Güncelleme Tarihi:
Eşin kilosu veya dış görünüşü ile dalga geçmenin ağır kusur sayıldığını ve boşanma nedeni olduğunu; bu yüzden maddi ve manevi tazminat talep edilebileceğini biliyor muydunuz?
Yakın zamanda benzer bir olay Zonguldak'ta yaşandı. Bir çift şiddetli geçimsizlik nedeniyle mahkemeye başvurarak boşanma davası açtı. Kadın, eşinin kendisine "Oğlum" diye hitap ettiğini, kilosu ile dalga geçerek "Popon sepet gibi" ifadelerini kullandığını iddia etti.
Mahkeme kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebini reddetti ancak temyize giden dosyayı inceleyen Yargıtay, kararı bozarak erkeğin ağır kusurlu olduğuna, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiğine karar verdi.
Bedene dair yapılan yorumların ve eleştirilerin en başında kilolar geliyor. Sizin de etrafınızda gözleri hassas terazi gibi olan, tartıdaki rakam birazcık artsa ‘Kilo mu aldın sen?’ sorusunu yüzünüze tokat gibi yapıştıran birileri vardır mutlaka…
Dostlar, akrabalar, arkadaşlar yapınca bir yere kadar katlanılabiliyor buna belki ama insan eşinden kilosuyla ilgili çirkin yorumlar duyunca tahammül seviyesi düşüyor.
Evlendikten sonra çiftlerde kilo alımı sıklıkla gözlenen bir durum. Yapılan araştırmalar obezitenin sosyal tetikleyici nedenleri arasında evliliğe de yer veriyor. Özellikle kadınlarda erkeklere göre evlendikten sonra kilo artışı daha fazla görülüyor.
Kilosuyla dalga geçen eşine tepki olarak çok kısa sürede diyetle ya da ameliyatla fazla kilolarından kurtulan, eşine inat kilolarını verip boşanan kişilerin hikayeleri sosyal medyada sizin de karşınıza sıklıkla çıkıyordur.
Aynı yastığa baş koyduğunuz, yıllardır mahreminizi paylaştığınız eşinizin kilonuzla dalga geçmesi, vücudunuzla ilgili hakaret etmesi size kendinizi nasıl hissettirir? Sırf bu nedenle boşanmaya karar verir misiniz? Siz eşinizden böyle bir hakaret duyuyor ya da eşinizi bu konuda iğneliyor musunuz?
'Bir Sorudan Fazlası' serimizde eşinden bu konuda hakaret işitenler ve eşine hakaret ettiğini itiraf edenlerle konuştuk.
‘GÖBEĞİNİ ÇEK GÖREMİYORUM, POPON GÖRÜŞ AÇIMI ENGELLİYOR’ DİYORDU
Sevgi Ç. (41)
Eşimle birbirimizi severek, beğenerek evlendik. Elbette her insanın kusurları vardır, hiçbirimiz model değiliz sonuçta. Evlendiğimizde ikimiz de ideal kilolarımızdaydık ama evlendikten sonra eşim hızla kilo almaya başladı ama bunun lafını asla yapmadım. Boyu posu kilosu bir yere kadar önemli ama bir müddet sonra "Sana saygılı mı, değer veriyor mu, seviyor mu?" sorularının cevabı onu sevme kriterin oluyor. Dolayısıyla onun aldığı kilolar ile ilgili en ufak bir yorum yapmadım, kırıcı bir söz söylemedim.
Gelin görün ki ben doğum sonrası kilolarımı veremediğim için eşim, lohusalık döneminden başlayıp dozunu gittikçe arttırarak görüntümle dalga geçmeye başladı. Üstelik aldığım kiloların bir sebebi vardı onun gibi sebepsiz yere almamıştım. Erkekler doğum sonrası kadınların ne yaşadığını anlayamıyor. Herkeste aynı etki olmayabilir ama özellikle emzirme sonrası aşırı derecede yeme isteği oluyor. Ben de enerji toplamak için yemeğe saldırıyordum. Böyle olunca doğumdan sonra bir türlü kilo veremedim.
Eminim o dönemde eşim beni o hakaretleri ile yaralamasaydı, daha yapıcı olsaydı ben o kilolarımı verirdim. Çünkü onun iğnelemeleri yüzünden strese giriyordum, daha fazla yiyordum. Zaten ne giysem üzerime yakışmıyordu, insan içine çıkmak istemiyordum ama en çok da eşimden çekinmeye başladım.
“Göbeğini çek televizyonu göremiyorum, popon görüş açımı engelliyor gibi” gibi aşağılayıcı sözlerine bir süre sonra ben de karşılık vermeye başladım. Çünkü eşimin benden aşağı kalır yanı yoktu. Belki yaptığım çok ayıp ama canımı yakanın canını yakmak istiyordum. Tabii ben ne söylesem karşılığını veriyordu, Erkekler azıcık kilolu olabilirmiş, erkeklere kilo yakışırmış ama kadınlar zayıf olmalıymış gibi zırvalar….
Kilodan iyice memeleri büyüyen eşime bir gün “Bugün de sen emzir oğlanı, maşallah benimkilerle yarışıyor” dediğimde o acı yutkunması bana sonunda ‘bingo’ dedirtti. O gün yüzü düştü, benimle konuşmadı. Baktım sonraki günler evde şinav çekmeye başladı. Belli ki onu can evinden vurmuştum ama hiç de pişman değildim, aksine onun canını yakabildiğim için hoşuma gitmişti. Benim ne hissettiğimi ancak böyle anlayabilirdi çünkü...
Böyle düellolarla geçen onca yıldan sonra boşandık ve ben eski kiloma geri döndüm. Ondan ve hakaretlerinden kurtulunca kilolarımdan da yavaş yavaş kurtuldum. Yeme ataklarım gitti, onun için değil kendim için zayıflamaya karar verdim ve başardım. Biz boşandıktan sonra o üstüne rahat bir 10 kilo daha almış, beter olsun…
‘UMDUĞUM GİBİ ÇIKMADIN’ DEDİ, NEYİM BEN KARPUZ MU?
Gülin F. (38)
Ben evliliğim boyunca eşimin iğneleyici sözlerine maruz kaldım. İlk zamanlar şakayla karışık yapıyordu, o yüzden pek önemsemiyordum ama sonraları iyice abarttı. Ne yapsam ne giysem beğendirememeye başladım. Mesela ben saçlarımı genelde salarım ama arada bir de toplarım. Bir gün yine saçımı topladım, beni görünce "Sakın bir daha yapma böyle toplama, çok çirkin oluyorsun" dedi.
Yine bir gün düğüne giderken saçımı yaptırdım, makyajımı yaptım, güzelce giyindim. Kendisi bir pantolon bir tişörtle özensizce hazırlandığı halde bana "İğrenç olmuşsun, makyajın berbat, kilon iyice ortaya çıkmış” dedi. Onun haricindeki herkes "Ne güzel olmuşsun" diyordu. Çevremdeki herkes yalancıydı da bir eşim mi doğruları söylüyordu. O gün çok üzüldüm, ağladım, dedikleri çok ağırıma gitti.
Buna benzer çok olay yaşadım ve hep "Dedikleri doğru" diye düşündüm, kabullendim. Benim kilom doğum sonrasında bile kısa sürede normale döndü. Yani hiç öyle aşırı kilolu olmadım, oğluma hamile olduğum dönemi saymazsam...
Eşim ise her zaman göbekliydi ve hafif topluydu. Buna rağmen bir gün bana "Sen biraz kilo aldın sanki, hiç bakmıyorsun kendine, sahildeki kızlara baksana hepsi ilik gibi" deyince ilk defa ağzım bozuldu ve küfretmeye başladım. “Sen hangi haline ilik istiyorsun, önce kafanı indir de o koca işkembene bak, ilik senin neyine” dedim. Beni hiç duymamışçasına “Sen evlenirken böyle değildin. Umduğum gibi çıkmadın” dedi. Neyim ben karpuz mu?
Kendini o kadar beğeniyordu ki bu söylediklerim onu sadece güldürüyordu ve hakaretlerine devam ediyordu. Bir gün "Memelerin çok küçük" diyordu, bir gün "Göbeğin çok büyük", bir gün "Bacakların çarpık", ertesi gün başka bir şey… Bu psikolojik şiddetin dozu ben de ona karşılık vermeye başlayınca iyice arttı.
Sonra bir gün çok samimi bir arkadaşımla bu konuda dertleştim ve işte o gün o can dostum aydınlanmamı sağladı. "Kızım sen deli misin? Sen bir kendine bak bir de ona bak, eşinin yanında genç kız gibisin, seni kıskandığından çökertmeye çalışıyor” dedi. O zaman kafama dank etti, çok haklıydı.
O günden sonra ben artık söylediklerini hiç dikkate almamaya, üzülmemeye başladım. Ona kendimi beğendirmek için değil, kendim beğenmek için daha da ilgilendim kendimle… Güzeldim zaten daha da güzelleştim. Daha bakımlı, daha alımlı bir kadın oldum. Şimdi o nerede diye merak edenlere cevabım: Çok uzaklarda…
Tabii ki bana değer vermeyen, hislerimi önemsemeyen bir adamla evliliğimi sürdürecek halim yoktu. O bana bir adım gelseydi ben ona on adım yaklaşacakken beni kendinden öyle bir uzaklaştırdı ki onunla aynı havayı solumaya bile tahammül edemedim daha fazla.
Boşanalı çok uzun zaman oldu ama hâlâ ara ara yokluyor, barışalım, görüşelim diye uğraşıyor ama boşa kürek çekiyor.
Şimdi hayatımda biri var ve bana kendimi o kadar iyi hissettiriyor ki… Saçımı toplu da seviyor açık da, ne giysem "Çok yakışmış" diyor, kilo aldığımda fark etmiyor bile ya da hiç lafını etmiyor, beni sevdiğini bana değer verdiğini hissettiriyor.
‘AĞIR VASITA’ DEDİM, GÜNLERCE KONUŞMADI
Özkan T. (34)
Ben eşimin giyimi, kilosu ve makyajıyla ilgili yorum yaparım. O da benimle ilgili yapabilir bu normal bir şey. Ben görüntüme, kişisel bakımıma çok özen gösteririm ve kilodan hiç hoşlanmam. Bu yüzden yediğime içtiğime dikkat ederim, sporumu yaparım. Zaten mesleğim gereği bunu yapıyorum. Kışın bazen bir iki kilo alırım ama hemen alarm zilleri çalar ve o kiloyu mutlaka veririm.
Eşimle ilk tanıştığımızda ve evlendiğimizde o da çok fit ve bakımlıydı. Çocuk sahibi olana kadar aynı şekilde devam etti ama çocuktan sonra bambaşka bir insan oldu. Sevdiğim bütün kıvrımları gitti, göbeği çıktı, poposu büyüdü. "Nasıl olsa geçici bir dönem" diye düşündüm ama yine de ona takılmadan edemiyordum.
Bir keresinde “Sen artık küçük araçtan ağır vasıta sınıfına geçtin” diye espri yaptım, günlerce küstü, odadan çıkmadı hatta odaya almadı beni. Emzirme dönemi de geçti, çocuk artık büyüdü ama eşimin kiloları baki kaldı.
Tamam hamilelik döneminde tabii ki kilo alınır ama bu kadar kalıcı hale gelmesi kadınların kendi tercihi bence. Tatlı ve börek-çörek yemek zorunda değiller, gecenin bir köründe krem çikolata yiyip yatmak zorunda değiller. Çocuk üç yaşına geldi, eşim hâlâ doğum kiloları ile duruyor olduğu gibi… Yerken elinden alıyorum, "Bak gidişat kötü" diye uyarıyorum, hem küsüyor hem yemek yemeye devam ediyor.
Ben kilosu ile ilgili ona laf söylemesem bir bu kadar daha olacak. Ben karımı seviyorum ama kilosunu vermesini istiyorum, böyle olması hoşuma gitmiyor çünkü. Yani eşimin kilolu olmasını istememek bir suç olamaz herhalde, o aksini söylese de tabii ki ona hakaret etmiyorum ama kilosunu vermesi için baskı yapıyorum.
'YAKINDA EVE VİNÇ ÇAĞIRACAĞIM' DİYORUM AMA BANA MISIN DEMİYOR
Merve U. (50)
Ben eşime kilosu konusunda ağır baskı yapıyorum ve itiraf ediyorum kendimi tutamayıp hakaret de ediyorum. Bu boşanma nedeni miymiş? Bence asıl eşlerin kendine dikkat etmeyip bu denli özensiz olmaları ve kilo almaları boşanma nedeni olabilir.
Eşim emekli oldu, o zamandan beri çok hareketsiz ve evden çıkmayı sevmiyor. Sürekli evde olunca canı sıkıldığı için sürekli yiyor. Ben işten eve dönünceye kadar yediklerini bilmiyorum. Sanırım dışarıdan falan söylüyor ve suç aletlerini ben gelene kadar yok ediyor ama ben geldikten sonra da yemesi bitmiyor, yatana kadar bir şeyler yiyor içiyor. Ben de bir o kadar dikkat ediyorum kendime, akşam yemeğinden sonra bir şey yemiyorum.
Benden sürekli pasta börek yapmamı istiyor. “Çok kilo aldın, yeme artık” diyorum, “Tamam dikkat edeceğim” diyor, akşama bir bakıyorum annesi bir tepsi börek yapmış getirmiş tosununu besliyor. “Bu adama iyilik yapmıyorsunuz, ömrünü kısaltıyorsunuz” diyorum "Bir şey olmaz" diyor çünkü kendi de öyle kilolu.
Geçende "Böyle giderse yerinden kalkamayacaksın artık, eve vinç çağıracağım seni hastaneye götürmek için" dedim, çok ağırına gitti ama dost acı söyler, böyle devam ederse olacak olan bu çünkü.
Hem bu kadar kilo alıp hem de önlem almamasına sinirleniyorum. "Beraber yürüyelim" diyorum yok, "Doktora gidelim" diyorum yok, "Ameliyat ol" diyorum yok, ben daha ne yapayım. Böyle her şeye itiraz edince sinirleniyorum ve hakaret ediyorum ister istemez. Ama sonra da üzülüyorum. Ancak ne yalan söyleyeyim artık eşime karşı ilgim, alakam kalmadı, onu evde beslediğim bir varlık olarak görüyorum ve bu durumdan fena halde sıkıldım.
* * * * *
• Peki benzer sorunları yaşayan ve bu nedenle boşanmak isteyenlerin hakları nelerdir?
• Eşin bu şekilde hakareti tek başına bir boşanma nedeni olabilir mi?
• Hakarete uğrayan eşin bunu belgelemesi gerekiyor mu? Mahkemeye bunu nasıl kanıtlamalı?
Bu şekilde hakarete uğrayan, kişilik hakları ihlal edilen ve saldırıya uğrayan tarafın manevi tazminat hakkının olduğunu belirten Avukat Ecenur Sönmez, kişilerin uğradığı manevi zarar türünde kişinin zarar verenin kusurlu hareketi sebebi ile duygusal yaşamında bir kayba uğradığını; acı, elem ve ızdırap çektiğini, eşlerden herhangi birinin diğerine hakaret etmesi veya kişilik haklarına saldırıda bulunması gibi davranışların kusur olarak nitelendirilebileceğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre de bu davranışların karşılığında manevi tazminat talep edilebileceğinin öngörüleceğini belirtti.
Avukat Büşra Erman ise eşlerin birbirinin fiziksel özelliklerini alay konusu etmesi ve bu yönde "şişko, tombul, öküz’’ gibi sözleri sarf etmesinin hakaret kapsamında değerlendirildiğini ve kişilik haklarına saldırı kapsamında değerlendirilerek kusuru olmayan taraf lehine manevi tazminata da hükmedilebileceğini ifade etti.
Peki bu şekilde hakarete uğrayan kişinin bu durumu belgelemesi gerekiyor mu? Mahkeme kanıt istiyor mu?
Bu sorumuza Avukat Ecenur Sönmez şöyle yanıt verdi:
"Çekişmeli boşanma davalarında davalı tarafın davayı kabul etmesi hiçbir hukuki sonuç doğurmaz, mutlaka karşı tarafın kusurunun ispatlanması gerekir. Bu doğrultuda ikame edilen çekişmeli boşanma davalarında; boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın iddialarını ispatlaması halinde kusurlu taraftan manevi tazminat isteme imkânı doğacaktır."
Sönmez, manevi tazminat davalarında kişinin yaşamındaki kaybı dışa yansıtan görüntülerin, bu duruma bir şekilde şahitlik eden tanık beyanlarının ve manevi zararın meydana geldiğini gösteren her türlü bilgi ve belgenin ispat olarak gösterilebileceğini, bahsi geçen delillerin sunulamaması halinde kişinin manevi boyutta zarara uğradığını ispatlamasının zorlaşacağını, böyle bir durumda kusurun ispatı ve manevi tazminat talebinin reddedilmesi riskiyle karşı karşıya gelinebileceğini de sözlerine ekledi.
Peki ya hakarete uğrayan kişi evli değilse, onun da böyle bir durum karşısında yasal hakları var mı?
Avukat Büşra Erman, sadece evlilik birliği içerisinde değil, sevgili olanların da manevi tazminat talep hakkı bulunduğunun altını çizdi ve ekledi:
"Kişilik haklarına saldırı ya da hakaret sebebiyle yalnızca eşler değil partnerler de manevi tazminat talebinde bulunabilir. Evli eşler arasında görülecek tazminat davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleri iken evlilik birliği içerisinde bulunmayan partnerler tarafından açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemeleridir."
Evlilik birliğinde eşlerin hak ve yükümlülükleri, Türk Medeni Kanunu’nun Evliliğin Genel Hükümleri başlığı altında düzenleme altına alınmıştır. Eşlerin birbirlerine karşı yalnızca maddi yükümlülükleri bulunmamakta aynı zamanda bir o kadar önem atfeden manevi yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları; eşlerin kişilik haklarına saldırıda bulunmaması ve bu yönde birbirlerinin onur, şeref, saygınlığını zedeleyecek söz ve davranışlar sarf etmemesidir. Eşlerin evlilik birliğinde ortak yükümlülüklerinden biri birliğin mutluluğunun sağlanmasıdır. Eşlerden her birinin evliliğin sosyal, manevi ve ahlaki amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli karşılıklı saygıyı, özeni ve ilgiyi göstermesi mecburidir. Aksi halde; psikolojik baskıya, agresif ve saygısız davranışlara, hakarete maruz kalmak gibi manevi şiddet nitelikli hal ve hareket gerekçelerine dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebepli boşanma davası ikame edilebilir hale gelecektir.
Avukat Büşra Erman