Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2010 00:43
Böyle giderse adlarını herkes duyacakMy Chemical RomanceDanger Days Reprise Records / EMIAlışamadım bir türlü bu gruba; 90’ların gençlik dizilerinden fırlamış gibi göründüler hep gözüme. Bu başarısızlar demek değil asla, hatta tam tersine büyük bir hayran kitlesine de hükmediyorlar artık. 2001’de kurulup bir yıl sonra ilk albümünü çıkaran grup, aradan geçen sekiz yılda elbette olgunlaştı. Vokalistleri ve kurucuları Gerard Way, gayet iyi bir frontman ve grubun konser performansları göz alıcı; hani bir konserleri olsa kimse yerinde duramaz. Danger Days’e gelirsek; itiraf ediyorum hiç beklemediğim kadar güzel. Kısa ama sizi albüme hemen ısıtan bir girişle açılıyor. İkinci parça Na Na Na çok eğlenceli; araba kullanırken dinlememek lazım çünkü çok hızlı. Grubun nakaratlarına söyleyecek söz yok; bu konuda fazlasıyla başarılılar. Na Na Na, Party Poison, Destroya ve Sing albümdeki favorilerim. Fakat bu grubun ismini ne zaman duysam aklıma Three Cheers For Sweet Revenge albümden çıkan Ghost Of You parçası gelir; tavsiye ederim. Sanıyorum bu albümle grup, hayran kitlesini daha da genişletecektir. My Chemical Romance’nin 10 yıl sonraki halini merak ediyorum. Böyle giderlerse hepimiz onları ağzımız bir karış açık izleyeceğiz.Ne kadar övsem azGroove ArmadaWhite LightCooking VinylElektronik ya da rock dinleyicileri arasında bir anket yapsak, Groove Armada’ya bayılmayan insan az buluruz. Şu ana kadar grubu tanıyıp da sevmeyen çok az kişi tanıdım. Onlar da kendilerine güvenenleri yüzüstü bırakmıyorlar. Son albümleri White Light’la yine muhteşem bir iş çıkartmışlar. Kraftwerk ve eski usül Alman elektronik müziğine benzeyen bir sound’a sahip Warsaw ile açılıyor albüm. İngiliz ikili Tom Findlay ile Andy Cato’nun elektronik müzik anlayışı kafa ütülemeye değil sözlere, ritimlere ve melodilere dayalı. İkilinin canlı performansı da mutlaka görülmeli. Albümü dinlerken bile yerinizde duramayacaksınız. Time And Space, Not Forgotten çok hareketli parçalar, Look Me In The Eye Sister ise tamamiyle rock riff’leri kullanılarak yapılmış bir parça. Birkaç şarkıda sıkıldığımı kabul etmeliyim, fakat albümün geri kalanı muhteşem. Özellikle Warsaw ve Paper Romance’i sürekli arka arkaya dinliyorum.Yaşlı çınarın eski işleriKeith RichardsVintage VinosMindless Records Keith Richards’ı Karayip Korsanları filminden hatırlayanlar olacaktır ama bu Rock’n Roll’un yapıtaşlarından biri olan bu yaşlı çınara ayıp olur. The Rolling Stones’un muhteşem gitarlarının ve müziğinin mimarı olan Richards’ın geçtiğimiz ay biyografik bir kitabı çıktı. Life adını verdiği bu kitapta yıllarca tuttuğu notlardan yola çıkarak uzun hayat hikayesini, Mick Jagger’la olan sürtüşmelerini ve uyuşturucuyla eski dostluğunu anlattı. Vintage Vinos da kitapla birlikte piyasaya sürüldü. Richards’ın diğer grup üyelerine göre hayli etkileyici bir solo kariyeri var. Jagger’ın yaptığı solo albümün satışları çok kötüydü, grubun davulcusu Charlie Watts’ın başarılı caz albümleri bulunuyor. Richards ise Rock’n Roll yapmaya hep devam etti. The X-pensive Vinos yine Keith Richards’ın öncülüğünü yürüttüğü çok iyi bir gruptu. Stones’un elbette gerisinde kaldı. Zaten böyle olması normal çünkü iyi müzik dışında bir beklentileri yoktu bu gruptan. Albümde The X-pensive Vinos’un 1988-1992 arasındaki çalışmalarına yer verilmiş; arada birkaç tane de canlı konser kaydı var. Evde ayaklarınızı uzatıp dinlediğinizde çok seversiniz. Özenle seçilen 14 tane çok başarılı şarkıdan oluşuyor; tam bir antoloji. Kayıtlar eski olmasına rağmen ses kalitesi günümüzde yayınlanan albüm kayıtlarından çok daha başarılı. Rock’n Roll severler zaten kaçırmaz, bilmeyenler içinse Richards’ı tanıma vakti geldi de geçiyor bile. Sıla yine aynıSılaKonuşmadığımız Şeyler VarSony MusicSıla, son yıllarda Türk pop müziğinin başına gelmiş en güzel şeylerden biri. İlk albümüyle çok iyi çıkış yakaladığını hatırlatmakta fayda var. Son albümü de gayet başarılı ve ilk iki albümüyle genel olarak aynı çizgiye sahip. Formülü tutturdu ve bozmaya niyeti yok gibi duruyor. Bundan sonraki albümlerde de sanıyorum aynı türden parçalar dinleyeceğiz. Bu pek kötü bir şey değil; sonuçta artık nerede duysak tanıyacağımız Sıla imzası taşıyan bir sound var. Besteler gayet başarılı; zaten ağırlığı vokale ve bestelere vermişler. İlk albümünün çıkışını Kenan Doğulu ile birlikte söylediği ‘...Dan Sonra’ o albüme göre çok farklıydı ve bunu yadırgamıştım; çünkü albümün tarzından farklıydı. Bu albümdeki ‘Gol’de gözümde aynı. Albümün tam ortasında gayet farklı tarzından ötürü genel havayı bozuyor, belki son parça olsaydı bu kadar takılmazdım. Çıkış şarkısı ‘Acısa da Öldürmez’ uzun süre listeleri işgal eder. Sıla tarzını çok güzel yansıtan bu parça ilk olarak internet sitesinden yayınlanmış ve gördüğü büyük ilgi siteyi çökertmişti. Efe Bahadır’ın hep olduğu gibi bütün şarkılarda imzası var. Dördüncü parça ‘Oluruna Bırak’ güzel bir aşk şarkısı. Albümün genelindeki hava da bu. Sıla’nın sevenleri bu albümden de memnun kalacaktır.