Güncelleme Tarihi:
ERDOĞAN NOYAN KİMDİR?
Meslektaşlarından 70’inci Yıl Hizmet Plaketi almaya ömrü yetmeyen Dr. Noyan, 1923 yılında Samsun Terme’de dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1946 yılında mezun olduktan sonra nöroloji ve psikiyatri ihtisası yaptı. Fahrettin Kerim Gökay’ın görevlendirmesiyle 1950–1952 yılları arasında gittiği Paris’te psikoteknik konusunda araştırmalar yaptı.
İETT’NİN İLK PSİKOTEKNİK LABORATUVARINI KURDU
Dönüşünde İstanbul Belediyesi Psikoteknik Laboratuarı’nı (halen Dr. Erdoğan Noyan Piskoteknik Değerlendirme Laboratuarı adıyla bir müze olarak korunuyor) kurdu. 1994’e kadar Kadıköy’de serbest hekim olarak çalıştı. 1972’de Küçük Çamlıca’da açtığı Çamlıca Sağlık Evi adlı klinikte 10 yıl boyunca ruh ve sinir hastalarını tedavi ederken diğer yandan VKV Amerikan Hastanesi’nde kadrolu hekim olarak çalışmayı sürdürdü. Geçirdiği kalp krizi sonrası 1995’de muayenehanesini kapatsa da eski hastalarını, ücret almadan evinde kabul etti. Dr. Noyan bundan sonra yazarlık çalışmalarına ağırlık verdi. Kadıköy Gazetesi’nde toplumun ruh sağlığı üzerine yazılar yazdı. Prizren – Dersaadet (1998), İnsan Kurtuluşu Nerede Arıyor (2002), Beyazıt’ın Sabah Kuşları (2003) adlı kitapları yayınlandı. 3 çocuk, 4 torunu bulunan Dr. Noyan, mesleğiyle bağını hiç koparmadı. Kızı İdil Kartal, “Meslek aşkı hiç bitmedi. İstanbul Tabip Odası’na sık sık yazılar yazarak, önerilerde bulunmayı sürdürdü” dedi. Dr. Noyan bir ara deneyimlerini “Giderayak paylaşmak ve anlatmak istediklerim var... Hepsi bu!” diyerek açtığı blogla aktardı.
DERS GİBİ SON SONUŞMA
Dr. Noyan son konuşmasını şöyle kaleme aldı:
“...Sözlerimin ileri yaşın ve mesleğimizin geliştirdiği insan yaşamına saygı duygusu olarak değerlendirilmesini rica ederim. Belki umduğumuz kadar sağlığı korumak, sağlıklı nesiller yetiştirmek gibi amaçları gerçekleştirememiş olmanın burukluğu vardır içimizde. Evet, mesleğimize büyük hayallerle girdik ama 70 yıl süresince büyük hayal kırıklıkları da yaşayarak bu çaba dolu yaşam alanından ayrılıyoruz. “Güzel ama yalnız yurdumuzun” sağlık hizmetlerinin istenen düzeyde geliştirilmemiş olmasının üzüntüsü içindeyiz herhalde. Cumhuriyetin devraldığı sağlık hizmetleri çok ağır bir yük olarak devletimizin karşısına çıkmıştır. Eğer Dr. Refik Saydam gibi meseleyi en doğru şekilde ele alan ve büyük çabalar gösteren bir yönetici olmasaydı, temel sağlık hizmetleri kurulamazdı. Hıfzıssıhha Enstitüsü, Sıtma Savaş, Verem Savaş, Trahom Savaş, Frengi Savaş hizmetleri geliştirilmeseydi, günümüzdeki düzeye erişemezdik."
KORUYUCU HİZMETLER İHMAL EDİLİYOR, TEDAVİ EDİCİ HİZMETLER BASKIN
"Ancak bundan sonraki uzun yıllar boyunca sağlık hizmetlerimiz çok sayıda etkenin birlikte yarattığı olumsuz bir genel kavramın kıskacına düşmüştür. Mesleğimizin temel unsurlarını teşkil etmesi gereken önleyici ve koruyucu sağlık hizmetleri günümüzde arkaya itilmiş, tedavi edici hizmetler baskın ve yaygın şekilde ön plana yerleştirilmiştir. Son çözümlemede anamalcı düzenin egemenliği koşullarına bağlı olan sağlık hizmetleri ile karşı karşıya bulunuyoruz. Geleceğe yönelik olarak çok zor olsa da, dirençlerle karşılaşsa da, çıkar amaçlı evrensel oyunlarla kuşatılsa da, temel sağlık hizmetlerinin öne çıkacağı yönetimsel ve bilimsel adımları atmaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Dünyayı yöneten çıkar amaçlı sistem, sağlık hizmetlerine temel yaklaşımı büyük bir ustalıkla engellemektedir. Kalitede ve değerde herkese eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti verebilme amacı, en başta üst yöneticilerin sağlık ve eğitim bütçelerini diğer tüm harcamaların üstüne çıkarmayı amaç edinmelerini gerektirir. Üst yöneticiler bu çok önemli uygulamayı düşünemediği ve yaşama geçiremediği sürece, sağlık hizmetlerimizde gerekli olan yararlı ve doğru adımları atmak mümkün olmayacaktır. Umudumuz, insan sağlığını tüm yönleriyle bir bütün halinde ele alıp uygulamaları en geniş açıda gerçekleştirebilecek genç kuşaklarımızdadır. Tüketimin baş tacı edildiği bir evrensel düzende doğru ve bilimsel olanı bulabilmek pek kolay değildir. Biz yaşlılar bunun bilinmesini isteriz.” diyerek mektubunu sonlandırdı.
MUHABİRİMİZE ÖDÜL
Gazetemiz sağlık muhabiri Mesude Erşan, “Sağlık Hizmetleri Felç” başlıklı haberiyle layık görüldüğü Yazılı Basın Haber Ödülünü Prof. Dr. Selçuk Erez’den aldı.
Törende Haber Araştırma Ödülü Birgün Gazetesi’nden Dilan Esen,
Köşe Yazısı Ödülü Cumhuriyet Gazetesi’nden Çiğdem Toker,
İnternet Gazeteciliği Ödülü DİHA (Dicle Haber Ajansı) ile posta.com.tr’den Senim Tanay,
TV Haber Ödülü Habertürk TV’den Tülay Acar,
İbrahim Tozbey ve Ergin Aşkın’dan oluşan ekibe, TV Araştırma Ödülü Fox Haber’den Nazlı Yerebasmaz ve Ahmet Bolat,
TV Programı Ödülü CNN Türk’den Güven İslamoğlu ile İMC TV’den Utku Zırığ, Radyo Programı Ödülü Açık Radyo,
Karikatür Ödülü ise serbest çizer Fahrettin Erdoğan’a verildi.
DİHA adına ödül alan muhabirin çatışma bölgesinden “Kürdistan” diye bahsetmesi salonda tepkiye yol açtı. Törende ayrıca, meslekte 50, 40, 30 ve 25 yıldır hizmet verenlere plaket sunuldu.