Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Karaöz, yaptığı açıklamada, kök hücrelerin kemik iliğinden ve yağ dokusundan elde edilebildiğini, dünyada son 10 yılda, kök hücrelerin hedef olarak tedavi edeceği organların başında, kalp, daha sonra da periferik damarların geldiğini söyledi.
Bu bağlamda özellikle miyokard infarktüsü olarak tanımlanan, kalbi besleyen damarlardan birinin tıkanması sonucu ortaya çıkan kalpteki ölü dokunun tekrar canlandırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını ifade eden Karaöz, bu amaç doğrultusunda daha çok kişinin kemik iliğinden ya da yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin kullanıldığını belirtti.
BİR HÜCREDEN MİLYONLARCA KALP KASI ÜRETİLDİ
Bu çalışmanın bugüne kadar 15 bin insan üzerinde denendiğini dile getiren Karaöz, tedavi olanların çoğu tarafından nakledilen hücrelerin işe yaradığını aktardı.
ABD'de bulunan Cedars-Sinai Kalp Enstitüsü'nde yapılan bir araştırmaya da değinen Karaöz, araştırmacıların, kalbin dokusundan bir parça alarak laboratuvarda kök hücre ürettiklerini bildirdi. Kalpten elde edilen parçanın, erken dönemde kalp krizi geçirmiş insanlardan alındığına dikkati çeken Karaöz, şöyle konuştu:
“İlk kez denenen bu uygulamada elde edilen hücreler, daha sonraki dönemlerde laboratuvar ortamında çoğaltıldı. Kök hücreler, kardiyosfer adını verdiğimiz yapılara dönüştüler. Birkaç tane kalp, kök hücresinden milyonlarca kök hücre ve kalp kası hücresi üretildi. Nihayetinde kalpten elde edilen kök hücreler, aynı hastanın daha önce stent takılmış kroner damarından kalbe enjekte edildi. Bu şekilde enjekte edilen kök hücreler, kalbe giderek yeni kalp kası hücrelerine ve damarlara dönüştü. Böylece erken dönemde uygulanan kök hücrelerin işe yaradığı görüldü. Kök hücre uygulanmayan bir grupla karşılaştırıldığında, iyileşme sürecinin iki kat hızlandığı, kalbin pompalama gücünün iki kat arttığı saptandı.”
GELECEKTE BUNA BENZER ÇALIŞMALAR ARTACAK
Prof. Dr. Erdal Karaöz, bunun kök hücrelerin yenileyici ve tamir edici tıpta kullanılmasına yönelik önemli bir gelişme olduğunu dile getirerek, bugüne kadar daha çok kemik iliği ve yağ dokusu kaynaklı kök hücreleri elde ettiklerini ve başarılı sonuçlar çıkardıklarını kaydetti.
Bir organın, kendi kök hücrelerini alıp o organı tedavi etmede kullanılmasının çok yeni bir yaklaşım olduğunu ve bunun başarı oranının yüksek olacağını anlatan Karaöz, “Gelecekte, bu ve buna benzer çalışmaların artacağını düşünüyorum. Ümit ediyorum ki ülkemizde de kısa sürede bu tür çalışmalar bilimsel ve etik kurallar altında gerçekleşir”
Karaöz, cerrahi müdahaleyle kalp damarlarının değiştirilmesinin sonraki dönemler için kişinin yaşamını devam ettirmesi açısından önemli olduğunu dile getirerek, ancak kalbi besleyen damarın tıkanması sonucu ölen kalp dokusunun tekrar canlandırmasının kolay olmadığını belirtti.
“Eğer kalpte çok fazla bir hasar varsa orası ile ilgili daha fazla sıkıntılar vardır. Bu tip olgularda, kök hücrelerin kullanılmasındaki asıl amaç, ölmüş dokunun yeniden canlandırılmasıdır” diyen Karaöz, ölmüş dokunun kalp kası hücreleri ve damar hücrelerinin dejenere olduğunu, ölü dokuyu ilaçlarla tekrar canlandırmanın olası görülmediğini dile getirdi.
Karaöz, uzun zaman sonrasında kalbin kendi içerisindeki kök hücrelerle rejenerasyon olma özelliğinin kısıtlı da olsa bulunduğuna işaret ederek, “Bu
ölü dokunun oranıyla da çok ilişkilidir. Hasar küçük bir alanda gerçekleşmişse rejenere olması daha mümkün ama özellikle büyük ölü dokuyu canlandırma konusuna gelince kök hücrelerin kullanılması söz konusu olacaktır” ifadesini kullandı.