Güncelleme Tarihi:
Homeopatiyi klasik tıp tedavi yöntemlerinden ayıran bir başka önemli özellik de, bu alternatif tıp yönteminin, insan vücudunu bir bütün olarak ele alması...
ALMANYA’da alternatif tıp yöntemleri arasında en yaygın ve en kabul görenlerden biri homeopati. Bu yöntemin geçmişi yaklaşık 200 yıl öncesine kadar uzanıyor. Homeopatinin atası 19’uncu yüzyılda yaşayan Alman tıpçı Samuel Hahnemann olarak kabul ediliyor.
Homeopati’nin temel felsefesi, ‘Benzerlik ilkesi’ üzerine kurulu. Bu kurala göre ‘Doğada birbirine benzerlerin, birbiri üzerinde etkisi var’. Basit bir örnek vermek gerekirse: Soğan doğrayan bir insan, gribe yakalandığı zamanki gibi bir hisse kapılır ve gözünden yaş gelir. Doğadaki ‘Benzerlik ilkesinden’ yola çıkan homeopati, soğanı gribe karşı, yakıcı özelliği bulunan ısırgan otunu alerjik cilt hastalıkları, çiçek polenlerini saman nezlesi, yararlı bakterileri ishal tedavisinde kullanır. Cinsel ya da prostat sorunları yaşayanlar için, sığır testisi özü gibi, benzer çağrışım yapan ürünler önerir.
HOMEOPAT DOKTORLAR
Tıp fakültesini tamamlayan bir doktor, homeopati eğitimini de alarak iki yöntemle birlikte tedavi sunabiliyor. Yani kısaca, homeopati yöntemi de uygulayan doktorlar modern tıpla alternatif tıbbı birleştiriyor. Merkezi Berlin’de bulunan Almanya Homeopati Doktorları Birliği’nin (DZVhae) rakamlarına göre 10 yıl öncesinde 2 bin 500 doktor homeopati hizmeti verirken, bu rakam 2010’da 7 bine yükseldi. DZVhae Sözcüsü Christoph Trapp, homeopati yöntemi uygulayan doktorların sayısının artmasını, halkın alternatif tıbba olan ilgisindeki artışa bağlıyor. Arz-talep çerçevesinde bugün Almanya’daki 140 resmi sağlık sigortasından 90’ı homeopati tedavi yöntemini tanıyıp, hastanın masraflarını karşılıyor.
Homeopatiyi klasik tıp tedavi yöntemlerinden ayıran en önemli özellik, homeopatinin insan vücudunu bir bütün olarak ele alması. Yani, klasik tıp, sadece hastalanan organa yönelik tedavi uygularken, homeopati, vücudun bütününü hedef alan bir tedavi uyguluyor. Cristoph Trapp, şöyle konuşuyor: “Bugün Almanya’da homeopatinin hastalıkların tedavisi üzerindeki etkisi kesinlikle tartışma konusu değil. Homeopatik yöntemle hastalıkların tedavi edildiği veya yan etkilerinin azaltıldığı ispatlanmış durumda. Ancak ispat edilemeyen, homeopatinin hastalıkları nasıl iyileştirdiği. Bunun nedeni ise, bu alanda araştırma ve geliştirmeye yönelik yatırımların çok az olması.”
KANSERE KARŞI ETKİSİ
Alman Homeopat Doktorlar Birliği’nin kanser hastalığının tedavisinde önerisi çok açık: Modern tıpla birlikte homeopatinin de paralel bir şekilde kullanılması. Homeopati uzmanı Dr.Jens Wurster, kanserin tedavisinde uygulanan kemotarapinin, insan vücudunda açtığı hasarın homeopati ile iyileştirilebileceğini belirtiyor. Yani homeopatik ilaçlar bi çok hastalıkta olduğu gibi modern tıbbın kullandığı kimyevi ilaçların neden olduğu yan etkileri azaltıyor. Dr.Jens Wurster, kanserin başlangıç aşamasında homeopatik ilaçların tümörü gerilettiğini hatta tamamen ortadan kaldırabildiğini de iddia ediyor.
Klasik tıbbın, kanseri çıktığı organa göre değerlendirdiğini ve bu düşünce sisteminin değişmesi gerektiğini söylüyor. Wurster, ‘Modern tıp, kanseri, bölgesel değerlendirip agresif şekilde mücadele yöntemine giriyor. Bu ise bağışıklık sisteminin gerilemesi anlamına geliyor. Kanser tedavisinde son yapılan araştırmalar bağışıklık sisteminin belirleyici olduğunu ortaya koydu. Homeopati burada devreye girebilir’ dedi.
Almanya’da uygulanan alternatif tıp yöntemleri
ALMANYA’da ‘Heilpraktiker’ kavramı altında uygulanan alternatif tedavi-terapi yöntemleri şöyle:
Fitoterapi (Şifalı bitkiler)
Homeopati
Aroma terapisi
Geleneksel Çin tıbbı. (Akupunktur)
Kinesilogi
Biyoenerji
Nefes terapisi
Sülük tedavisi
Protokol infüzyon terapisi
Oksijen terapisi
Ağır metal arındırma terapisi
Kendi kan terapisi
Hipnoz tedavisi
Bilinçaltına yolculuk
Otojenik çalışmalar
Reiki gibi tedavi
yöntemler uygulanıyor.
Söz konusu sağlıksa, gerisi teferruat mı?
MODERN tıp alanında özellikle son yıllarda büyük gelişmeler yaşandı. Ancak bu gelişmelerin yanında ‘alternatif’ tıbba olan ilgi de giderek büyüdü. Bu bağlamda, ‘insanın, teknoloji ve modern bilgiye şüpheci yaklaşımı mı’, yoksa ‘binlerce yıllık geleneğin insanı yanıltmadığı mı’ tartışmaları, Almanya’da da yürütüldü ve yürütülüyor. Modern tıp gelişirken, alternatif tıp yöntemlerine ilginin artması çelişki gibi gözükse de bir şeyi ortaya koyuyor: Söz konusu sağlıksa, gerisi kesinlikle teferruat değil. Her ne kadar modern tıp ve kimyevi ilaçların dışındaki geleneksel tedavi yöntemleri Türkçe’deki kullanımında ‘alternatif’ kavramıyla tanımlansa da Almanya’da bunlar modern tıbbın alternatifi olarak algılanmıyor. Almanya’da alternatif tıp, modern tıbbın tamamlayıcısı olarak görülüyor. ‘Alternatif’ kavramı yerine genel olarak ‘Heilpraktiker’ tanımlaması kullanılıyor. Alternatif tedavi yöntemlerinin yarar sağlayıp sağlamadığı konusunda ise bilim insanları arasındaki tartışmalar sürüp gidiyor. Almanya’da alternatif tıpla ilgili, kurallara bağlanmış ortak eğitim içeriği ve eğitim sonrası sistemli bir meslek imtihanı bulunmuyor. Federal Meclis Komisyonu, 3 yıllık meslek eğitimi sunulmasını ve en az lise mezuniyeti şartı aranmasını önerdi. Alternatif tıp denince akla ilk olarak binlerce yıllık geçmişi olan şifalı bitkilerle tedavi yöntemi geliyor. Tabi alternatif tıp sadece bundan ibaret değil. Özellikle Uzakdoğu’nun insan merkezli ve beden-ruh uyumu üzerine kurulu sağlık anlayışı da alternatif tıbbın bir parçası olarak kabul ediliyor. Yogadan nefes terapilerine, biyo-enerjiden aroma terapilerine ve son dönemlerde Türkiye’de de ismi sıkça duyulan reiki de alternatif tıp dahilinde sayılıyor. Bunların yanısıra, ‘öz-kan’ ya da ‘kendi kan terapisi’, ‘oksijen terapisi’, ‘ağır metal arındırma terapisi’ de son yıllarda alternatif tıpta öne çıkan terapi yöntemleri.
Hangi bitkiler hangi hastalıkta kullanılıyor
KARAHİNDİBA (Taraxacum officinale): Özellikle sindirim sistemi problemleri için kullanılıyor. Sindirimi kolaylaştırıcı hormonların salgılanmasına yardımcı olurken, safrakesesinin çalışmasını kolaylaştırır. Karahindibanın kanın temizlenmesinde de etkili olduğu biliniyor.
Meryemiye (Salvia officinalis): Özellikle boğaz ağırlarına karşı birebir. Eski Mısır’da kısırlığa karşı kullanılan Meryemiye bitkisinin özellikle dişeti iltihaplarında oldukça faydalı olduğu biliniyor. Dişeti erimesini durduran özelliğinin yanı sıra, düzenli kullanımında aşırı terlemeleri de engelliyor.
Aslanpençesi (Alchemilla vulgari): Regl dönemlerinde özellikle karın ağrısı çeken kadınlara tavsiye ediliyor. Aslanpençesi, bağırsak ve mide hastalıklarında etkili. Bağırsak florasının gelişmesine katkı sağlıyor. Alerjiye karşı da kullanılıyor.
Sığır Kuyruğu-Devedili (Verbascum densiflorum): Soğuk algınlığına öneriliyor. Salgı bezlerinin aktif çalışmasını sağlıyor. Özellikle boğaz ağrılarında çok etkili.
Kirpi otu çayı: Öksürük, boğaz ağrısı, iltihaplanmalar, solunum ve idrar iltihaplarında kullanılıyor.
Mayasıl Otu (Sarı Kantaron): Hafif ve orta şiddetli depresyonlar, menopoz oluşturduğu ruhsal bozuklukları gidermek için tercih ediliyor..
Ginko Biloba (Çin’de yetişen ağaç yaprağı): Türkçe’de Beyin Mabet Ağacı yaprağı olarak da bilinir. Özellikle konsantrasyon sorunlarını gidermede kullanıldığı gibi Alzheimer hastalığının ilerlemesini de yavaşlatıyor.
Ayrıca balıkyağı, sarımsak, naneyağı, panax, gelee Royal, buğday tohumu yağı, deve dikeni sütü ve enginar özlerinden de homeopatik ilaçlar üretilebiliyor.
MUCİZE KÜRECİKLER
Homeopati adı verilen doğal tedavi yönteminde, bitki, mineral ve hayvansal enzimlerinden ‘Globuli’ adı verilen beyaz kürecikler üretiliyor.
Homeopatik tedavinin temelinde ‘Globuli’ adı verilen küçük beyaz kürecikler yer alıyor. Ancak krem ve hap gibi sunulanları da var. En çok tercih edilen ‘globuli’, dil altında tutulup emilerek tüketiliyor. Homeopatik ilaçların ortalama yüzde 80’i bitkisel, yüzde 15’i mineraller ve yüzde 5’i de hayvansal maddeler içeriyor. Bu konuda özel eğitimle uzmanlaşmış eczaneler, homeopati hizmeti veren doktorların reçetelerine göre globuli denilen kürecikleri üretiyor. Ancak Almanya’da da homeopatinin insan sağlığına faydalı olup olmadığı konusunda şüpheci yaklaşımlar var. Bazı uzmanlar, homeopatinin insan vücuduna hiçbir yararı bulunmadığını ve sadece placebo etkisi yarattığı suçlamasında bulunuyor.
Nasıl üretilir?
İSPİRTOYA yatırılan taze bitki kökleri ya da yaprakları, birkaç hafta boyunca, içindeki etki maddesi ve enzimler çözülünceye kadar çalkalanıyor. Daha sonra toz haline getirilmiş mineraller, aynı şekilde ispirtonun içine yatırılarak bitki özleriyle birlikte karıştırılıyor. İspirtodan ayrıştırılan mineral ve bitki karışımından ortaya çıkan öz, ethanol ve laktoz karıştırılarak yumuşatılıyor. Ancak tüm bu işlemlerin uzmanlar tarafından yapılıp dozunun belirlenmesi gerekiyor.
YARIN: Özkan Terapisi