Güncelleme Tarihi:
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Yrd. Doç.Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu, yaz tatilinde çocukların verimli bir tatil geçirmesi için anne ve babalara uyarılarda bulunuyor: “Çocukların sıkılmasına ve hayal kurmalarına izin verin!”
VERİMLİ BİR DİNLENME İÇİN BIRAKIN TATİLİN TADINI ÇIKARSINLAR
Okulların uzun bir ara vermesi ile sevinen çocukların, aileleri tarafından yeni bir koşuşturma içine çekilmesine dikkat çekmek isteyen ve bunun çocuklar için sanılanın aksine verimsiz bir davranış şekli olduğuna vurgu çeken Zahmacıoğlu; “Verimli bir dinlenme süreci için bırakın çocuklarınız tatilin tadını çıkartsın diyor.
EN GÜZEL HEDİYE BOŞ VAKİT BİRAZCIK SIKILSINLAR
Çocuklara verilebilecek en güzel hediyenin biraz “boş vakit” olduğunu belirten Zahmacıoğlu sözlerine şöyle devam ediyor; “Tatilde çocuklar biraz sıkılmalılar! Hayır, ironi yapmıyorum. Artık çocukların boş ve aylak zamanları olmuyor malesef. Tablet, playstation oynamak buna dâhil değil. Sıkılmak deyince, etrafı hatta tavanı seyretmeyi, biraz oflayıp puflamayı, düşüncelere dalmayı, yaşadığımız acı tatlı olayları hatırlamayı, bazen uyuklamayı kastediyorum. Boş zamanları öcüleştirdik. Oysa tam da o zamanlar hayaller kurarız, yapacaklarımızı tasarımlandırırız, bir şeylere öykünürüz, etrafı gözleriz. “Bir şey” yapmaya programlandı herkes. Geri kalan kısımları her aile biliyor artık. En yoksul semtlerde bile belediyelerin düzenlediği yaz etkinlikleri, enstrüman kursları vs oluyor. Sporla müzikle resimle haşır neşir oluyor artık günümüz çocukları. Bunlar iyi şeyler elbette. Ben arta kalan zamanlardan bahsediyorum. Yani; bütün günü tıkış tıkış doldurmak mümkün değil, lazım değil, yararlı da değil. Çocuklarımızın elinden hayal kurmalarını sağlayacak vakitlerini de almaya başladık. Bırakın bunu yapsınlar”
İYİ VE KÖTÜ KARNE ARASINDA KAPANMASI ZOR UÇURUM OLMASIN
Karne süreci hakkında da velilere önemli uyarılarda bulunan Zahmacıoğlu, anne ve babalara verilecek en önemli tavsiyenin “soğukkanlı olmak” olduğunu belirtiyor ve “İyi karne/kötü karne arasında kapanması zor uçurumlar olmamalı. Hayatı üretken ve huzurlu geçirmenin bir formülü olmadığını, okul başarısı veya başarısızlığının değişkenlerden sadece birisi olduğunu unutmamalıdır” diyor.
İYİ KARNE GETİREN ÇOCUĞA NASIL DAVRANMALI? TEŞVİK VE ÖDÜL SINIRI NASIL OLMALIDIR?
İyi karne, başarılı olunduğuna dair somut bir kanıttır. Sevinilmesi doğal, kutlanması adettendir. Fakat başarılı olmak, günümüzde, her zamankinden daha fazla “yırtmak” anlamına gelmeye başlamışsa, sevincimizi yaşadıktan sonra oturup biraz düşünmeliyiz. Toplumun “başarı” saydığı kriterler nelerdir, ne kadarı çocuğun bireysel özelliklerine uygundur? İyi karneler alarak ulaşma hayali kurduğumuz meslekleri gerçekten seviyor muyuz? Bir de şu gerçekle artık yüzleşmeli; karne en nihayetinde çocuklardan çok büyükleri ilgilendiren bir nesnedir. Çocuklar karneyi biz önemsediğimiz için önemserler. Çocuğun iyi karne/kötü karne getirdiğindeki, tek değilse bile, temel duygulanımı anne babasının sevinmesi/üzülmesidir. Karne almış çocuklara yanaşıp biraz sohbet ederseniz bunu net görürsünüz.
KARNESİNDE DÜŞÜK NOTLARI OLAN ÇOCUKLARIN EBEVEYNLERİ NASIL DAVRANMALIDIR?
Zayıf not almak çocuğun gardını düşürür, boynunu büker. Düşük notlar alan çocuğun derdini sıkıntısını çok azımız anlarız. Yarıştan geri kalma, anne babasına layık olamama, beceriksizlik, utanç. Karnesindeki zayıfları “umursamaz” dediğimiz çocukların da, incinmekten korunmak için duygularını saklamaları, umursamadıkları anlamına gelmez.
KARNE STRESİNİN ÇOCUKLARDA YARATTIĞI OLUMSUZ SONUÇLAR NELER OLABİLİR?
Karne stresini yaşamamak mümkün değildir En büyük tehlike, kötü karne eşittir kötü yaşam algısı. Durumun pek de öyle olmadığını biz büyüklerin çoğu bilir. Bizim yaşayarak öğrendiğimiz bu kıymetli bilgiyi, karnesi zayıf gelmiş çocuklara da bir miktar aktarabilmemiz önemli. Karamsarlık, özgüven yitimi ve kaygı en sık rastladığımız olumsuz duygulanımlar.
Öte yandan; notları zayıf olduğu için bir çocuğun hüzünlü olmasında şaşılacak bir şey yok. Bu hüznü de bastırmaya çalışmamalıyız. Zararlı olan hüzünlenmek değil, başarısızlık algısının tortulaşıp kişilik yapılanmasının bir parçası haline gelmesidir.