Güncelleme Tarihi:
Alternatif tıp yöntemleri arasında en farklısı ve belki de en spiritüeli, ‘aura-soma’ yöntemi. Bu terapi yönteminin en belirgin özelliği, 108 renkli sıvıdan oluşması. Parfümü andıran her bir şişe iki ayrı rengi barındırıyor ve her birinin rakamsal kodu bulunuyor. Şişe içindeki renkli yağ ve esansları, bitki, mineral, kristal ve değerli taşların karışımından elde ediliyor. Aura Soma’nın temel prensibi rezonans ilkesi. Yani birçok farklı sistemin birbiriyle rezonans gösterip harmoni oluşturması. Terapi uygulanacak hasta üzerinde kullanılan aura-soma ürünlerin yani renkli sıvıların, canlı bir dinamizmle hastanın vüdundaki harmoniyi düzenlemesi bekleniyor.
BERLİN’DE TÜRK UZMAN
Sosyal pedagog Filiz Konstantin de, Berlin’de aura-soma terapi yöntemini uygulayan alternatif tıp uzmanlarından. Konstantin, özellikle psikoterapi alanında alternatif tıp yöntemlerini tercih ediyor. Aura-soma terapisinin yanı sıra, bilinçaltı yolculuk çalışmaları ile toplu ve bireysel halde zihinsel gevşeme egzersizleri gerçekleştiriyor. Filiz Konstantin, birçok Alman hastasının yanı sıra, özellikle Berlin’deki Türk kadınlarına yönelik psikoterapi seanslarıyla da tanınıyor. Konstantin’e göre, aura-soma anlayışının temeli şu: Işık hayatın kaynadığır, renkler ise onun dili. Konstanin, renklerin ruhsal yaratıcılığın ifade biçimi olduğunu belirtiyor. Renkler ve içerdiği aroma, insanın duyu ve algılama seviyesini yükseltip, onun olumlu düşünce, duygu ve davranış biçimini yönlendiriyor. Renkleri ruh halinin yansıması olduğunu belirten Konstantin, şunları söylüyor: “Bazen pembe bir renkte, bulutların üstünde gezeriz. Bazen ise çok sinirleniriz. O zamanki rengimiz ise kırmızıdır. Bazen de kıskançlığımız sarı renkle ortaya çıkar. İnsanların değişken renk tercihleri ruh halini yansıtır. Aura-soma terapisinde hasta kendi renk seçimini yapar ve iç denge ayarını böylelikle düzenler.”
RENK KOMBİNASYONU
Aura-soma terapisinde kişinin renk kombinasyon seçimi, ürünün kullanımındaki temeli oluşturur. Filiz Konstantin, psikoterapide uyguladığı bu yöntemi şu şekilde anlatıyor: “Hasta terapinin başlangıcında 4 farklı renk seçer. Kişinin renk seçim sırası, sorunun analizinde çok önemlidir. Çünkü her bir rengin numarası ve sıralanışının anlamı vardır. İlk seçilen şişe yani renk, kişinin ortaya çıkamamış özel yeteneğinin potansiyelini gösterir. İkincisi ise ilk renk kombinasyonundaki potansiyeli ortaya çıkartabilecek var olan yeteneği tanımlar. Bu aşamada geçmişteki bazı olaylar sorgulanır. Kişinin seçtiği üçüncü şişe, yani renk ise ilk iki renk kombinasyonunun şimdi nasıl hayata adapte edilebilceği konusunda fikir verir. Ve son olarak dördüncü şişe gelecekte nasıl bir sonuç ortaya çıkabileceği konusunda bilgi verir.”
FARKLI UYGULAMALAR VAR
1980’li yıllarda ortaya çıkan Aura-soma terapisinin yaratıcısı İngiliz Vicky Wall’dur. Aura-soma konsepti de, Wall tarafından geliştirilmiştir. Renklerin, insanın iç dünyasının ihtiyaç duyduğu şeyleri yansıttığından yola çıkan Wall, kişinin seçtiği renklerin ruhun anahtarı olduğunu belirtir. Aura-soma terapistleri insanlara, seçtikleri renkleri yorumlayarak iç dünyalarında seyahat etme imkanı tanır. Derin travmalara karşı da kullanılan bu yöntem hastalık önleyici olarak da tanımlanır. Terapistlere göre kullanım şekli de farklılık arzeder. Kimisi sadece renklerin gücünü ön plana çıkartırken, kimisi ise şişedeki sıvının vücudun belli bölgelerine çok küçük damlalar halinde sürülüp masaj yapılmasını tavsiye eder.
ÖRNEK TEDAVİ
Filiz Konstantin, tırnak yeme alışkanlığından kurtulmak isteyen bir hastası üzerinde uyguladığı yöntemi örnek veriyor:
ÖN GÖRÜŞME Hasta ile yaklaşık 45 dakika süren ön görüşmeyle, güncel sağlık problemleri, psikolojik sorunları, içinde bulunduğu toplumsal koşullar gözönünde bulundurularak bir tutanak hazırlanıyor. Örneğin muayeneye gelen orta yaşlı bir kadın, tırnak yeme alışkanlığı olduğunu, davranış tedavisi dışında birçok tedavi denediğini ve bu sağlıksız davranışını artık ortadan kaldırmak istediğini belirtti. Öngörüşmede bu kadının eşini 5 yıl önce kaybettiği, ara ara gördüğü kâbusların ve korkuların, hayatına hükmettiği anlaşıldı.
TRAVMA KAYNAKLI Tırnak yeme alışkanlığının altında, eşinin öldüğünü kabullenmemek yatıyordu. Öyle ki, evde eşinin eşyalarını saklıyor, onun çaktığı çivinin bile duvardan çıkarılmasına izin vermiyordu. Günlük yaşantısına iş baskısı ve işini kaybetme korkusu hakimdi. Beraberinde mükemmel olma baskısı da hissediyordu. Bu hastaya, konuşma sonrası travmasını aşabilmesi için 6 numaralı esans verildi. Sabah ve akşam esanstan bir damla bileklerine sürmesi istendi. İkinci oturuma geldiğinde kâbusları sona ermiş, tırnak yeme alışkanlığı gerilemişti.
RENKLİ ŞİŞELER 6 nolu şişe, her çeşit travmanın iyileşmesini desteklerken, günlük sıkıntıları kaldırabilme gücü veriyor. İkinci oturumda, tüm şişeler önüne konan kadından, bir şişe seçmesi istendi. Kadın, 27 nolu şişeyi seçti. Bu şişe yeniliği kabul etmeyi ve entegre olmayı, bedende yaşam ve ölümün doğallığının akışını destekliyor. Kullanımı 6 nolu şişe gibidir. Kadına bu şişe verildi ve üçüncü randevuda tüm evini yenilediğini, eşine ait eşyaları ihtiyacı olanlara dağıttığını ve çok hafiflediğini söyleyerek kendini özgür hissettiğini vurguladı. Tırnak yeme alışkanlığı bitmiş, kâbus ve korkuları yerini sevinç ve cesarete bırakmıştı. Hastalar genelde tedaviyi burada noktalamak istese de, tedavinin devamı enerji dengesini sağlar.