kadın, çayı içmeye başladıktan üç gün sonra üst karın bölgesinde ağrı ve mide bulantısı hissetmeye başladı.
Derhal yapılan kan testlerinde kadının karaciğerinde hasar tespit edildi. Doktorlar, bitki çaylarının karaciğer hastalığının ‘nadir’ ama ‘genellikle gözden kaçan’ bir nedeni olduğunu söyledi.
Beş gün hastanede kalan kadın, bu süre boyunca çay içmeyi bıraktı. Üç gün sonra yapılan kan testleri, kadının karaciğer fonksiyonunun düzeldiğini ve hastalık semptomlarının kalmadığını gösterdi.
Üç ay sonra tekrarlanan testlerde de karaciğer fonksiyonlarında bir bozulma tespit edilmedi.
Peki şifa niyetine içilen bitki çayları nasıl sağlık sorunlarına sebep oluyor? Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı ile konuştuk.
‘YÜKSEK DOZLARDA KULLANILIRSA BİTKİLER DE ZARARLI OLABİLİR’
Öncelikle vakayı değerlendirmesini istediğimiz Prof. Dr. Ekrem Sezik, üç günde karaciğer fonksiyon değerlerinin bozulması için çayın içeriğindeki bitkilerin zehirli etkisinin olması gerektiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Raporda adı geçen bitkilerin üçü de yüksek toksisiteye sahip olmayan bitkiler ve takviye edici gıda olarak da yaygın kullanılıyor. Ancak şu unutulmamalı: İlaçların tedavi dozu ve toksik dozu olur. Saf madde olan ilaçlarda bazen bu 2 doz miktarı birbirine yakın olabilir. O yüzden prospektüslerde dikkatli kullanılması ile ilgili pek çok uyarı yer alır. Bitkisel ürünlerde de her iki doz kavramı geçerli. Ancak bitkisel ürünlerde, tedavi edici doz ile toksik doz arası epey açık. Bu doz açıklığı, ‘Doğal olduğu için zararı yok’ gibi yanlış bir bilgi ile karışınca, 'Bitkisel ürünlerin hiçbir zararı olmaz' gibi yanlış bir kanının yayılmasına yol açıyor. Yüksek dozlarda kullanılırsa bitkiler de zararlı olabilir” ifadelerini kullandı.
BİTKİLERİN KALİTE ANALİZİ YAPILMIŞ OLMALI
Bitki çaylarının zararlarıyla ilgili vakalarda genellikle açıkta satılan bitkisel ürünlerin söz konusu olduğunun altını çizen Sezik, “Bunun sebepleri arasında bazı zararlı olduğu bilinen bitkilerin satılması, bitkilerin toplanması sırasında zararlı bitkilerin araya karışması, satılan bitkilerin sağlıklı şartlarda üretilmemiş olması, hiçbir kalite analizinin yapılmamış olmasını sayabiliriz. Doğadan toplanan veya kültürü yapılan bitkilerde çevreden bulaşabilecek herbisit, pestisit artıkları, ağır metal miktarlarının analiz edilmiş olması gerekir” dedi.
EN SIK KARACİĞERDE TOKSİK ETKİLERE YOL AÇAR
Fazla bitki çayı tüketimi en çok hangi organları olumsuz etkiler?
Bitki çayları söz konusu olduğunda ilaçların aksine sağlık otoritelerinin onay vermelerine imkân sağlayacak kontrollü çalışma yapılmasının bitkilerin çeşitliliği ve aynı bitkinin farklı kimyasal içerikleri olması nedeniyle mümkün olmadığının altını çizen Doç. Dr. Suna Yapalı, “Yan etkiler sıklıkla vaka raporları şeklinde bildiriliyor” dedi.
Yapalı, “Bitki çayları organizmamızın ana fabrikası olan karaciğerde parçalanıp, vücuttan atılır. Bu nedenle de en sık karaciğerde toksik etkilere yol açar. Örneğin, sıklıkla kullanılan yeşil çay içeriğindeki kateşine bağlı olarak hücrelerin mitokondrisine zarar vererek karaciğer hasarı yapabilir. Bunun yanı sıra bitkisel çaylar kalp, böbrekler, akciğer, sinir sistemi ve kemik iliği hasarına yol açabilir” ifadelerini kullandı.
ÇOK BİTKİLİ ÇAYLAR İSTENMEYEN ETKİLERİ ORTAYA ÇIKARIR
Sezik ise çok sayıda bitkiyi bir araya getirmemeye dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı:
“Çünkü her bitkide çok sayıda madde bulunur. Bu maddeler birbirinin etkisini artırabilir veya azaltabilir. Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde, bitkisel çay karışımlarında 5'ten fazla bitki bulunmasına izin verilmez. Genellikle tek veya en çok 2 bitkinin karışımı olan çaylar tercih edilmeli. Çok bitkili karışımlar istenmeyen etkileri ortaya çıkarır.”
KULLANIM SIKLIĞI VE DOZ TOKSİK ETKİYİ BELİRLER
Bitki çaylarının sınırsız içilebileceği de kamuoyunda yaygın bir kanı. Peki gerçek böyle mi? Günde kaç fincandan fazlası tehlikeli?
Organizmanın bitkisel çayları da ilaçlarla benzer işlemlere tabi tuttuğunu söyleyen Yapalı, “Örneğin kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları da bitkilerden elde edilir. Organizmamız onun bitkisel destek mi ilaç mı olduğunu algılayamaz. Bu yüzden bitkisel çaylarda da kullanım sıklığı ve doz, toksik etkileri belirleyen en önemli faktörlerden” dedi.
Yapalı, kendi klinik pratiğinde günde 6-7 bardak yeşil çay tüketen bir hastanın akut karaciğer hasarı ile başvurduğunu gözlemlediğinin de altını çizdi.
KEMOTERAPİ İLAÇLARIYLA ETKİLEŞİME GİRİP TEDAVİYİ OLUMSUZ ETKİLER
Kanser gibi ciddi hastalıkların çözümünü dahi bitki çaylarında arayanlar var. Bu doğru bir yaklaşım mı?
Bazı bitki çaylarının anti-kanserojenik olduklarına ilişkin bilimsel yayınların ağırlıklı olarak hayvan çalışmaları olduğunu ve klinik çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edildiğini vurgulayan Yapalı, şöyle devam etti:
“Kesin olarak etkili demek için daha güçlü verilere ihtiyaç var. Özellikle kanser hastaları bitki çayları ya da bitkisel içerikli ürünlerin kullanımında çok dikkatli olmalı. Kemoterapi alan hastalar ise mutlaka hekimlerine bu konuda bilgi vermeli. Kullanılan çaylar, kemoterapi ilaçları ile etkileşime girip ilacın etkinliğini değiştirerek hem kanserin tedavisini olumsuz yönde etkileyebilir hem de ilaçların yan etkisini artırabilir. Kanser gibi ciddi durumlarda bitki çayları, takip eden hekime danışılmadan kesinlikle kullanılmamalı.”
İLAÇLARLA ETKİLEŞİMİ TEHDİT OLUŞTURUR
Kış aylarında insanlar nezle, grip gibi hastalıklara karşı önlem almak için ya da tedavi amacıyla bitki çaylarını sıklıkla tüketiyor. Buradaki önemli risklerden biri ilaçlarla kullanımı. Bitki çayları ilaçlarla birlikte tüketilebilir mi?
Bitki çayları ile reçeteli ilaçlar arasındaki etkileşimin çoğu zaman göz ardı edildiğini vurgulayan Yapalı, “Birlikte tüketildiklerinde ilaçlar ile bitki çayları etkileşime girerek ilaçların etkinliğinde azalma ya da artışa yol açabilir. Örneğin, kan sulandırıcı ilaçlar, pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar ve aspirin ile etkileşerek kanama, karaciğer ve böbrek hasarına yol açabilir. İlaçlar ile etkileşime giren bitki çaylarının yan etkileri hayatı tehdit edici olabilir. Bu nedenle kronik ilaç kullanan hastaların bitki çayı tüketimi konusunda hekimlerine danışmaları gerekir. Buna ek olarak cerrahi öncesi ve sonrasında bitki çayı kullanımı kanama riskini artırabilir. Dolayısıyla bu dönemlerde tüketilmemesi gerekir” dedi.
ZAYIFLATMA ETKİSİNE SAHİP BİTKİ YOK
Zayıflama çayları uzun yıllardır bir trend. Ne gibi riskleri var?
Zayıflama çayı diye satılan karışım çayların yapısında, genellikle idrar attırıcı bitkiler bulunduğunun altını çizen Sezik, “Bu çayları kullanan kişiler ilk günlerde vücut suyunu kaybettikleri için zayıfladıklarını zannediyorlar. Vücudun aşırı sıvı kaybetmesi devam ederse, vücut sıvı dengesi bozulacağı için zararlı etkiler de ortaya çıkar. Çay veya başka bir şekilde sunulan bitkisel ürünlerle zayıflamak mümkün değil. Çünkü bu tip etkiye sahip olan bitki yok” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz senelerde Konya'da yaşanan bir olay tehlikenin en net örneklerinden. ‘Ünlüler de kullanıyor’ reklamlarıyla internette satılan bir bitki çayını zayıflamak için sipariş eden ve 15 gün kullanan genç kadın, çayın olumsuz etkileri nedeniyle karaciğer komasına girmiş ve organ nakliyle yaşama dönmüştü.
HAMİLELİKTE SİNAMEKİ İÇEREN ÇAYLARA DİKKAT!
İlaç kullanamayan hamileler hastalıklarda bitki çaylarına başvuruyor. Riskli mi?
Bebeğin gelişimi için en önemli dönem olan ilk 3 ayda hamilelerin bitki çayı kullanmaktan kaçınması gerektiğini vurgulayan Yapalı, “Sonraki dönemlerde ise ıhlamur, kuşburnu, rezene, yeşil çay tüketilebilir. Ada çayı, sarı kantaron, papatya ve yasemin çayı ise önerilmez” dedi.
Sezik ise özellikle kabızlık için kullanılan sinameki bitkisini içeren çayların hamileler tarafından tüketilmemesi gerektiğini söyledi: “Aynı çayı emziren anneler için de tavsiye etmiyoruz. Çünkü anne sütü ile bebeğe geçer.”
BİTKİ ÇAYLARINI TÜKETİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Sezik şöyle sıraladı:
-Bitki çaylarında kalite analizleri yapılmış bitkiler tercih edilmeli. Buna dikkat edilmezse yarar yerine zarar getirebilir.
-Açıkta satılan ve gerekli analizleri yapılmayan ürünlerden kaçınmak gerekir.
-Hazırlama yöntemi de oldukça önemli. Çay eczacılıkta infüzyon (demleme) dediğimiz bir ilaç formu. Bir kupaya 2 gram civarında bitki veya 1 poşet konur. Üzerine 80 derece sıcak su ilave edilerek 5 dakika beklenir, süzülür ve içilir.