Güncelleme Tarihi:
DBS uygulamaları, bir diğer deyişle beyin pili ameliyatları mesleki hayatımda çok önemli bir yere sahip.
Daha hasta ameliyat masasında ve uyanık iken görülen olumlu değişiklikler, değişen yüz ve mutluluk ifadeleri ve pil programlaması sonrası sağlanabilen yüz güldürücü sonuçlar 30 yılı aşkın mesleki hayatımda her gün “iyi ki” dememe sebep...
Tecrübe aklın hocası, düşüncenin ve eylemin rehberidir.
Bunca yıla ve birikime rağmen her yeni vaka ayrı bir serüven, ayrı bir öğretidir benim için.
Sadece bir kişiye değil, o hastaya bakan tüm aile fertlerinin hayatlarına dokunursunuz ve belki de aynı zamanda bir aileye eskiye yakın zamanlarını geri verebilirsiniz.
John Christian “Silgi kullanmadan, resim çizme sanatına hayat denilmektedir” demiş...
Bu ifadeyi beyin pili uygulamalarını en iyi tanımlayan ifadelerden birisi olarak yorumlamışımdır hep.
30 yılı aşan beyin cerrahisi mesleki hayatımda 1997 yılında başlayan DBS serüvenime 1800’den fazla Parkinson ve diğer hareket bozukluğu hastalıklarına yönelik cerrahi girişimler, 1300’e yaklaşan beyin pili takılması ameliyatı sığdı.
Parkinson hastalığının 200’üncü yılı olan 2017’de 200 beyin pili takılı hastanın bir araya getirilmesiyle başlayan süreç de 2018’de 329 beyin pili hastasının bir araya gelmesi ile ülkemizde tıpta tedavi alanında Guinness Dünya Rekoru’nun kırılmasına olanak sağladı.
2021 yılında başta Parkinson olmak üzere hareket bozukluğu şikâyetleri taşıyan hastalarımın Contemporary İstanbul’da sergilediği boyamaların, İstanbul’un sanatın ve kültürün merkezi olarak tanıtılmasına katkıda bulunması da ayrı bir gurur oldu benim için.
Genç meslektaşlarım...
Çoğumuz insan beynini beyin cerrahı olarak üzerinde çalışılan, bazen milimetrelerin büyük önem taşıdığı, en ufak bir hatanın önemli komplikasyonlara yol açtığı, her zaman mükemmel yaklaşılması ve mükemmel operasyon gerçekleştirilmesi gereken fiziksek bir yapı olarak görüyoruz.
Bu muhteşem fiziksel yapı üzerindeki el becerilerimizi geliştirmeye, mükemmel birer beyin cerrahı olmaya çalışıyoruz.
Benim gözlemlediğim ve şahit olduğum gerçekten de kendilerine armağan olarak verilen çok özel elleri olan hocalarımız, meslektaşlarımız var. Genç arkadaşlarımızın daha mükemmel cerrah olmanın yanında daha iyi “halden anlayıcı”, daha çok “dert dinleyici” olmalarının da hem kendi mesleklerine hem de tedavi ettikleri kişilere ve ailelerine daha fazla yararlı olacağı kanaatimi paylaşmak isterim.
Teşekkürler...
Yaşamın, karşımıza çıkan, kimi davetli, kimisi de davetsiz misafir olan; bize, ruhumuza, hayatımıza dokunan insanların bu “dokunuşları”yla şekil bulduğunu, geliştiğini ve yönlendiğini düşünürüm.
Hani “Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza; kimisi imtihan, kimisi armağan” derler ya...
Benim de yolculuğumda bana “armağan” olan, kiminden bilgi, kiminden feyz, kiminden de ders aldığım hocalarım, mentorlarım, yol arkadaşlarım, meslektaşlarım oldu.
Hepsine yürekten teşekkür ederim.
Ama en büyük teşekkürüm, bu ülkeye hizmet eden “bu topraklardan aldığını bu topraklara veren” genç meslektaşlarıma.
İyi ki varsınız...
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: “Bütün ümidimiz gençlikte...”
“Yapılamaz diyen, yapmak isteyene mani olmasın” mottonuz, Atatürk’ün gösterdiği yolun ışığı aydınlığınız olsun.
Çünkü o ışık, bugünün gençlerini yarının penceresinden aydınlatmakta.
100 yıldır olduğu gibi, bugün, yarın ve daima.