Güncelleme Tarihi:
Atriyal fibrilasyon nedir?
Ancak bu kasılmaların tümü karıncıklara ulaşmaz ve düzensiz bir ritm meydana gelir. Genel polülasyonda % 0.4 - %2 arasında görülmesine rağmen, bu oran 60 yaş üzerinde %10'a çıkmaktadır. Kalp cerrahisi açısından değerlendirilecek olursa, mitral kapak hastalığı nedeni ile cerrahi müdahale yapılacak olan hastalarda bu oran, %30 - %80 arasında, koroner bypass yapılacak hastalarda ise, %5 civarındadır.
Atriyal fibrilasyonun belirtileri nelerdir? Atriyal fibrilasyon genellikle ölümcül bir ritim bozukluğu değildir. Ancak bu kadar yaygın görülmesine rağmen, korunma ve tedavi yöntemleri daha çok tıbbi tedavi ile kısıtlı kalmıştır. AF, birçok önemli komplikasyonları nedeni ile günümüzde daha çok ciddiye alınmaktadır.
Hastalık; inme, tansiyon değişiklikleri, çarpıntı ve baygınlık hissi gibi akut fiziksel rahatsızlıklar yanında, uzun süreli ritm düzensizlikleri ve kan sulandırıcı kullanımına bağlı ciddi yan etkiler oluşmasına neden olabilir. Atriyal fibrilasyon olan kişileri inme geçirme olasılığı 5 kat daha fazladır. Tüm inmelerin %15 - 20'sini AF'li hastalar oluşturur. AP; çarpıntı, enerji kaybı ve yorgunluk, sersemlik hissi, bayılacak gibi olma, göğüste rahatsızlık hissi ( ağrı, basınç veya huzursuzluk) ile nefes darlığı şeklinde kendini belli eder.
AF nasıl tedavi edilmektedir? Atriyal fibrilasyon ölümcül bir sorun olmasa da sebep olduğu bazı hastalıklar nedeniyle tedavisinin mutlaka yapılması gereken bir sağlık sorunudur. Medikal tedavinin genellikle AF tedavisinda yetersiz kalması sonucunda bu aritmiyi ortadan kaldırabilmek veya en azından ortaya çıkan komplikasyonları azaltabilmek için bir takım cerrahi girişimler geliştirilmiştir. Bunlar; sol kulakçık izolasyon işlemi, pulmoner düğme izolasyonu, kulakçık kompartıman, vs. olarak sıralanabilir. "Maze-III prosedürü" olarak adlandırılan teknik, günümüzde AF'nin cerrahi tedavisinde altın standardı oluşturmaktadır. Bu teknik ile tedavi oranı da % 95 - 99'a ulaşmıştır. AF'nin tedavisinde amaç, kulakçık ve karıncıkların uyumlu çalışması ve kulakçık ileti fonksiyonunun da sağlanmasıdır. Bunun için ameliyatsız yöntem olması itibariyle enerji kaynakları kullanılmaya başlandı. Bunlar; kriyoablasyon, mikrodalga, lazer, radyofrekans (RF), vs. olarak sıralanabilir. Ancak bunlar içinde dünyada en fazla kabul gören RF ablasyondur.
Kaynak: Doç. Dr. Harun Arbatlı
Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı