FOTOÄžRAFLARLA KÄ°LO VERME SERÃœVENÄ°
O kadar çok yemek yiyordum ki bir de baktım 102 kiloyum. Astım krizleri geçiriyor, adım atamıyordum. Hayatımda bir şeyler tükeniyordu sanki. O dönem 'ölmek işte bu' diye düşündüm
Kilolardan da sağlık sorunlarından da kurtuldum. Şimdi zayıflığın tadını çıkarıyorum. İstediğim gibi giyiniyor, gönlümce eğleniyorum. Dostlarım irademe çok saygı duyuyor ve benimle dışarı çıkmak için yarışıyorlar. Müthiş bir duygu bu.
102 kilonun büyük bölümünü ilk üç ayda verdim. Bir yılın sonunda ise 57 kiloya indim. Bu mücadeleyi Dr. Kuşhan'ın merkezinden başka bir yerde kazanamazdım. ,ş hayatına son verdim. Şimdi yaşama zamanı. Hayalim dünyayı gezmek. Sırt çantamı yüklenip Uzak Doğu turuna çıkmak istiyorum.
Berlin Üniversitesi mezunu Fatoş Birol, kızının doğumuna kadar mankenleri kıskandıracak denli ince ve zarifti. Ancak hayat planladığı gibi gitmedi. Önce bankadaki parasını batırdı, sonra işinden ve eşinden ayrıldı. Herkesten kaçıp yalnızlığa sığındığında, artık tek dostu yemek ve çikolataydı. Yalnızlıkla birlikte kilolarla da dost olduğunu farkettiğinde ise tam 102 kiloydu. Ama yılmadı; 'işte ölmek bu' diye düşündüğü bir anda, valizini toplayıp Dr. Muzaffer Kuşhan'a koştu. Adım atamaz halde geldiği zayıflama merkezinde, kilolarının büyük bölümünden ilk üç ayda kurtulmayı başaran Birol, adeta irade gösterisi yaparak herkese 'pes' dedirtti. Bir yılın sonunda tam 45 kilo vererek 57 kiloya inen Birol, şimdilerde 50'sinde bir genç kız. Çantasını yüklenip Uzak Doğu turuna çıkmaya hazırlanan Birol, bakın kazandığı zaferi nasıl anlatıyor…
"İyi eğitimli ve bilinçli birisiniz. Üstelik ilk gençlik yıllarınızda bir manken kadar zarifmişsiniz. Ne oldu da bu kadar kilo aldınız?
Kilo almamın en büyük nedeni, iş hayatında yaşadığım stresti. Önce bankadaki paramı kaybettim, ardından yöneticilik yaptığım otelden ayrıldım. Aynı dönemde eşimle de yollarımızı ayırdık. Aslında ilk kez hamilelik döneminde kilo almıştım ama o zaman gençtim ve bu kiloları vermem kolaydı.
Gerçek anlamda kilo almam hayata yeniden baÅŸladığım ve emlak iÅŸine girdiÄŸim döneme denk geliyor. Kendimi mutlu etmek için yapabileceÄŸim tek ÅŸey yemek yemekti. Sürekli yemek ve çikolata yiyordum. Buzdolabıyla harp halindeyim. Hızla kilo almaya baÅŸladım. Yürüyüşlerle zayıflamaya çalıştım ama sonuç alamadım. Kilom o kadar fazlaydı ki hayatımda bir ÅŸeyler tükeniyordu sanki. O dönem 'ölmek iÅŸte bu' diye düşündüm. Hayatım boyunca inÅŸa ettiÄŸim her ÅŸey elimden kayıp gitmiÅŸti.Â
Bu kadar umutsuzluğa kapıldığınız bir anda yeniden hayata sarılmayı nasıl başardınız? Size "Evet, artık kilo vermeliyim" dedirten ne oldu?
" Kilolarımın etkisiyle içe kapanmıştım, sert ve agresif davranışlar sergiliyordum. Kızım benden kaçmaya baÅŸlamış, hayatla iliÅŸkim bitmiÅŸti. SaÄŸlık sorunlarım en üst seviyeye çıkmıştı. Kalbim sıkışıyordu. Bir gün astım krizi geçirdim ve nefes alamayacak hale geldim. Dışarıda güzel bir hava var, herkesin soluduÄŸu… Ama siz nefes alamıyorsunuz, çünkü ÅŸiÅŸmansınız. İçler acısı bir durumdu yani… Bu dönemde fark ettim ki artık kızıma yük oluyorum. Düşünsenize artık yürüyemiyorum bile. En iyi ihtimalle geri kalan hayatımı bir bakıcıyla geçirecektim. Döndüm dedim ki kendime, 'iki şıkkım var; ya öleceÄŸim -çünkü astımım var, krizler geçiriyorum- ya da kendim, çocuÄŸum ve doÄŸacak torunlarımı görmek için yeniden hayata döneceÄŸim.' Ä°kinciyi seçtim ve zayıflama merkezine koÅŸtum.Â
Dr. Kuşhan'ı tercih etmenizin nedeni neydi?
Dr. Muzaffer Kuşhan'ı 1987'den beri tanıyorum. Zayıfken yılda iki kez, ikişer haftalığına gider, zayıflama merkezinde kalırdım. Ancak kilo alınca Kuşhan'ın karşısına çıkmaya utandım. Sonra cesaretimi toplayıp gittim. Beni tanımadı. Azmimden dolayı takdir eder beni ama hala da eski hastası olduğumu bilmez. Zayıflama merkezinden ayrılırken Kuşhan'a bir mektup yazdım. "Hayatımdaki en önemli varlıklar, Allah, Peygamber, çocuğum, arkadaşım Ege ve sizsiniz" dedim. O kadar önemli ki benim için. Kuşhan'ın çok güzel bir sözü vardır, hiç aklımdan çıkarmam: "Paranız da olsa, dünyanın en zengin insanı da olsanız, bir gün her şeyinizi pisletir hale geldiğinizde, eşiniz, çocuğunuz, hiç kimse yanınızda uzun süre kalmaz. Silkinin ve kendinize gelin."
Zayıflama merkezdeki ilk günleriniz nasıl geçti?
Yürümekte güçlük çekiyordum, bastonlarla, sopalarla hareket ediyordum. Herkesin bir saatte kattettiği yolu ben üç saatte yürüyordum. İlk aylarda kimsenin bana yaklaşmasını istemiyordum. 'Bu insanlar benden ne istiyor?' diyordum kendi kendime… Ama sonradan benim en iyi dostlarım oldular. Kilolarımın büyük bölümünü ilk üç ayda verdim. Bir yılın sonunda 102 kilodan 57 kiloya indim. Bu mücadeleyi Muzaffer Bey'in zayıflama merkezinden başka bir yerde kazanmam mümkün değildi.
Kilolardan kurtulduktan sonra hayatınızda neler değişti? Hani denir ya, kendinizi yeniden doğmuş gibi hissettiniz mi?
 Elbette. Artık astımım yok, son bir senedir bir kere bile astım krizi geçirmedim. İstediğim gibi giyiniyor, istedim mekânlara girip çıkıyorum. Anlayacağınız hayatın ve zayıflığın tadını çıkarıyorum. Herkes benimle arkadaşlık etmek istiyor, o kadar mutluyum ki! İrademe çok saygı duyuyorlar, müthiş bir duygu.
Kızınızla ilişkiniz de düzelmiştir…
Yıllarca kızıma şöyle gönlümce sarılıp öpemedim. ArkadaÅŸlarıyla karşılaşırım diye kızımla görüşmek istemiyordum. Åžimdi aramız o kadar iyi ki... Dışarı çıkıyoruz, eÄŸleniyoruz. Onu tekrar kazanmaya baÅŸladım.Â
Müthiş bir irade gösterip, ince günlerinize geri döndünüz. Şimdi geriye dönüp baktığınızda, kilolarınız sizden neleri esirgemiş? Çok ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra insanlarla ilişkim tamamen bitmişti. Her şeyiniz bitmiş, kopmuşsunuz hayattan. Çünkü çok şişmansınız, nefes alamıyorsunuz, kendinizle barışık değilsiniz, toplumdan dışlanıyorsunuz. İşte ben tam tamına böyle bir insandım. İşiniz güzel gidiyor belki ama tükenmişsiniz. Ne sinemaya gitmek istiyorsunuz ne de davetlere...
Kilo alınca toplumdan dışlanıyorsunuz" dediniz. Peki bu dönemde yakın çevrenizin ve arkadaşlarınızın tepkisi nasıldı? Size destek oldular mı?
Arkadaşlarımla arama mesafe koydum. Yakın dostlarımda dâhil, insanlardan kaçmaya başladım. Bu mesafeyi yalnızlıkla kapattım. Benimle vakit geçirmek istediklerinde, 'programım var gelemem' demeyi tercih ettim. Çocuğumla da ilişkim farklı değildi. Kızım, "Anne hafta sonu buluşalım" dediğinde, bahaneler uydurup, reddediyordum.
Mücadeleyle geçen tüm yıllar boyunca, size "tamam, artık bitti" dedirten bir şey yaşadınız mı?
Bir tartışma esnasında kalbimin duracağını hissettim, bunu gerçekten yaşadım. İşim çok stresliydi. Emlak işiyle uğraşıyordum ve inandırıcı olmak zorundaydım. Sarf ettiğim efor gün geldi beni bitirdi. Sandalyeden kalkamadığım çok zamanlar oldu, çünkü 1.57 boyunda ve 102 kiloydum. Saçımı toplayacak gücü bile bulamıyordum kendimde.
Kilolarınız karşı cinsle ilişkilerinizi nasıl etkiledi?
12 sene boyunca hep yalnız yaşadım. Hiç erkek arkadaşım olmadı, olamadı daha doğrusu. Aşka ayıracak ne moralim ne de zamanım vardı. Soyunduğunda her tarafından yağ fışkıran, bacakları selülitli, göğüsleri sarkmış, sinir sistemi bozuk bir kadın hangi erkekle güzel bir ilişki yaşayabilir ki! Aşkı tamamen örtbas ettim, devamlı ben, ben, ben dedim. Herkes üç çalışırken, ben beş çalıştım. Kızım ve kendim için verdiğim mücadeleyi kazandım ama bir erkek arkadaş için de geç kaldığımı hissettim. İnsan hayatın, dostlarının, erkek arkadaşlarının kıymetini bilmeli. İnsanın hayatında aşk muhakkak olmalı. Bundan sonraki amacım düzgün bir yol arkadaşı bulmak.
Kilo dünyanın en büyük şımarıklığı
Ä°ÅŸinizi hayatınızın merkezine koyduÄŸunuz için piÅŸman olmuÅŸ gibi bir haliniz var…Â
İnsanlara bir tek şey tavsiye ediyorum: Mutlu olmak için yaşasınlar ama asla hiçbir şeyi fazla hırs yapmasınlar. Ben bunu yapamadım, daha doğrusu çok geç fark ettim. Hayatınız güzel olduğu sürece bedeniniz de güzel olacaktır. Bu ruhsal yapıya daha erken yaşlarda sahip olsaydım kilo almazdım. Kilo almak bence dünyanın en büyük şımarıklığı, en büyük egoizmi.
Ailenizde kilolu kimse var mı?
Hayır, herkes gayet incedir. Bir de Ä°zmirli olduÄŸumuz için Ege mutfağıyla besleniyorduk. Beslenme alışkanlıklarımız zeytinyağı ve ot üzerine kuruluydu. Salıklı beslendiÄŸi için Ege insanı genelde incedir. Â
Kabus gibi yıllar geride kaldı ve eski sosyal günlerinize geri döndünüz. Bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah kalkıyorum. Beş kilometrelik yürüyüş parkurunda elimde bir litrelik su şişesiyle yürüyorum. Sonra ikinci bir tur için eve geliyorum, kahvaltımı ediyorum ve tekrar çıkıyorum. Ondan sonra giyiniyorum, süsleniyorum ve canım ne istiyorsa onu yapıyorum. İş hayatına nokta koydum, bir yıldır kendim için yaşıyorum. Hayatımı Muzaffer Bey'e ve arkadaşım Dr. Ege Özgentaş'a borçluyum. O beni hayata döndüren ikinci güç oldu. Bazı insanlar şöyle düşünebilir: "Parayı verdi, düdüğü çaldı". Olay bu değil, verilen mücadele parayla ölçülmüyor.
Kilonuzu korumak için neler yapıyorsunuz?
Bol bol yürüyorum. Çok su içiyorum. Hamur işlerini ve çikolatayı hayatımdan çıkardım. Meyve ve sebzeyle besleniyorum.
EÅŸofman dönemi bittiÄŸine göre alışveriÅŸ yapmak sizin için bir keyiftir artık…Â
Bir mağazaya girebilmek, kıyafet alabilmek o kadar güzel bir duygu ki… "Ne var ki bunda?" diyeceksiniz. Ben yapamıyordum; kıyafet almayı bırakın, mağazaya giremiyordum bile. Önceden bu duyguyu kızımla tatmin ediyordum. Şimdi kendim için alışveriş yapıyorum.
Aynaya baktığınızda nasıl bir kadın görüyorsunuz?
Çok genç ve çok mutlu bir kadın görüyorum. Evimdeki aynaları kaldırmıştım, bakmıyordum. Şimdi o kadar mutluyum ki!
Hayatını fazlasıyla çalışarak geçirmiş ve bu yüzden sağlığından olmuş Fatoş Birol'un hayali ne?
Hayalim dünyayı gezmek. Ama lüks seyahat acenteleriyle değil, çantamı sırtıma alıp, Uzak Doğu turuna çıkmak istiyorum.