Asırlık insanlar uzun yaşamın sırlarını anlattı... 'Sürekli yatmayı sevmem, saat 6'dan sonra ağzıma lokma atmam'

Güncelleme Tarihi:

Asırlık insanlar uzun yaşamın sırlarını anlattı... Sürekli yatmayı sevmem, saat 6dan sonra ağzıma lokma atmam
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2023 09:41

Yüz yıl ve daha fazla yaşayan çok az insan var. Haliyle asırlık insanların uzun yaşam sırları çok merak ediliyor ve haberlere konu oluyor. Kimine göre işin sırrı sürekli çalışmak, kimine göre hobileri, kimine göre içinde hiçbir şey tutmamak, kimine göre her daim pozitif kalmak... İşte ilerlemiş yaşına rağmen sağlıklı bir şekilde hayatını sürdüren asırlık insanların kendi anlatımları ile hikayeleri...

Haberin Devamı

Genler, bir kişinin ortalama yaşam süresinin ötesine geçme, hatta 100 yaşına kadar yaşamasında önemli bir rol oynuyor. Ancak yaşam süresi üzerinde etkili olan pek çok başka faktör var. Bir asrı devirmiş insanlardan bazıları pozitif kalmanın ve geçmişe takılmadan şimdiki zamanda yaşamanın onları genç tuttuğunu söylerken, bazıları resim yapma, yazı yazma gibi hobilerle meşgul olmanın gençlik iksiri olduğunu anlatıyor.

İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Teslime Atlı da yaşam süresi üzerinde genetiğin çok önemli olduğunu, ancak genetiğin dışında da uzun yaşamayı etkileyen pek çok önemli faktörün olduğunu söylüyor.

DURSUN TEYZE DOĞDUĞUNDA ŞEHRE ATLARLA GİDİLİYORDU

Samsun’un Alaçam ilçesinde yaşayan 104 yaşındaki Dursun teyze, gayet sağlıklı, dinç ve mutlu bir insan. Kahvaltısını kendi hazırlıyor, bayram şekerlerini markete gidip kendi seçiyor, her gün mutlaka yürüyor.

Haberin Devamı

Dursun teyzeye uzun ve sağlıklı yaşamın sırrını sorduğumuzda bize neler anlattı neler: 

"Nüfusa göre 1922 doğumluyum ama babam beni 3 yıl geç kaydettirmiş. O zamanlar nüfusa yazılmak için atlarla şehre gidilirdi, herkes 2-3 yıl sonra ancak kayıt olurdu. Yani aslında 104 yaşındayım ama kimlikte 101 görünüyorum.

Bu yaşıma kadar sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşadım, Allah’a şükür büyük sağlık sorunlarım da olmadı. Tarlada bayırda hiç çalışmadım, evlendikten sonra sadece çocuklarımla ilgilendim, hiç ağır iş yapmadım. 8 çocuk doğurdum, dördü yaşadı dördünü doğumdan hemen sonra kaybettim.

'YARDIMCI GELMEDEN KAHVALTIYI HAZIRLARIM'

Ben kendi evimde tek yaşıyorum, çocuklarım gelip gidiyor. Hep yanımdalar ama bir bakıcı tuttular bana. Sabah geliyor akşam gidiyor. Sabah o gelmeden erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlıyorum. Her geldiğinde kızıyor bana 'Niye sen kalkıyorsun? Neden beni beklemiyorsun?' diye. Öyle sürekli yatmayı sevmem, hareket etmek beni dinç tutuyor. İki yıldır baston kullanıyorum ama bastonsuz da yürüyebiliyorum.

Sabah yardımcı kızım ile birlikte güzelce kahvaltı yapıyoruz. Bal, reçel, pekmez, tereyağı olmadan sofraya oturmam. Yemeklerde de sadece tereyağı yiyorum ama her tereyağını da yemem. Manda tereyağı olacak. Manda sütü ve manda yoğurdunu da her gün mutlaka tüketirim.

Haberin Devamı

Meyve yemeyi de çok severim ama sadece mevsimindeki meyveleri yerim. Et, balık pek sevmiyorum daha çok sebze yemeklerini seviyorum.

'SAAT 6'DAN SONRA AĞZIMA LOKMA ATMAM'

Rahmetli annem de 110 yaşına kadar sağlıkla yaşadı. Ben de onun gibi saat 6'dan sonra ağzıma lokma atmam, namazdan sonra da uyurum.

Her gün mutlaka hava almaya çıkarım, kışın çok soğuksa evde dururum ama hava iyiyse yürürüm. Temiz hava almak bana çok iyi geliyor. Hava çok iyiyse mutlaka çamlığa yürümeye giderim, orayı çok seviyorum.

Bundan 2 yıl önce evde ayağım kaydı düştüm, kırığım oldu. Doktorlar garip aletlerin içine soktular beni, sonra dediler ki 'İç organların tertemiz, kalbin çocuk kalbi gibi'. Normalde benim yaşımdakilere ameliyat yapılamazmış ama sağlıklı olduğum için beni ameliyat ettiler sağlığıma kavuştum.

Haberin Devamı

'BAYRAM ŞEKERİMİ, ÇİKOLATAMI KENDİM ALDIM'

Çocuklar her ihtiyacımı karşılıyor ama arada markete pazara da gitmek istiyorum. Bayram yaklaşıyor diye çikolata şeker almak istedim. Kızım 'Ben alıp getireceğim' dedi ama kendim görüp almak istedim. Aldım da... Hem ziyaretime gelen torunlarıma vereceğim hem evime gelen misafirlere... Biraz da kendim yiyeceğim, tatlıyı çok seviyorum.

Dayımın kızları var, ikisi de 90 yaşın üzerinde, onlar ziyaretime gelince çok mutlu oluyorum, bazen de ben gidiyorum ama çocuklar araba ile götürüyor. Bir araya gelince eski günlerden konuşuyoruz, gülüyoruz, mutlu oluyoruz.

Dizi izlemeyi çok seviyorum ama herkesin izlediklerinden değil; Hindistan dizilerine bayılıyorum. Her gün yeni bölümleri merakla bekliyorum. Kızım gelince de ona anlatıyorum.

Haberin Devamı

Geçen gün kızım geldi, mutfağındaki dolap kapakları sarardığı için değiştirecekmiş onu anlatırken 'Benimkileri de değiştirelim' dedim. Ellerinde yeni bir şey görsem hemen 'Bana da alın' derim. Hep hevesim var, 'Aman ne yapayım bu yaştan sonra?' demem.

Çok şükür bugüne kadar sağlıkla yaşadım ama çok yaşamak değil güzel yaşamak, mutlu yaşamak önemli. Allah herkese nasip etsin."

‘HER GÜNÜMÜZE ŞÜKREDEREK YAŞAMALIYIZ’

Küçük bir ilçede yaşayan 93 yaşındaki Sabriye teyze uzun ömrünü kilolu olmamasına ve aktif yaşantısına bağlıyor. Gezmeyi tozmayı hala çok seven Sabriye teyze 93 yıl boyunca bakın neler yapmış:

"Yediğime içtiğime çok dikkat etmem ama buna rağmen hayatımın hiçbir döneminde kilolu olmadım. Şu anda da canımın istediği her şeyi yerim ama kararını da bilirim. Öyle tıka basa yemem, az az ama canımın istediği her zaman yerim.

Haberin Devamı

4 yıl önce eşim vefat etti, onun varlığı ile kendimi daha güçlü hissediyordum, ondan sonra biraz kolum kanadım kırıldı. Her ne olursa olsun hayattan hep zevk almak, mutlu olmak lazım ama eşimin vefatından sonra eskisi gibi mutlu değilim. Çok şükür iyiyim yine de, sağlığım yerinde.

Ezelden beri gezmeyi tozmayı çok severim. Bizim buralarda 'Gezek Sabriye' derler hatta bana... Şimdi 'Hadi gidelim' deseler, atkımı alır çıkarım o kadar seviyorum ve gücüm var. Geçen gün, torunum ‘Hadi anneanne hafta sonu Kapadokya’ya gideceğiz’ dedi. Ben hemen ‘Tamam’ deyince de gülmeye başladılar. Meğer şaka yapmışlar, beni denemişler gelir miyim diye. Güldüler diye bozuldum, biraz surat yaptım ama torunum söz verdi, havalar ısınınca gezdirecek beni.

'HERKESE HÜKMEDECEK GÜCÜM VAR'

Bana ‘Tam bir Osmanlı kadınısın’ diyorlar. Otoriter bir yapım var, evet. Biraz da eli maşalıyım, bu da bana güç veriyor, çünkü hâlâ herkese hükmedecek gücüm var gibi geliyor.

Hayatımda hiç sigara içmedim, alkol nedir bilmem, kötü alışkanlıklarım olmadı. Doğal beslendim ve hep hareketliydim, dağ bayır gezdim. Bence bu yaşları sağlıkla görmemde bunun büyük etkisi var. 

Bir de benim yaşıtlarım hep ölüm korkusu yaşıyor, resmen ölümü bekliyorlar. Ölüm hepimizin ensesinde genç yaşlı dinlemiyor ki, o yüzden her günümüze şükrederek yaşamalıyız. Benden beş yaş küçük ahiretliğim var mesela, çocukları bir şey alınca 'Ne gerek var? Kaç gün giyeceğim bunu?' diyor. Biri bana yeni bir şey alınca çok mutlu oluyorum, 'İki gün de giysem değer' diyorum. 

Ben her yıl evimin bir yerini yaptırmak için kenara para koyarım. O bana bir yaşama sevinci veriyor, onu yaptıracağım günü bekliyorum, yaşamak için bir amacım oluyor. 'Kaç yaşıma geldim ne yapacağım yeni halıyı perdeyi' demem, imkânım oldukça yenilik yapmak isterim.

Bence uzun yaşamın sırrı sağlıklı beslenme, kuvvetli aile ilişkileri, yaşama sevinci ve bir hayat gailesinin olması.

'MEMLEKETİMDEN DIŞARI ADIM ATMADIM'

Doğduğu günden itibaren Giresun'un Bulancak ilçesine bağlı küçük bir köyde yaşayan ve memleketinden dışarıya adımını atmamış olan Yeter Karakış, 91 yıldır sağlıklı ve dinç kalmasını tam olarak buna bağlıyor. Tabii bir de kendi deyişiyle 'koca derdi' olmadan bir başına yaşamasına:

"Tam 91 senedir memleketimden dışarı adım atmadım. Çok nadir civar köylere ya da merkeze giderim. Ben bu topraklarda doğdum, burada da öleceğim... Çocukluğumdan beri toprakla uğraşıyorum, kendi ektiğimi kendim yiyorum. Hâlâ da gücüm yettiğince ekip biçmeye çalışıyorum.

Doktorlar artık daha az tüketmem gerektiğini söylese de fındık ve cevizden vazgeçemiyorum. Kendi bahçemin fındıklarını kendim ayıklar, kavururum. Evime gelen herkese ilk önce bu fındıklardan ikram ederim, kendim de her zaman cebimde taşır, gün içinde sürekli atıştırırım.

Eşimi kaybedeli 40 seneden fazla oldu. İnsanlar bana 'Koca derdi çekmiyorsun, tabii genç kalırsın' diyorlar. Galiba artık ben de buna inanıyorum (gülüyor).

Bir de ben içimde hiçbir şey tutmam. Kızdım mı, kırıldım mı hemen söylerim. Bunu herkese de tavsiye ederim."

1990 yılında dünyada 100 yaşına ulaşan insan sayısı 92 bindi. 2015 yılında bu sayı 450 binin üzerine çıktı. Birleşmiş Milletler Nüfus Dairesi verilerine göre 2021 itibariyle dünya genelinde 100 yaşın üzerindeki insan sayısı 620 bini aştı. 2030 yılına kadar asırlık insanların sayısının 1 milyonu geçeceği tahmin ediliyor.

HAYATTA BİR AMACA SAHİP OLMAK GENÇ KALMAYI SAĞLIYOR

Ülkemizdeki asırlık kadınların anlattıkları böyle... Dünyadaki örnekler de onlardan pek farklı değil.

Londra’da yaşayan 100 yaşındaki Kadın Kara Ordusu gazisi Margaret Stretton, Daily Mail’e verdiği röportajda mahallesindeki kilisedeki çalışmaya 99 yaşına kadar devam ettiğini, uzun yaşamının sırrının da tam olarak bu olduğunu belirtti.

Stretton, çalışmanın, güçlü ilişkiler kurmanın ve hayatta bir amaca sahip olmanın onu genç tuttuğuna inandığını söyledi.

'DURMAK YAŞLANDIRIYOR: BİR ŞEYLER YAPMAYA DEVAM EDİN!'

102 yaşındaki Kaliforniyalı senarist Norma Barzman ise farklı hobilere olan tutkusunun, genç ve sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu söyledi ve ekledi: 

“Diğer yaşlı insanların pek bir şey yapmadığını ve hiçbir şeyi umursamadığını görüyorum. Oysa ben yeni şeyler görmeyi ve öğrenmeyi çok seviyorum. Farklı alanlara ilgi duyan, çalışan, yazan, resim yapan yaşıtlarımla tanıştım ve çok daha mutlu hayatları olduğuna şahit oldum. Bu yüzden diyeceğim odur ki; bir şeyler yapmaya devam edin!

Asırlık insanlar uzun yaşamın sırlarını anlattı... Sürekli yatmayı sevmem, saat 6dan sonra ağzıma lokma atmam
Fotoğraf: Instagram/Iris Apfel

97 YAŞINDA MODELLİĞE BAŞLADI… ‘ÇALIŞMAYI ASLA BIRAKMAYACAĞIM’

Iris Apfel’in hikayesi oldukça ilgi çekici… 101 yaşındaki moda ikonu Apfel, bir tasarımcı ve model olarak dinçliğini ve sağlığını işine olan tutkusuna borçlu. İç mimar ve iş kadını olarak uzun bir kariyere sahip olan Apfel, modelliğe ise 97 yaşında adım attı. 

“Çok klişe gelebilir ama yaş sadece bir sayıdır” diyen Apfel, “Modadaki ilk büyük işim 84 yaşımdayken geldi. Modelliğe ise 97 yaşındayken başladım. Projelerime tutkuyla bağlı olmak ve onları tüm kalbimle, ruhumla hayata geçirmek beni genç tutuyor. İşte bu yüzden çalışmayı asla bırakmayacağım. Benim hayat felsefem ‘şimdide yaşamak’. Dün gitti, yarının olup olmayacağını ise bilmiyorsun. Bu yüzden bugünün tadını çıkarmalısın” ifadelerini kullandı.

Asırlık insanları inceleyen uzmanlar, hobiler, günlük yaşam işleri, aile ve arkadaşlarla meşgul olmanın bir kişinin 90’lı ve 100’lü yaşlarına kadar hayatta kalma olasılığı üzerinde büyük bir fayda sağladığını yıllardır söylüyor.

Asırlık insanlar uzun yaşamın sırlarını anlattı... Sürekli yatmayı sevmem, saat 6dan sonra ağzıma lokma atmam
Grafik: Harun Elibol

Ülkemizde yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu iller sırasıyla Sinop, Kastamonu ve Giresun’dur.

İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Teslime Atlı

MAVİ BÖLGELERDE YAŞAM SÜRESİ DAHA UZUN

İnsanların daha uzun yaşadığı, 100 yaşına ulaşanların sayısının daha fazla olduğu yerler ‘mavi bölgeler’ olarak adlandırılıyor. Mavi bölgeler listesinde İtalya’nın Sardinya Adası, Yunanistan’ın Ikaria Adası, Kosta Rika’daki Nicoya Yarımadası, ABD Kaliforniya’dan Loma Linda ve Japonya’nın Okinawa Adası yer alıyor. Bu bölgeleri inceleyen uzmanlar, uzun yaşayan insanların güçlü ilişkiler sürdürdüğünü, aileleri ve yakın çevreleri ile güvene dayalı iletişim kurduklarını tespit etti.

National Geographic dergisinde 2009 yılında yayımlanan 'Uzun yaşamanın sırları' başlıklı makalede 100’lü yaşlarda en çok insanın yaşadığı mavi bölgelerden bahsedilmiş ve bu bölgeler mercek altına alınmıştı. 

İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Teslime Atlı, incelemeler sonucunda buralarda yaşayan insanların aşağıdaki ortak özellikleri taşıdıklarını söyledi:

1- Amaç: Bu bölgelerde yaşayan insanların sabah kalktıklarında yapmayı planladıkları bir işleri, hayatta bir amaçları vardır.

2- Sakinlik: Hayatta aceleleri yoktur, her şeyi sakin ve yavaş yaparlar.

3- Kalori kısıtlaması (yüzde 80 kuralı): Tıka basa yemezler, ihtiyaçlarının yüzde 80’inden fazlasını tüketmezler.

4- Beslenme tarzları: Düşük kalorili, düşük proteinli, bakliyattan zengin, bitkisel yağların tercih edildiği, çerez, mayalı ekmek ve ilaç gıdalar denen tatlı patates, zencefil, zerdeçal, kudret narı, su yosunları, yeşil çay, shiitake mantarı, sarımsak ve et yerine tofu tüketilen bir beslenme tarzları vardır.

5- Aktif yaşam: Ağır egzersizler yapmazlar ancak günün her saatinde aktiftirler. Yoga yapmak, yürümek, bisiklete binmek ve yüzmek hayatlarının bir parçasıdır.

6- İnanç: Çoğunlukla inançlıdırlar, aile bağlarına önem verirler.

7- Sosyal hayat: Oldukça aktif bir arkadaş ve aile hayatları vardır. Yalnız kalmazlar.

Prof. Dr. Atlı, bu özellikleri sayesinde mavi bölgelerdeki insanların sadece uzun değil aynı zamanda sağlıklı yaşadıklarını; kanser, kalp hastalıkları ve bunama gibi hastalıkların da bu bölgelerde daha az görüldüğünü ifade etti.

31 Aralık 2022 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusumuzun yüzde 9,9’unu (8 milyon 451 bin 669 kişi) 65 yaş ve üstü kişiler oluşturuyor.  2017 yılında bu oran yüzde 8,5'ti. Yaşlı nüfusun yüzde 64,5’ini 65-74 yaş, yüzde 27,7’sini 75-84 yaş, yüzde 7,9’unu da 85 yaş ve üzerindekiler oluşturuyor. 90 yaş ve üstü bireylerin nüfusumuzdaki payı ise yüzde 0,23 yani 187 bin 703 kişi.

İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Teslime Atlı

SİZ IKIGAI’YE SAHİP MİSİNİZ?

2008'de 43 binden fazla Japon üzerinde yapılan bir araştırmada, 'ikigai'ye sahip olmamanın ölüm riskiyle kardiyovasküler hastalıklara kıyasla yüzde 60 daha yüksek bağlantılı olduğu bulundu.

Japonya’da ‘amaç duygusu’ olarak tanımlanan ikigai sağlıklı yaşamdaki rolü nedeniyle Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı'nın resmi sağlığı geliştirme stratejisine dahil edildi.

Japonların uzun ve mutlu yaşam felsefesi ikigai her insanın sabah uyanmak için bir amacı olması felsefesine dayanıyor. Japoncada iki 'hayat' gai ise 'amaç' anlamına gelirken, ikigai ise hayatın amacı olarak tanımlanıyor. Bu inanışa göre her insan bir amaç için dünyaya geliyor ve o amaca kendini adarsa ömrü uzuyor. Sadece Japonya’da değil, yapılan pek çok araştırmada da bir kişinin yaşamında bir amaç ve anlam duygusuna sahip olması uzun ömürle ilişkilendiriliyor.

Öte yandan araştırmalar, hayatlarının bir anlamı olduğuna inanan insanlarda, vücudumuzun strese tepki verme biçimini düzenlemeye yardımcı bir kimyasal olan kortizol hormonu seviyelerinin daha düşük olduğunu gösteriyor. 

136 binden fazla insanı kapsayan 10 farklı çalışma yapıldı ve meta-analizi 2016 yılında yayınlandı. Bu analize göre, hayatta bir amaca sahip olmak, bir kişinin tüm nedenlere bağlı ölüm riskini yüzde 17 azaltabiliyor. 

AMAÇ DUYGUSU İNSAN ÖMRÜNÜN ANAHTARI

ABD'de yaşayan 102 yaşındaki Dr. Gladys McGarey, uzun ömrün sırlarına ilişkin çalışmalarıyla tanınıyor. Kaleme aldığı kitaplardan birinde amaç duygusu konusuna değinen McGarey, “Hayattaki amacımı bulmak genç kalmama yardımcı oldu. Amaç duygusu insanın ömründe tam anlamıyla bir anahtar” ifadelerini kullandı.

HAYAT BİR UYUM MESELESİ

Uzun ömrün bir başka önemli faktörü ise uyum. Yapılan incelemelere göre, 100 yaşına kadar yaşayan insanlar, parçası oldukları topluluklara yakından uyum sağlıyor. 

Oregon State Üniversitesi Sağlıklı Yaşlanma Araştırmaları Merkezi Direktörü Dr. Carolyn Aldwin, "Toplumla iyi bir şekilde iç içe olmak gerçekten önemli” dedi.

HAFIZAYI GÜNCEL TUT, POZİTİF KAL

Kişinin zihnini her daim güncel tutması da uzun bir ömür için önemli olan adımlardan. Geçtiğimiz ocak ayında 100 yaşındayken vefat eden gazeteci Bernard Kalb, buna en iyi örneklerden biri.

Kalb, uzun bir habercilik kariyerinden sonra dahi dünyadan haberdar olmaktan asla vazgeçmedi. Vefatından önce yaptığı bir açıklamada Kalb şunları söylüyordu: “Her sabah gazeteleri incelerim, en acil olan konuların altını çizer ve onları aklıma kazımaya çalışırım.”

Hafızayı her daim canlı tutmak kadar önemli bir şey daha var: Pozitif kalmak. 

Örneğin Chicago’da yaşayan 103 yaşındaki Roslyn Menaker, şimdilerde tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olmanın dahi neşesinden bir şey eksiltemediğini belirtti ve ekledi:

“Giyinmeyi ve dışarıya çıkmayı çok seviyorum. Güzel şapkalar takıyorum ve her gün yürüyüşe çıkıyorum. Şimdi de aynı şeyleri tekerlekli sandalyemde yapıyorum. Mutluluk, neşe, iyi bir görünüm, nezaket ve cömertlik… Hayatta daha önemli ne olabilir ki? Endişelenmeyi bir kenara bırakın. Bir de sigara ve alkolden uzak durun!”

‘HAYATI SEVMEK İÇİN YARATILDIĞIMI BİLİYORUM’

Virginialı 103 yaşındaki Ida Cheatham ise nefret duygusunun insanı içten içe yok ettiğini söyledi:

“Nefret zihninizi de yok ediyor. İnsanlarla anlaşamadığınız durumlar varsa ya da size yanlış yapılmışsa fikrinizi söyleyin ve yolunuza devam edin. Ben hayatı seviyorum. Hayatı sevmek için yaratıldığımı biliyorum. Ne kadar kötü şey yaşanırsa yaşansın üstesinden gelebileceğimi biliyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!