Güncelleme Tarihi:
Özel sağlık kuruluşları ve muayenehanelerde çalışan tüm hekimlerin Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık Net 2 Programı ile hastalara ait tüm tıbbi bilgileri 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren paylaşması gerekliliğine ilişkin bugün İstanbul Tabip Odası bir basın toplantısı düzenleyerek açıklama yaptı.
Açıklamaya İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ali Çerkezoğlu ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Şen katıldı.
Yapılan yazılı açıklamada şu sözlere yer verildi;
"HER YERİ İZLEMEK YETMEDİ"
Her yeri izlemek, herkesi dinlemek yetmedi. Sıra ülkedeki herkesin en mahrem bilgilerini hukuk etik dinlemeden, hiçbir süzgeçten geçirmeden toplamaya mı geldi?
Son 1-2 ay içinde İlçe Sağlık Müdürlükleri tarafından muayenehanelere ve özel sağlık kuruluşlarına “Sağlık Net 2 Veri Gönderimi” başlıklı yazılar tebliğ edilmeye başlandı. İl Sağlık Müdürlüğü’nün İlçe Sağlık Müdürlüklerine hitaben kaleme aldıkları bu yazılarda, 1 Ocak 2013’den itibaren özel sağlık kuruluşları ve muayenehanelerde çalışan tüm hekimlerin, hastalarına ait tıbbi bilgileri adı geçen merkezi sisteme bildirmek zorunda oldukları belirtilmekte ve verileri elektronik ortamda gönderebilmek amacı ile sistem ile uyumlu bilgisayar yazılımı temin etmelerinin sağlanması talep edilmekteydi. Alışmamız istenen “Bize güvenin biz sizin için en iyisini yaparız! Bunun için hukuka, güvenceye, ayrıntıya gerek yok” yaklaşımıdır.
"HUKUKSUZLUĞA KILIF YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR"
Ülkenin Başbakanı'ndan Sağlık Bakanlığına sirayet eden ne yasa, ne yönetmelik ne genelge ihtiyacı duyulmadan hekimlere baskı ile neredeyse suç anlamına gelecek uygulamaları dayatma anlayışıdır. Bu anlayışa karşı Türk Tabipleri birliğinin tepkisi üzerine, 1 hafta önce Bakanlık tarafından “Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Veri Mahremiyetinin Sağlanması Hakkında Yönetmelik” tasarısı ortaya atıldı. Etik sorunları çözmekten uzak, evrensel insan hakları ve hasta hakları anlayışını kavramamış bu yönetmelik tasarısı ile hukuksuzluğa kılıf yaratılmaya çalışılması ne yazık ki sorunu ortadan kaldırmıyor.
Her ne şekilde kayıt altına alınırsa alınsın, ister yazılı olarak ister elektronik ortamda, hastalarımızın sağlık kayıtlarının gizliliği, hekim hasta ilişkisinde güven sağlanmasında en temel unsurdur. Bu gizlilik, hasta mahremiyeti ve meslek sırrı kavramları ile güvence altına alınmıştır.
"HASTALARIN TEK SIRDAŞI HEKİMLERDİR"
Hastanın başvurduğu hekim ve sağlık kurumu, o hastanın sağlık kayıtlarını, ister yazılı ister elektronik ortamda olsun, korumak ve bu kayıtların başka kişilerce kullanılmasına izin vermemek zorundadır. Başka ifade ile hekimler hastalarının her zaman sırdaşı olmak durumundadır. Hekimin paylaşmak zorunda olduğu bilgiler, uluslararası anlaşmalar ve kanunlar tarafından belirlenmiştir. Bu bilgiler dışındaki tüm bilgiler kişiseldir ve paylaşılmamalıdır. Kayıt sisteminde teknolojinin kullanılmaya başlanması, sağlık kurumunun ve hekimin, bilgi saklama zorunluluğunu ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
"ASIL OLAN VERİLERİN GÜVENLİ SAKLANMASIDIR"
Halen kullanılmakta olan hasta kayıt sisteminde de sorunlar bulunmaktadır; ancak bu kayıt sisteminin merkezi olmaması nedeniyle isteyerek veya kazayla hasta mahremiyetinin ihlali, yerel düzeyde kalmaktadır. Elektronik merkezi kayıt sisteminde ise bu tür hataların etkisi çok geniş ve çok kapsamlı olacaktır. Bu nedenle hasta bilgilerini dijital ortamda ve merkezi bir kayıt sistemine almak Sağlık Bakanlığının düşündüğünden çok daha fazla risk taşımakta ve büyük bir özen gerektirmektedir.
Elektronik sağlık kayıt sisteminde, uluslararası bilimsel ve hukuksal çerçeve, tartışmaları hala sürmekle beraber artık belirlenmiştir. Burada asıl olan verilerin güvenli olarak korunması ve hastanın yararının öncelikli olmasıdır. Böyle bir kayıt sisteminin uygulanabilmesi için, gerekli alt yapı oluşturulmalı, veri güvenliği sağlanmalı, yeterli yedekleme yapılabilmeli ve yasal durum açık ve net olmalıdır.
"BİZDE KANUNLARIN HİÇBİRİ BULUNMUYOR"
Bizde bunların neredeyse hiçbiri bulunmamaktadır. Hızla dolaşıma sokulan yönetmelik tasarısı ise acele ile yazılmış, büyük olasılıkla birçok kez değişikliği gerektirecek bir metindir. Bu soru ve kaygılara cevap vermekten uzaktır. Bu tasarıya göre, kişisel sağlık verilerinin uluslararası kuruluşlarca paylaşılmasına bakanlık tarafından izin verilebilecektir. Bu yönetmelik tasarısında, veri toplanması düzenlenmiş, buna karşın bu verilerin kullanımına ilişkin düzenleme yapılmamış ve yönetimin kendi yükümlülükleri ile ilgili hiçbir yaptırım getirilmemiştir. Yönetmelik taslağı, sağlık kayıtlarının korunmasından çok, bu kayıtların toplanması ve istenildiğinde, bakanlık tarafından kullanabilmesine olanak sağlayacak ifadeler taşımaktadır. (Taslakta kişisel sağlık verilerinin uluslararası kuruluşlarca paylaşılmasına bakanlık tarafından izin verilebileceği de belirtilmektedir)
Bu haliyle bu sistem kabul edilirlikten uzaktır. Oysa Sağlık kayıtları bir kodlama sistemi ile toplanmalıdır. Bu kayıtlarının izinsiz ve habersiz kullanılmayacağı güvence altına alınmalıdır. Verilere sadece hastanın hekimi ulaşabilmeli, bunun dışındaki kişilerin ulaşması, kaydetmesi, depolaması vs hareketler kesinlikle engellenmelidir. Bu kayıtlara kim tarafından girildiğinin saptanabilmesi için, hekimlere özel şifre sistemi oluşturulmalıdır. Bu verilerin nasıl, ne amaçla, kimler tarafından, ne süre ile kullanılacağı açık ve net olarak belirlenmelidir.
"AMACINIZ HALKI FİŞLEMEK Mİ?"
“Sağlık net 2” sistemi bu haliyle, kişisel verileri korumaktan çok, kişilerin fişlenmesine hizmet edecektir. Zaten ne Yönetmelik taslağında, ne de Sağlık Bakanlığı sitesinde yer alan rehber ve kılavuzlarda, kişisel verilerin korunması, hasta mahremiyeti ve hekimlerin sır saklama yükümlülüğü ilkeleri göz önüne alınmıştır. Sistemin bu haliyle kişisel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesine yol açacağı açıktır.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Sağlık Bakanı tarafından “elektronik ortamda bir araya getirilen dosyaların ülke politikalarının yönlendirilmesi amacıyla da kullanılabileceği” ifade edilmiştir. Ülke politikalarına yön verebilecek kadar kapsamlı bilgilerin, sadece veriler ışığında sağlık politikalarını belirlemeye yaramayacağı, herhangi bir özel hastanenin yatırım alanlarının ve lokalizasyonlarının saptanmasında da kullanılabileceği ya da özel sigortaların sağlık poliçelerinde ve ilaç tekellerinin çalışmalarında “değerli özel bilgi” haline gelebileceği açıktır. Üst düzey bir Sağlık Bakanlığı müsteşar veya bürokratının gelecekte bu veriler ışığında bir projeksiyon yaparak özel bir hastanenin CEO’su ya da özel bir sigorta şirketinin genel müdürü veya özel bir üniversitenin rektörü olması olasılığı vardır; bu tür durumlar geçmişte olmuştur, belki de halen olmaktadır.
HEKİMLERİ SUÇ İLE KARŞI KARŞIYA BIRAKMAYIN
Bilindiği gibi kısa bir süre önce özel bir sigorta şirketi bir özel hastane zinciri ile tamamlayıcı sağlık sigortası alanında anlaşma imzaladı. Toplanması planlanan bu tür merkezi bilgilerin gelecekte tamamlayıcı sağlık sigorta primlerinin belirlenmesinde kullanılmayacağını kim garanti edebilir.
Sorun sadece hekimlerin değil, 72 milyon vatandaşımızın sorunudur. Hekimleri açıktan mevcut yasalar ve etik değerler açısından suç oluşturacak dayatmalarla karşı karşıya bırakmaya kimsenin hakkı bulunmuyor.
Yurttaşlarımız ve kamuoyu bilmelidir ki tüm sağlık sistemini kar etme temeli üzerine kurgulayan bu siyasi otoritenin kişisel verilerimizi toplamaya hakkı yoktur.
Meslektaşlarımızı bu dayatmalar karşısında hukuku ve hekimliğin evrensel değerlerini savunmaya, güvenilirliği kanıtlanmış, yasal dayanakları oluşturulmuş, hastanın mahremiyetini koruyan, hekimi zor durumlarda bırakmayacak bir sistem oluşuncaya kadar bu programı almamaya ve suç işlememeye davet ediyoruz.
Medyamızı ve kamuoyunu tüm yurttaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini savunmaya çağırıyoruz.