Güncelleme Tarihi:
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Sezgin, kronik bir hastalık olan hepatitin pek çok çeşidi olduğunu ve hastalığın toplumda bulaşıcılık yönünden sorun yaratan 3 çeşidinin bulunduğunu söyledi.
İnsanlar için her zaman korkutucu bir hastalık olan hepatitin B, C ve delta türleriyle aktif olarak mücadele ettiklerini, hastalar ve hasta yakınları başta olmak üzere tüm vatandaşlara yönelik bilgilendirme toplantıları yaptıklarını ifade eden Sezgin, tıbbın da gelişmesiyle bu hastalıkların tedavilerinde büyük yol alındığını vurguladı.
Sezgin, Türkiye'de 3,5 milyon insanın hepatit B hastası olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Hepatit B virüsü kişiden kişiye kan veya diğer vücut sıvılarıyla bulaşır. Hepatit B, korunmasız cinsel ilişki, enfekte kanla bulaşık iğne kullanımıyla veya anneden bebeğe geçişle bulaşabilir. Hepatit B ile enfekte olmak her zaman çok ciddi hastalık anlamına gelmez. Hepatit taşıyıcılığı da olabilir. Kronik hepatit, ilaç tedavisi mümkün bir hastalık, ancak tedavi edilmez, zamanında tanı konamaz ya da hastalar ilaçlarını düzenli kullanmazsa bu hastalık siroz, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserine gidebilir. Amacımız bu evreleri hiç görmemek. Hepatit C virüsü ise 1992 yılından itibaren test edilebilir hale gelmiştir. Hepatit C, virüs bulaşmış iğnelerin ortak kullanımıyla da bulaşır. Türkiye'de görülme sıklığı yüzde 0,5'tir. Anneden bebeğe geçiş ve cinsel yolla bulaşma olasılığı düşüktür. Sarılmakla, öpüşmekle, aynı bardak veya mutfak malzemesini kullanarak bulaşmaz. HIV pozitif kişilerde, steril olmayan koşullarda dövme veya piercing yaptıranlarda ve kronik hemodiyaliz hastası olanlarda hepatit C virüsü bulaşma riski daha yüksektir."
AŞILAMANIN ÖNEMİ
Sağlık Bakanlığının yürüttüğü çalışmalar sayesinde özellikle hepatit B'nin görülme sıklığının giderek azaldığını anlatan Sezgin, "Son yıllarda yeni doğan bebekler hepatite karşı aşılanıyor. Bu durum ileride onların hastalığa yakalanmasını engelleyecek. Bu çok güzel bir şey. Yani önümüzdeki nesillerde insanlarımız pek fazla hepatitle karşılaşmayacak, bir anlamda geleceğimiz korunuyor. Gencecik insanlar kronik hepatit, hepatit B veya siroz olarak bizim karşımıza geliyorlar. Bunlar da zamanında aşılansalardı, bu durum olmayacaktı" dedi.
Prof. Dr. Orhan Sezgin, kişinin hepatit B, hepatit C veya delta hepatit hastalığına yakalanıp yakalanmadığını anlamasının çok zor olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:
"Hastalık ileri aşamaya gelmedikten, komplikasyon dediğimiz olumsuz etkiler görülmedikten sonra kişinin hepatit olduğunu anlaması oldukça zor. Hastalık yapılan çeşitli testlerle ortaya çıkar. Hepatit türlerinin 15-20 yıl öncesine göre tedavilerinde çok ilerlemeler var. Artık günümüzde kullandığımız ileri teknoloji ilaçlarla kişileri sağlıklarına kavuşturmak, en ileri aşamada bile tekrar sağlıklı duruma kavuşturmak mümkün. Karaciğer sirozu ve bunun ilerlemiş evrelerinde de gereken vakalarda karaciğer nakilleri yapılabiliyor. Bugün geldiğimiz yer hakikaten Türk tıbbı adına sevindirici bir nokta. Amacımız tabi ki tedavi etmekten önce korumak. Risk altındaki insanların aşılanması çok önemli. Hepatit C için maalesef henüz aşı yok, bu nedenle korunmak çok çok önemli. Hastalıktan korkmayalım, mücadele edelim. Zamanında yakalandığında hepatitlerin çok başarılı tedavileri var. Yapılacak çok şey var. Biz korkmuyoruz hastalarımızın da korkmasına gerek yok."