Güncelleme Tarihi:
Raporda, Türkiye'de, son yıllarda uyuşturucu sorunuyla yüzleşmede atılacak adımların tespitinde çok daha soğukkanlı ve etkin politikaların geliştirildiği, tedaviden önlemeye, arz azaltımından sosyal reformlara kadar madde bağımlılığı çerçevesinde oluşturulacak her politikanın, çok daha sağlıklı oluşturulmaya başlandığı ifade ediliyor.
Bununla birlikte acil olarak güçlendirilmesi gereken politika alanları da bulunduğuna dikkati çekilen raporda, özellikle madde bağımlılığı tedavisinde çok daha etkin, sonuç odaklı, tedavi sonrası rehabilitasyon tedbirlerini de içeren politikaların bir an önce geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye'de 2010 yılında uyuşturucuyla mücadele kapsamında birtakım mevzuat değişiklikleri yapıldığı hatırlatılan raporda, bu değişikliklerin başında 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” fıkrası eklendiği ifade edilerek, bu nedenle kanun önünde tüm vatandaşların eşit olmasının yanında fıkrada sayılan gruplar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olamayacağı hükmü ile çocuklar için alınacak koruyucu tedbirlerin değişiklikteki yerini aldığına işaret ediliyor.
Anayasa'nın 58. maddesinde, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” ifadesinin de bulunduğu belirtiliyor.
Uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelede daha etkin çalışmalarının yürütülmesi için yeni düzenlemelerin de yapılmasının önemine dikkat çekilen raporda, şu ifadeler yer alıyor:
“Hasta hakları, uyuşturucu madde bağımlıları açısından tartışmaya açılmalıdır. Hasta hakları ve hastanın rızası gibi evrensel kabul gören konular, madde bağımlıları özelinde tartışmaya açılmalı, Japonya modelinde olduğu gibi zorunlu tedavi uygulamaları değerlendirilmelidir.”
Güçlendirilmesi gereken politika alanlarından birinin de sosyal hizmet uygulamaları olduğunun altı çizilen raporda, “Madde bağımlılarına yönelik sosyal hizmetler, sadece yurtlar ve yuvalardan ibaret olmamalı, kurulacak bir sistemle, ilgili kurumlar bir bedenin organları gibi çalışmalıdır. Bir şahsın madde bağımlısı olduğunun tespiti halinde bu sistem harekete geçmeli, tedavi, rehabilitasyon, meslek edindirme, aile destek hizmetleri, hatta şahsın yaşadığı muhitten uzaklaştırılması konuları ele alınmalıdır” ifadeleri yer alıyor.
TÜRKİYE'DE MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ
Türkiye'de madde bağımlıları için zorunlu tedavi uygulamaları bulunmazken, bu kişilerin tedavisi Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve özel sektöre bağlı, 13 ilde bulunan 22 merkezde toplam 525 yatak kapasitesiyle yürütülüyor.
Genel sağlık sigortası kapsamında olan kişilerin sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularındaki madde bağımlılığına ilişkin ayakta ve yatarak tedavi giderleri ise Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanıyor.
Rapora göre, Türkiye'de 2004 yılında yürürlüğe giren Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği'nin revize çalışmaları da devam ediyor.
İmza aşamasında bulunduğu belirtilen bu yönetmelik, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesindeki “Madde Bağımlılığı Tedavi Usulleri Bilim Komisyonu” üyeleri ve ilgili kuruluşların görüşleri alınarak yeniden düzenlendi. Revize edilen yeni yönetmelikle birlikte, tedavi merkezlerin tanımlamalarının yeniden yapıldığı, rehabilitasyon boyutunu içine alan yeni tedavi merkezleri açılmasının öngörüldüğü kaydedilen raporda, özel sektörün de bağımlılık tedavisi alanında çalışması ve bağımlılık tedavi merkezi kurmasının teşvik edildiği ifade ediliyor.
Türkiye'de, 2010 yılı verilerine göre, yatarak uyuşturucu bağımlılığı tedavisi gören 2 bin 900 kişi bulunuyor. Ayaktan tedavi için başvuru yapan kişi sayısının ise 134 bin 287 kişi olduğu biliniyor.