Güncelleme Tarihi:
- Doktor çocuğu olunca en doğru tıbbi tavsiyeler ve anında bakıma birinci elden ulaşma imkânın oluyor. Ama babam hep en iyi ilacın temiz hava ve aktif yaşam olduğunu söylerdi. Yani umduğun bütün gün yatakta tembellik etmekse buna pek sempatiyle bakılmıyor.
Bu kadar harekete rağmen kilolu bir genç kızmışsın. Şimdi iki çocuk annesi bir kadınken nasıl bu kadar fitsin?
- Fazla kiloları üniversiteye başlayınca verdim. 18 kilo! Bu maceradan da ilk kitabım çıktı ortaya: ‘Öğrenci Yurdu Diyeti’.
Dile kolay, 18 kilo... ‘Aç-bilaç diyeti’ falan gibi bir şey mi?
- Hiç değil. Kendime bir sağlıklı yaşam programı hazırlamıştım. Öyle bir programdı ki yemeğe olan tutkuma izin veriyordu. Yoksa benim gibi birisi aklını kaçırır.
PRINCETON’DA TÜRKİYE TEZİ
Diyet kitabı yazıyorsun ama o sırada Princeton’da Yakındoğu Çalışmaları okuyorsun...
- Aynen! Tezimi de Türkiye üzerine yazdım. Dilin, sanatın, politikanın, toplumun bu kadar güzel ve zengin bir kültürde harmanlanmış olması hem bende saygı uyandırdı hem de çok hoşuma gitti.
Ama üstüne de gittin, Entegratif Beslenme Enstitüsü (IIN) ve Doğal Gurme Entitüsü’nü (NGI) bitirdin.
- Evde her akşam annemle birlikte mutfağa girerdim. E malum, etrafım sağlık bilgileriyle çevrili... Buna rağmen, bu iki alanda hep daha fazlasını öğrenmek istedim. Sağlık, hayat boyu süren bir yolculuk. Her birimizin kendimize mümkün olan en sağlıklı yaşamı sağlamak gibi bir sorumluluğumuz var. Entegratif Beslenme Enstitüsü, tamamlayıcı tıp, günlük kişisel destek ve temel ihtiyaçlar üzerine uzman. Şeflik belgemi aldığım Doğal Beslenme Enstitüsü ise yiyeceklerden tıbben nasıl yaralanabileceğimiz ve sağlıklı yiyecekleri nasıl lezzetli yapabileceğimiz üzerine kafa yorulan bir yer.
BAKTIM YOK, KENDİM YAZDIM
Hazır kafayı bu kadar yorulmuşken de kitap üstüne kitap: ‘Lezzet’, ‘Mutlu Mutfak’...
- Ben aslında okumak istediğim ama raflarda bulamadığım kitapları yazıyorum. Mesela ‘Öğrenci Yurdu Diyeti’... Evden uzakta bir üniversiteli olarak sağlıklı şekilde kilo vermek istiyordum. Ama insanın o döneminde, yurt ortamında bunu nasıl yapabileceğini anlatan bir şey bulamadım. Oturdum kendim yazdım. Kahvaltıdan, işe götürebileceğim öğle yemeklerine, hafta içi için pratik akşam yemeklerinden hafta sonu yine kolay ama daha afili ziyafetlere kadar, mutfakta beni eğlendiren tarifleri kağıda dökmek istedim. Çıkış noktam hep şu oldu: Benim için yapması, beslenmelerinden sorumlu olduğum insanlar, yani çocuklarım, kocam ve arkadaşlarım için de yemesi eğlenceli, basit, seksi, sağlıklı ve lezzetli yemekler.
Bunlar Türkiye’de de yayımlansa ya.
- Şu anda öyle bir plan yok. Ne şahane olurdu tabii.
En azından gelip gittikçe şu meşhur konuşmalarından yaparsın belki.
- Yazları Türkiye’de daha çok kalmak ben de çok istiyorum. Çocukların Türkçesi için de önemli.
ŞANSLI KIZIM, DEĞİL Mİ?
Aslında erken anne olmuşsun.
- Çünkü biz John’la üniversitede tanıştık. Şanslı kızım, değil mi? En iyi dostum ve ‘rüya adamım’la evlendim ve çocuk yaptım.
Philo ve Jovan nasıl? Yaramazlar mı? Anne bu kadar yemek delisiyken yemek seçiyorlar mı mesela?
- Çoğu zaman muhteşemler ama asilikleri tuttuğu zaman sinir bozucu olabiliyorlar. Eskiden her şeyi yedirirdim. Şimdi gittikçe daha mızmız oluyorlar. Madem öyle ben de oyunu kurallarına göre oynayıp ona göre politika geliştiriyorum. Günün kalanında bir şey yedirmek zor olduğu için sabahları avokado, muz, yoğurt ve ıspanak smoothie’siyle kendimi kafadan sağlama alıyorum. Yemeklerde tabaklarını sağlıklı seçeneklerle dolduruyorum ama kırk yılda bir o akşamı tahıl gevreğiyle geçirmek isterlerse çok da üstlerine gitmiyorum. John da ben de dengeli ve zengin beslendiğimiz için eninde sonunda aile pratiklerini edinecekler nasılsa.
MAIL KUTUM SÜREKLİ DOLUDUR
İki çocuk, bir koca, kitaplar, bunların tanıtım turneleri, eğitim panelleri, televizyon şovu... Hepsine nasıl yetişiyorsun?
- Gün 24 saat ve maalesef bir şeylerden hep fedakârlık etmek zorunda kalıyorsun. Mail kutum sürekli doludur benim. Yahut spora istediğim kadar vakit ayıramıyorum. Yemek yapmayı çok sevdiğim için çocuklarla mutfakta zaman geçiriyorum. Bence çocuğu oyalamanın en iyi yolu. Ver eline yumurtayı, unu; etraf biraz batıyor ama kendilerinden geçiyorlar. Şovumuz ‘The Chew’a gelince... Benim oradaki görevim, yine en sevdiğim iş: Sağlıklı yemekler pişirmek. Yani birkaç saatliğine dostlarımla takılıyorum. Üstüne de para veriyorlar!
DEDEMLERDE ETTİĞİMİZ KAHVALTILAR
Türk mutfağına ne kadar hakimsin? Kitaplarında, tariflerinde bizden bir de bir şeyler var mı?
- ‘Mutlu Mutfak’ kitabına, tam Türk yemeği denemez ama Türkiye’den esinlenilmiş epeyce tarif koydum. Sigaraböreği var mesela. Ha, senin göz ağrın ne diye sorarsan, döner... Dedemlerde ettiğimiz Türk kahvaltıları... Bir de yazları güneyde yediğimiz taze balıklar! Ay hadi yaz gelsin!
En çok nereleri seviyorsun güneyde?
- D Maris’le Maça Kızı. Aslında bana deniz olsun da neresi olursa olsun. Bütün gün sudan çıkmıyorum.
KIZLARLA BULUŞTUĞUMUZDA NE KONUŞUYORSAK SOSYAL MEDYAYA DA ONLARI KOYUYORUM
Instagram’da 200 binin üstünde takipçin var. Senin için ‘yaşam tarzı gurusu’ diyorlar.
- Hoşuma gidiyor benim maceralarımı takip etmeleri. Yanında taşıyabildiğin aile albümü gibi. Çoğunluğu genç kadınlar. Bizim kızlarla buluştuğumuzda nelerden bahsediyorsak, onun gibi şeyler. Sağda solda ucuza keşfettiğim kıyafet, çanta... Biraz moda, biraz güzellik sırları. Evde geçen zamanlar, çocukların sevdiği oyuncaklar, aklına ne gelirse...
EN HINZIR KEYFİM KIZARMIŞ PATATES
Hiç kaçamak yok mu? Hep mi sağlıklı beslenirsin?
- Patates cipsine bayılıyorum. Sorsan, sebze ama kızartıldıklarında pek de sağlıklı oldukları söylenemez. Sıkıntı, glisemik endeksinin çok yüksek olması. Tıpkı pirinç, beyaz ekmek, beyaz şeker gibi. Ama o kadar seviyorum ki suçluluk falan hissetmiyorum.