Sağlık sorunlarına pratik çözümler

Güncelleme Tarihi:

Sağlık sorunlarına pratik çözümler
Oluşturulma Tarihi: Şubat 23, 2006 00:00

Yatak istirahati gerektirmeyen ama günlük hayatınızın tadını kaçıran sorunlar, bazen önemli hastalıklar kadar üzücü ve de inatçı olabiliyor. Genç-yaşlı herkesi etkileyen bu sorunlara pratik çözümlerle karşı koyabilirsiniz.

Her derde deva meyve

Meyve ve sebzelerin sağlığı korumak için ne kadar etkili olduklarını hepimiz biliyoruz. Vücudun bağışıklık sistemini harekete geçiren ve hastalanmamıza neden olan bakteri ve virüslere karşı savaşan yiyecekleri bir kez daha hatırlamaya ne dersiniz? Bol miktarda C vitamini içeren narenciye türü meyveler, çilek, kivi ve ıspanak gibi yiyecekler bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Taneli besinler ise E vitamini deposudur. E vitamini, mikropları ve kanser hücrelerini öldüren önemli bir antioksidandır. Çeşitli hastalıklardan gerektiği gibi korunabilmek için E vitaminine ihtiyacınız var. Taneli sebzeler, fındık-fıstık-ceviz gibi kuruyemişler vücudun E vitamini ihtiyacını karşılar. Bir avuç meyve ile sağlığınızı koruyabilirsiniz. Bu gerçeği hiç aklınızdan çıkarmayın.

Gözler ihmale gelmez

Uzağı ve de yakını rahatça görebilmeniz, gözlerinizde çok önemli bir sorunun olmadığı anlamına gelmez. Göz doktoruna muayene olmak için bir nedeniniz olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Oysa glokom adıyla bilinen önemli bir göz hastalığı, sinsi sinsi gelişip görme yeteneğinizi kaybetme tehlikesi yaratabilir. Bu hastalık, optik sinire giderek artan bir şiddetle baskı yapılmasının sonucunda ortaya çıkar. Eğer göze yapılan baskı giderilmez ve gözden beyine görüntü taşıyan optiksinir zarar görürse, görme yeteneği tamamen kaybedilir. Glokom’un kronik ve akut olmak üzere iki türü var. Akut glokom hızla ilerler. Kronik glokom ise ağır ağır şiddetini artırır. Çok basit bir test, glokom hastalığının teşhisini sağlar. 40 yaşını geçen herkes bu testi iki yılda bir yaptırmalı.

Kalbinizin durumunu belinizden öğrenin

Kalp hastalıkları, her yaşta kadın ve erkek için tehlikelerin en büyüğü sayılıyor. Oyun çağındaki çocuklarda bile kalp hastalıklarının görülmesi tıp dünyasında endişe yaratıyor. Bu arada kadınlarda belin genişlemeye başlaması, kalp hastalıkları için en büyük risk faktörlerinden biri. Doktorlar, bel ölçüsüyle kalp hastalıkları arasındaki bağlantıyı kabul ediyorlar; ama bu bağlantının gerçek nedenleri henüz bilinmiyor. Yüksek kan basıncı, kandaki kolesterol oranının yüksek olması ve kişinin ikinci tür diyabet hastası olması da kalp hastalığı riskini artırıyor. Herhangi bir şikayetiniz olmadan da sürekli olarak belinizi ölçmelisiniz. Bel ölçünüzdeki değişiklik size kalbinizin S.O.S. verdiğini gösterir. Doktorunuz da muayene sırasında belinizi ölçmek isterse, bunu sakın yadırgamayın.

Mikroplarla savaş

Konuşmayı, yürümeyi yeni yeni öğrenen küçük çocukları sağlık sorunlarından korumak ebeveynlerin görevi. Çocuklar belli bir yaşa gelmeden sağlıklarını korumayı akıllarına bile getirmezler. Özellikle kış aylarında çeşitli solunum yolları hastalıklarına karşı tedbirli olmak gerekiyor. Basit bir soğuk algınlığının küçük çocuklarda ciddi sorunlara neden olabileceğini unutmayın. Mikroplardan korunmak için alabileceğiniz basit önlemleri bir kez daha hatırlatalım...

á Ellerinizi sık sık yıkayın. Eller, mikropların bir numaralı durağıdır. Çocuklarınızı da sık sık el yıkamaya alıştırın.

á Çocuğunuzun öksürürken ya da hapşırırken eliyle ağzını kapamasına izin vermeyin. Ona hemen bir kağıt mendil verin.

á Diş fırçalarınızı her ay yenileyin. Diş fırçalarının zamanla birer mikrop yuvasına dönüşmeleri mümkün.

á Hasta ziyaretlerine çocuklarınızı sakın götürmeyin. Evde hasta yatan aile üyesiyle de çocuğun temasını önleyin.

á Çocuklarınıza vitamin ve mineral takviyesi yaparak onları hastalıklardan koruyacağınızı düşünmeyin. Bu ilaçlar ne kadar yararlı olurlarsa olsunlar, hastalıkları önlemekte yetersiz kalabilirler.

Çocuğunuzun başı ağrıyorsa

Çocukların başağrılarını bahane ettikleri pek görülmez. İşte bu nedenle çocuğunuz iki eliyle başını tutarak "Başım çatlayacak gibi ağrıyor" diye yakınırsa, onun rol yapmadığından emin olabilirsiniz. Başağrısı çocuklarda pek yaygın bir sorun olmadığı için, ebeveynlerin aklına hemen en kötü ihtimal gelir. Çocuğun menenjite yakalandığını ya da beyninde ur olduğunu düşünürler. Yedi yaş grubundaki çocukların yüzde 40’ının ara sıra başağrısından yakındıkları biliniyor. Çocukları sık sık başağrısı çeken ebeveynlere, öncelikle ağrıların başladığı gün ve saati bir deftere not etmelerini önereceğiz. Çocuğun başağrısının nedenini anladıktan sonra tedaviye geçmek kolay. Stresin çocuklarda da başağrısına neden olduğunu unutmamalısınız.

Bağımlılık da bir hastalık

B
ağımlılık denilince aklınıza hemen madde bağımlılığı, sigara, alkol gibi sağlığı tehdit eden unsurlar gelmesin. Şans oyunlarına meraklı mısınız? Çikolata yemek vazgeçemediğiniz bir alışkanlık mı? Bu saydıklarımızın hepsi aslında bağımlılık sayılıyor. Uzmanlar, sevdiğimiz yiyecekleri sürekli yeme isteğinin, bir mağazaya girince düşüncesizce alışveriş yapmanın da bağımlılık sayılması gerektiğini belirtiyorlar. Bağımlılığa meyilli olmanın genlerden kaynaklandığı da söyleniyor. Herhangi bir konuda bağımlılıktan kurtulabilmek için önce bağımlılığınızı gizlemekten vazgeçin. Gerçeği kabul etmek, sorunu çözümlemeye yardım eder. Bu takıntının ruhsal sorunlardan kaynaklandığını kabul eder ve bir psikiyatriste başvurursanız, kısa sürede bağımlılığınızdan kurtulursunuz.

Sakızın yararları

Sakız çiğnemekten hoşlanıyor musunuz? Eğer cevabınız ’evet’ ise, size güzel bir haberimiz var. Tıp dünyası, sakızın önemli bir yararını ortaya çıkardı. Mide ya da bağırsak ameliyatı geçirenlere günde dört kez 15’er dakika sakız çiğnemeleri öneriliyor. Tıp uzmanlarının verdikleri bilgiye göre, ameliyat sonrasında düzenli olarak sakız çiğnemek sindirim sisteminin faaliyetinin gün içinde normale dönmesini sağlıyor.

Emzirmek anneye iyi geliyor

Anne sütüyle beslenmenin bebeklere sağlayacağı yararlar saymakla bitmez. Bebeği emzirmenin annelerin sağlığına da olumlu etkileri var. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Merkezi’nde yapılan çalışmalar ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Bebeklerini emziren anneler, bu sayede diyabet hastalığından korunuyorlar. Anne bebeğini ne kadar uzun süre emzirirse, diyabetten korunma şansı da o kadar yükseliyor. Ayrıca annenin bebeğini emzirmesi, günde 500 kalori yakmasını sağlıyor. Emziren annelerin meme kanserine yakalanma olasılığı da yarı yarıya azalıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!